Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın “diyalog ortağı” statüsüyle katıldığı Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) liderler zirvesi sonrasında nihai hedefin bu örgüte katılmak olduğunu dile getirmesiyle, Şanghay Beşlisi 10 yıl aradan sonra gündemimize yeni bir giriş yaptı.
Doğumu 1996’ya uzanan Şanghay Beşlisi, 2002’de bir işbirliği örgütüne dönüştü ve ŞİÖ adını aldı. Türkiye 2012’de “diyalog ortağı” olarak kabul edildi.
O zaman da, yani 10 yıl önce de bu konular gündemimize gelmişti. Ancak uzun sürmeden konu gündemden düştü. Nisan 2013’te ŞİÖ ile imzalanan diyalog ortaklığına kabul muhtırasını, hükümetin Mayıs 2017’de imzalayarak onay sürecini ancak 4 yıl sonra tamamlamış olması bile, bugün hararetle tartıştığımız konunun, önem derecesi hakkında bir işaret.
Bu yazıda “eksen kayması”, “Avrupa Birliği’ne alternatif” gibi iddialı laflarla bile tartışılan konunun, ekonomi cephesindeki gerçek boyutunun ne olduğuna biraz daha yakından bakmaya çalışacağız:
* Merkez Bankası’nın uluslararası yatırım pozisyonu verilerine göre ŞİÖ üyesi 9 ülkenin (Çin, Rusya, Hindistan, İran, Pakistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan) 2021 sonu itibarıyla Türkiye’deki doğrudan yatırımlarının toplam değeri 7.59 milyar dolar. Bunun da 6.48 milyar doları, yani yüzde 90’ı Rusya’ya ait. Yani Çin dahil diğer 8 ülkenin Türkiye’de sözü edilecek bir yatırımı yok.
* ŞİÖ’ üyesi 9 ülkenin toplam yabancı doğrudan yatırımlar içindeki payı yüzde 5.85. Doğrudan yatırımlarda Hollanda’nın yüzde 18.68, Almanya’nın yüzde 10.25, İngiltere’nin yüzde 5.60, Lüksemburg’un yüzde 5.32, Fransa’nın yüzde 4.27, İsviçre’nin yüzde 4.29, Katar’ın yüzde 8.02, Singapur’un yüzde 8.30 paya sahip olduğunu karşılaştırma açısından not edelim.
* Türkiye’de yerleşiklerin ŞİÖ ülkelerindeki toplam doğrudan yatırımı ise 2.72 milyar dolar. İlginç bir şekilde ŞİÖ’nün Türkiye’nin dış yatırımlarındaki payı da yüzde 5.85. Bu yatırımların da aslan payı, 1.09 milyar dolar ile Rusya ve 831 milyon dolar ile Kazakistan’da bulunuyor. Yine karşılaştırma için Türkiye’nin dışarıdaki yatırımlarında Hollanda’nın yüzde 43.67, İngiltere’nin yüzde 9.57, Almanya’nın yüzde 4.97, ABD’nin yüzde 4.89, Avusturya’nın yüzde 4.54 ve Malta’nın yüzde 4 paya sahip olduğunu hatırlatalım.
* Karşılıklı ticaret cephesinde ise Türkiye’nin aşırı ölçüde aleyhine bir denge var. 2021 yılı verileriyle 9 ŞİÖ ülkesine Türkiye’nin ihracatı 18.42 milyar dolar, ithalatı ise 75.95 milyar dolar. Türkiye ŞİÖ karşısında 57.53 milyar dolar dış ticaret açığı verdi. Bu 46.21 milyar dolar olan 2021 yılı toplam dış ticaret açığından yüzde 24.5 daha yüksek. Yani ŞİÖ karşısında verilen açığın bir kısmı, dünyanın kalan bölgelerinde elde edilen ticaret fazlası sayesinde aşağı çekilmiş.
* Ağırlıklı olarak enerji ithalatını kapsayan “gizli ülke” kalemindeki 24.39 milyar doların da büyük ölçüde ŞİÖ ülkelerine ait olduğunu da hesaba katarsak, ŞİÖ ile ticaret açığının gerçek boyutu çok daha yüksek.
* ŞİÖ’nün yüzde 27.98’i bulan ithalattaki payı, yüzde 8.18 olan ihracattaki payının üç katından fazla. Buna karşın Avrupa ülkelerinin ihracattaki payı yüzde 55.3, ithalattaki payı ise yüzde 48.
Türkiye’nin ŞİÖ ile ticaretteki bu dengeyi, ne ucuz emeğe dayalı üretimle, ne teknolojiye dayalı üretimle, ne doğal kaynaklara dayalı üretimle değiştirme şansı yok. Bu denklemin Türkiye’nin dış açığını büyütme ihtimali daha yüksek. Buna karşın mesafe ve diğer bazı karşılaştırmalı avantajları sayesinde Avrupa ve komşu ülkelerin dış ticaretin ana dayanağı olmaya devam etmek zorunda olduğu da açık.
Büyük ölçüde iç politikanın ihtiyaçları yüzünden bugün tartışma gündemine hararetle girmiş olmasına rağmen, kısa bir süre sonra yine gündemden düşmesi hiç de şaşırtıcı olmaz.