Salı günü gazetenizde çıkan habere göre, 2023’ün ilk yarısında ülkemizde kurulan sanayi tesisi sayısı %27 ila %30 oranında düşmüş. Hayattaki en zor şeylerden biri gürültüyü sinyalden ayırabilmek. COVID-19 sonrası tedarik zinciri krizi döneminde sanayiciler iyi para kazanıyor, herkes sanayi yatırımı yapmaya çalışıyordu. Şimdi sanayi yatırımları düşüşte. Bunun sebebi yükselen faizler ve düşen talep mi? Yoksa, açıklanan bu sayıları “sanayisizleşme trendi”nin sinyali olarak mı okumalıyız?
Ben sanayinin istihdam içindeki payının giderek gerileyeceğini düşünüyorum. 3 Şubat ve 1 Eylül’deki yazılarımda da bu global trendi, nedenleri ve ülke örnekleriyle anlatmıştım. Küresel sanayisizleşme trendi, bildiğimiz sanayi politikalarının da değişmesi demek. Eskiden kalkınma deyince herkes Çin’den bahsederdi. Son zamanlarda ise odak Hindistan. Bu sene Çin ekonomik sıkıntılar yaşarken Hindistan hızla büyümeye devam etti. Çünkü Hindistan ekonomisinin bel kemiği hizmet ihracatı. Sanayisizleşme döneminde ekonomi politikası nasıl yapılmalı diye düşünürken, Çin ve Hindistan’ın kalkınma hikayeleri arasındaki farkı da iyi incelemek lâzım.
Küreselleşmenin altın yılları olan 1990-2012 arasında Çin yılda %10, Hindistan ise yıllık ortalamada %6 oranında büyümüş. Çin’in büyümesinin %5,2’si imalat sanayiinden, %4,3’ü hizmetler sektöründen kaynaklanmış. Hindistan’ın büyümesininse sadece %1,2’si imalat sanayiinden, %4,7’si hizmetler sektöründen gelmiş. Yani Çin imalat sanayii ile büyümüş. Daha çarpıcı olanlar sanayi ve hizmetler arasındaki ihracat performansı farkı. 2022 yılı itibariyle Çin, yılda 668 milyar dolar imalat sanayii alanında dış ticaret fazlası, 92 milyar dolar büyüklüğünde de hizmetler dış ticaret açığı veriyor. Hindistan ise aynı dönemde 268 milyar dolar imalat sanayii dış ticaret açığı verirken; ancak 133 milyar dolara yakın net hizmet ihracatı yapmış.
Biz okulda hizmet ihracatı olmaz, o yüzden sanayide fiyatlar küresel olarak eşitlenirken, hizmetlerde her yerde farklıdır diye öğrenmiştik. Mesela berberler zengin ülkelerde (semtlerde) pahalıdır, fakir ülkelerde (semtlerde) ucuzdur. Ancak devir değişti. Henüz dijital teknolojilerle berber hizmeti verilemese de birçok hizmet artık parçalara ayrılabiliyor. Bu sayede her bir parça başka yerde ölçeklendirilip daha verimli hale getirilebiliyor. COVID-19 sonrası, Zoom ve Slack gibi uzaktan çalışma araçlarının verimli şekilde kullanılabilmesi hizmet ihracatını daha da kolaylaştırdı. Bunun da en basit ve en çabuk ölçeklenen örnekleri çağrı merkezleri ve yazılım sektörü. Eğer İngilizce hizmet veren bir çağrı merkezini aradıysanız, cevap veren operatör muhtemelen Hindistan veya Filipinler’de. Öte yandan tasarımdan, içerik üretmeye ve hatta kodlamaya kadar birçok işi freelance yaptırabileceğiniz “freelancer.com” platformunda iş yapanların dörtte biri Hindistan’daymış. Acaba neden?
Hindistan’a gittiyseniz, ülkenin altyapısının hâlâ berbat durumda olduğunu görmüşsünüzdür. Üretim yapmak, yapsanız da ürünü bir yerden bir yere götürmek çok zor. Bürokrasi hat safhada. Buna mukabil, iş kanunları Avrupa standartlarında! Dolayısıyla imalat sanayiinin neden gelişmediğini anlayabiliyoruz. Diğer yandan, Hindistan hem İngilizlerden kalan elitist yaklaşımın hem de geleneksel kast sisteminin etkisiyle, dünya standardında teknik üniversiteler kurmuş. Buralardan çıkan mühendislerin çoğu 80’lerde ABD’ye göçmüş. Öyle ki, 80’lerde ABD’nin verdiği çalışma vizelerinin yarısını Hintliler almış. ABD’de çalışma vizeleri üç senelik ve vatandaşlığa giden yola giremezseniz sadece iki kez uzatılıyor. Vizesi dolan birçok Hintli mühendis memleketine dönüp -bazıları da ABD’deki eski şirketine satış yapan- hizmet ihracatı yapan şirketleri kurmuşlar. Yani, Hindistan’ı bugün dünya gündemine taşıyan hizmet ihracatı aslında kamu politikasından çok politikasızlığı nedeniyle gelişmiş. Eğer etkili olan bir politika varsa o da amacı Hindistan’ı geliştirmek olmayan ABD’nin vize politikası!
İmalat sanayiini geliştirmek için ne yapmak lâzım derseniz, birçok cevap var. Ama “Hizmetler sektörünü geliştirmek için ne gerekli?” diye sorunca cevap vermek maalesef kolay değil. Görünen en basit cevap İngilizce eğitimini ve elit üniversiteleri güçlendirmek. Ancak ChatGPT ile bu adımların göreli etkisi de azalabilir. Artık sesli/yazılı tercüme otomatikleşiyor. Bunun en son örneklerinden biri de Spotify’ın yakın zamanda podcastlar için devreye almayı planladığı yapay zekâ destekli, çok dilli ve sesli tercüme özelliği. ChatGPT gibi üretici yapay zekâ teknolojisi ile en tecrübesiz ve cahil iş gücünün performansı, tecrübeli ve bilgili olanlara yakınsıyor. Yine de hiçbir şey yapmamak yerine en basit görünen politikaları izleyerek işe başlayabiliriz. Zira, sanayisizleşme çağında “sanayi politikası” bol bol deneme yanılma gerektirecek!