Sanayi, ekonominin kalbidir, büyümenin ta kendisidir. Ancak, Türkiye'nin son 2. çeyrek verileri, kafa karıştırıcı bir tablo çiziyor. Ekonominin geneli % 3,8 büyüdü, ancak sanayi %2,6'ya geriledi. Mesleki, idari ve destek hizmetler %1,2 azaldı. Böylelikle sanayide birbirini izleyen 3. çeyrekte de daralma kaydedildi. Bu durum, rakamların ötesinde bir sorunu işaret ediyor.
Büyümeyi sadece nicelik olarak görmek, sanayinin temel taş olduğunu unutmak anlamına gelir. Sanayisiz büyüme, yalnızca kısa vadeli bir parlamadır. Bir adım öne çıkarken, iki adım geri mi atıyoruz? Büyümenin kalitesini ve dayanağını sorgulamadan, geleceği inşa etmek mümkün mü?
SANAYİDEKİ DARALMA BÜYÜME HİKÂYESİ YAZDIRMAZ
Sanayi, bir şeyden çok üretmek demektir. Daralması, büyüme hikâyesini sınırlar. Eğer büyümenin özünde sanayi yatmıyorsa başınız dertte demektir. Sanayiyi yeniden güçlendirmek için nasıl adımlar atılabilir, kafa yormamız zorunluluktur. Bu; rakamların ötesinde gerçek bir öngörü işidir.
Üretim, ekonominin kalbinde atar. Ancak onu nasıl daha verimli ve sürdürülebilir hale getirebiliriz? Güneş enerjisi, çip teknolojisi, biyoteknoloji, uzay sanayi, robotlar ve yapay zeka gibi ileri teknolojiler… Büyümeyi sadece rakamlarla değil, aynı zamanda fikirlerle beslersek bu gerçekleşir. Yalnızca bugünü değil, yarını da düşünen bir büyüme yolculuğu zorunluluk…
İKİ SORU İKİ CEVAP
Bu büyüme yeterli mi?
Türkiye ekonomisi sürdürülebilir ve istikrarlı bir şekilde büyümesi için; %5 ile %7 arasında bir oranı hedeflemelidir. Ancak büyümenin yeterliliği, sadece rakamsal büyüklüğü değil, aynı zamanda niteliği ile de ölçülür.
Bu büyümenin kalitesi nedir?
Kaliteli (nitelikli) büyüme, 2 temel kriter etrafında şekillenir. Birincisi, bu büyüme kalkınmaya hizmet etti mi? Yani ekonomik artış, toplumun genel refahını ve yaşam standartlarını yükseltmeye katkı sağlayabildi mi? İkincisi ise, büyüme istihdam yaratabildi mi? Yani yeni iş fırsatları yaratarak işsizliği azaltabildi mi? Türkiye gibi bir ülkede her yıl 900 bin yeni iş alanının oluşturulması gereklidir. Ekonominin sağlığı açısından bu önemlidir.
NOT
DÖVİZİ TUTMA ELİNİ YAKAR
Mal ve hizmet ithalatı %20,3 artarken ihracat %9 azaldı. KKM şişti. Rezervleri eritti. Sabit kurdan çok çekmiş bir ekonomi olarak son 10 yıldır dövizi ha bire tutuyor ve baskılıyoruz. Belki de buna mecburuz. Zira dolar zıplarsa ekonomimizin tüm ayarları zıplıyor, krize sürükleniyoruz.
Peki, sadece kuru tutarak netice alabiliyor muyuz? Ne gezer… Tutulmuş kurun yarattığı tablo ortada… Dövizi tutmayın, piyasayı iyileştirin. Reformları yapın, popülizmden vazgeçin, üretmeyene kaynak aktarmayın, kamu işletmelerini verimli kılın, gösteriş, itibar debdebesinden vazgeçin.
Ancak bu durumda dövizi tutmak zorunda kalmazsınız ve eliniz yanmaz. Hele bakın şu dövizi tutmanın maliyetine? İthalatı patlattık, ihracatı zedeledik, rezervimizden olduk, KKM külfetini başımıza bela ettik. Elimiz yandı, bütçemiz yandı, dış itibarımız yandı, endekslerimiz tutuştu. Bunca eziyete rağmen tuttuğumuz kurun seviyesi de ortada… Ey iyi ahlak ve üstün akıl; sen ne güzel bir şeysin ve bize son derece gereklisin… Kıymetini bilemedik, lütfen geri gel, üzme bizleri…