Teknolojinin geldiği noktada, bağımlılık-bağımsızlık ekseni, zorlanmaya başlandı. Karmaşık süreçler yüzünden karşılıklı bağımlılık söz konusu ve yüzde 100 yerli üretim; neredeyse imkânsız. Zaten ölçek ekonomisi yüzünden gereksiz de…
Burada sorun, hangi teknolojilerde baskın olduğuna dairdir. Alt teknolojilere hâkim olan, değer zincirinin kazananı oluyor, ileri teknolojinin kural koyucusu haline geliyor. İspatlanmış teknolojilerin hâkimi olmak, yerli ve millilik iddiasının ana faktörüdür.
Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Teknik Bölüm Başkanı Osman Okyay, detay teknoloji kütüphaneleri kurduklarını söylüyordu basın toplantısında… AR-GE departmanı yanı sıra AR-TE birimi kurarak yerli uçak motorunun her şeyine hâkimiyet sağlanabilmiş.
Soruyorum; Aya gitmekten söz ediyoruz, robotlar var, çip, sensor üretimi ve yapay zeka… Kale Grubu geliştirdiği teknoloji kasları ve kabiliyetlerle bu alanlara ilgi duyacak mı? Osman Okyay; “uzay sayılmayan atmosfere yönelik olsa da roket motoruna katkımız olabilir” diyor.
Aslında ileri teknoloji işleri gelip sizi buluyor. Fazla plana programa da gelmiyor. Yeter ki sen alt teknoloji kütüphanen ile buna hazır ol. Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Bodur Okyay; böylesi alanlarda tedarikçi bulamamanın sıkıntısını dile getiriyor Türkiye için.
Okyay; “misal en yüksek ısıda ve hızda rulman üretiminde en ilerideyiz. Bu alt teknoloji uzayda da gerekecektir” diyor. Doğrudur; aya gidilecekse rampadaki roketin binlerce teknolojisi var ve onlardan kaçı bizde olacağı önemlidir.
ÜR-GE’DEN AR-GE’YE VE ŞİMDİ AR-TE’YE
Katma değer, sürekli yenileşim, inovasyon ve geliştirmeyle sağlanabiliyor. Ürün geliştirmekle başlarsın, araştırma ve geliştirmeye varırsın. Teknoloji kasların güçlenir ve kabiliyet havuzun büyüyünce AR’aştırma ve TE’knoloji safhasına geçersin.
Tıpkı yazılımdaki DLL (Dynamic Language Library) gibi alt teknolojileri üretip, ihtiyaç halinde bunların üzerinden daha ileri teknolojilere varabiliyorsunuz. Aya gideceksek bize bunlardan çok fazla gerekecek.