Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı Temmuz ayı mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 9,4 ve genç işsizlik de yüzde 18 seviyesinde. İktidara göre her iki rakam da makul ve önümüzdeki aylarda gerilemeye devam edecek. Muhalefete göre ise bu rakamları TÜİK açıkladığı için zaten güvenilmez ve bu verilere göre bile Türkiye’de geniş tanımlı işsizlik dikkate alındığında yüzde 30’lara yakın. Ancak, neredeyse her ay yaşanan işsizlik ve iş gücü tartışmalarında bir de ‘üçüncü taraf’ var ki onlar bu konuya hem iktidarın hem de muhalefetin yaklaşımından hiç memnun değiller. Bu üçüncü tarafta sanayiciler başta olmak üzere Türkiye ekonomisinde en çok istihdam sağlayan ana sektörlerin sivil toplum örgütlerinin başkanları ve irili ufaklı bütün işverenleri bulunuyor. İmalat sanayiinde aklınıza gelen tüm sektörler, inşaatçılar, madenciler, turizmciler ve hatta tarım ve hayvancılıktaki mikro işletmeler bile ‘işçisizlikten’ bıkmış usanmış durumda. Peki, ben kimlerle konuştum ve bu konuda neler duydum?
Adının yazılmasını istemeyen çok büyük iş örgütünün başkanı kulağıma eğilip şöyle konuşuyor: “Eğer Türkiye ihracatını 350 milyar dolara yükseltecekse bize acilen ilave 350 bin işçi lazım. Sayın bakanlarımıza ‘yurt içinde işçi bulamıyoruz, yurt dışından emek ithalatı yapmalıyız ya da sığınmacılarla ilgili kapsamlı bir çalışma izni stratejimiz olmalı’ diyemiyoruz.”
Türkiye neden Almanya olamıyor?
Açık konuşan isimler de var. Bunlardan en önemlisi Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTS) Başkanı İbrahim Burkay. Yakın zamanda sohbet ettiğimiz Başkan Burkay, verilerle konuşuyor: “Türkiye’de 15 yaş ve üzeri çalışabilir nüfusumuz yaklaşık 65 milyon. İş gücüne katılma oranı yüzde 52, istihdam oranımız ise yüzde 50’nin altında. Bursa’nın da içinde olduğu TR41 Marmara Havzasında yüzde 51. Bu rakamlar OECD ülkelerinde (ortalama) yüzde 72, Almanya’da 79,8 ve ‘biz neden Almanya olamıyoruz’ sorusunun yanıtı burada. Bu tablonun en önemli sebebi bizim sosyal devlet meselesini ve yardımları iyice abartmış olmamız. Bu çok yanlış anlaşıldı. Bu kadar fazla sosyal destek çalışmayı önlüyor. Mesele sanıldığı gibi meslek lisesi meselesi de değil. Bursa en çok meslek lisesi olan ildir. Yeni jenerasyon meslek öğrense bile çalışmıyor. Kırsaldan gelecek kimse de kalmadı ki onları işe alalım. Şehirde çalışmadan hayatını idame ettirenleri çalışmaya ikna etmenin yollarını arıyoruz. Sanayide çalışacak büyükçe bir nüfusa ihtiyacımız var.”
Eksik kadrolarla daha fazla nasıl üretebiliriz?
Eski MÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi, mobilya üretimi ve ihracatı yapan başarılı iş insanlarımızdan Adnan Bostan da açık konuşuyor. Bostan bu yazının başlığı olan cümleyi söyleyen kişi. Adnan Bostan, “Biri benim yanımda ‘memlekette işsizlik var’ diye söze başlayınca içimde çok sert sözler birikiyor. Sektör başkanlarımıza yakın zamanda söyledim. Demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Biz de demokratik hakkımızı kullanalım ve eylem yapalım. ‘İşçi istiyoruz, vasıflı vasıfsız fark etmez, işçisizlik yaşıyoruz’ diye yürüyelim. Ülkede Afgan olmasa çobansız, Suriyeli olmasa bir sürü sektörde işçisiz ustasız durumdayız. Rize’nin fındığını Gürcistan’dan gelen işçiler topluyor. Ben mobilya sanayicisiyim ve kendi fabrikamda iki yıldır 50 işçi eksik çalışıyorum. 175 kişilik ekibime 50 kişi bulamıyorum. Hatta 200 işçi bulabilsek iki vardiya çalışabilir, üretir, ihraç edebiliriz ama yok. En az 4 yıldır durum böyle” diyor. Bostan’ın çok ilginç bir hesabı ve bir önerisi de var: “Vasıflı vasıfsız işçi açığımız büyük. Öyleyse sığınmacıları deport etmeye çalışmak yerine belirli şartlar altında çalıştırabilelim, kayıt dışılığı önleyerek çalışma hayatına katalım. Sigortasını yatıralım, sağlık hizmetini alsın, banka hesabı olsun, kazandığı maaşı da Türkiye’de harcasın. Yurt dışına çıkarırsa belirli bir vergi kesintisi yapılsın. Ne demek istediğimizin tam anlaşılması için sanayi de değil başka bir alandaki yabancı istihdamına ilişkin basit bir hesap yapalım. Sadece İstanbul’da kaç adet villa vardır? 4+1 ve üzeri (5+1 vs.) oturan kaç ailemiz vardır? Bunların yüzde 80’inde bir ya da iki tane Türkmenistan hatta Ermenistan’dan gelmiş çalışan yabancı yok mudur? Sayıları milyonu bulmuyor mu? Kaç tanesi kayıt altında? Bu insanlar ortalama 700 dolar maaş almıyor mu? Bu yabancı çalışanlar kayıt dışı olduğu için her yıl yurt dışına toplamda yüz milyon dolarlar gönderilmiş olmuyor mu? Kayıtsız, vergisi alınmadan yurt dışına giden para bu ülkenin milli gelirinden gitmiyor mu?”
▌DEPREM BÖLGESİNDEKİ SANAYİCİ İŞÇİ BULAMIYOR
Kahramanmaraş’taki tekstil sanayinin önemli üretici ve ihracatçılarından genç iş insanı Aykut Balcıoğlu ile sohbet ediyoruz. Kendisine, depremlerden sonra üretimin, ihracatın durumunu ve en önemli sorunların neler olduğunu soruyorum. Balcıoğlu, “Öncelikle bütün sanayiciler ‘sigorta uzmanı’ olduk. Sigorta yaptırırken nelere dikkat etmemiz gerektiğini çok iyi öğrendik. Çünkü depremde yıkılan zarar gören fabrikalarımız için sigorta şirketleriyle ciddi sıkıntılar yaşandı” diyerek başladı söze. Ardından o da özellikle sanayide büyük bir işçisizlik sorunu yaşandığını vurguladı ve şöyle devam etti: “Bizler evleri yıkılan işçilerimizin barınma sorunlarını çözüp fabrikalarımızı onarıp bir an önce üretime geçirmek için çaba harcadık ve çoğumuz bu şekilde fabrikalarımızı açtık. Ancak bir de baktık ki sanayide yaklaşık yüzde 30 oranında işçi kaybı oluşmuş. Allah rahmet eylesin vefat edenler ya da başka illere gidenler tabii ki var ama onların sayısıyla bu kadar yüksek açık izah edilemez” diyor. Aykut Balcıoğlu’nun tespitleri çok önemli. Eğer deprem bölgesindeki sanayisi iyi illerimizde işçi açığı bu kadar yüksekse eski üretim ve ihracat gücüne kavuşmaları hiç de kolay olmayacak.