Sanayi üretiminden ülke ekonomisine bakış

Prof.Dr. Burak ARZOVA EKONOMİDE GÖRÜNÜM

Ekim ayı Sanayi Üretim Endeksi 10.Aralık.2024 tarihinde açıklandı. Ekim ayı verisi yılın son çeyreğinin ilk ayı olması nedeniyle önemli. 3.Çeyrek büyümesi negatif gelince Türkiye teknik resesyona girmişti. Gerçi bunun çok fazla bir önemi yok. Çünkü bir ülkede gerçek anlamda bir resesyondan söz edebilmek için işsizliğin ilgili dönemde çok ciddi anlamda artış göstermesi lazım. Mevsim etkisinden arındırılmış atıl işgücü verisi Ekim ayında yüzde 27,6 oldu. Bir önceki ay bu veri yüzde 25,7 idi. İstikrarlı bir artış var ancak resesyon olarak adlandırabileceğimiz bir durum söz konusu değil. 

Sanayi üretimi alt başlıklarında madencilik ve taş ocaklığı, imalat sanayi ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi sektörlerini barındırıyor. Ekim ayında madencilik ve taş ocakçılığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 14,2 daralırken, imalat sanayi yüzde 3,3 azalmış. İmalat sanayi çok büyük ölçüde ihracata çalıştığı için bu daralmanın temelinde ihracattaki daralma yatıyor. İhracattaki daralma esas itibariyle dış talebe bağlı olsa da uzunca bir dönemdir içeride artan üretim maliyetleri, ithalatta hammadde fiyatlarının küresel ölçekte artış göstermesi vs. nedenlerle Türk İhraç Ürünleri pahalı hale geldi. Dış talep yetersizliği ve yüksek maliyetler nedeniyle ivme kaybı yaşayan ihracat, doğrudan imalat sanayini etkiliyor. O nedenle bu düşüş sürpriz değil. Sanayi üretiminin genelinde yaşanan daralma Merkez Bankasının bize ima ettiği şekilde gerçekleşiyor. Hatta bu ayki verilerin detayına baktığımızda Merkez Bankası belki de daha sıkı bir daralmayı öngörmesine rağmen epey yumuşak bir daralmayla karşılaştığımızı bile söyleyebiliriz. 

Aylık bazda toplam sanayi yüzde 0,9 daralırken dayanıklı tüketim malı imalatı yüzde 0,3 artmış. Dayanıksız tüketim malı imalatı ise aylık bazda yüzde 0,1 artış göstermiş. Merkez Bankası sert iniş olmuyor diye seviniyor olabilir ancak talebin hala canlı olduğu bir ortamda yeni bir durum ortaya çıkmış gibi gözüküyor. Sanayi kendi içerisinde ayrışıyor. 

Sıkı para politikası neticesinde Sermaye Malı üretimi aylık bazda yüzde 3,5 azalış gösterirken yıllıkta daralma yüzde 9,3. Yıllık bazda en çok daralma gözüken üçüncü alt sektör burası. Daha kötüsü; orta ve yüksek teknoloji aylıkta yüzde 9,9 azalış gösterirken yıllıkta bu iki alt sektörde daralma yüzde 19,1. Hem ihracat ivme kaybediyor hem de ihracatta payını en çok artırmak istediğimiz iki sektör neredeyse komada. Madencilik ve taş ocakçılığı aylık bazda 0,9 daralırken, yıllıkta daralma yüzde 14,2 ve ikinci en büyük daralan sektör konumunda. En çok ses imalat sanayinden geliyor ancak daralma manşet daralmaya yakın. 

Bu ayrışma tehlikeli. Türkiye’nin rekor büyümeler gerçekleştirdiği dönemlerde bu büyümenin toplumun geniş kesimleri tarafından hissedilmemesinin en önemli sebeplerinden biri büyümenin belirli sektörlerde yoğunlaşması ve dengeli bir büyüme olmamasıydı. Şimdi daralmada da benzer bir süreci yaşıyoruz. 

Ekonomide dengelenme derken Sanayi Üretiminde bir ayrışma söz konusu. Sanayinin bu ayrışan alt kollarına ciddi anlamda destek verilmesi lazım. Seçici kredi uygulamasının en çok daralan sektörlere kanalize edilmesi, yeni destek paketlerinin gündeme alınması gerekiyor. 

Sanayi Üretimi verisi gelince Hazine ve Maliye Bakanı Sn. Mehmet Şimşek X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda;

‘Uyguladığımız programın kısa vadeli etkileri ve zayıf dış talep sonucunda sanayi üretimi yılın ilk on ayında sınırlı daraldı.

İşgücü piyasası bu gelişmeye rağmen dayanıklılığını sürdürüyor. Son bir yılda istihdam 1 milyonun üzerinde arttı. İşsizlik oranı mevsimsel düzeltilmiş olarak ekimde yüzde 8,8 gerçekleşti. 

Önümüzdeki yıl küresel finansal koşullar, ticaret büyümesi ve emtia fiyatlarının ülkemiz için daha destekleyici olmasını bekliyoruz. Bunun yanı sıra reel sektörde iyileşen güvenin ve dezenflasyon sayesinde oluşacak daha elverişli yurtiçi finansal koşulların ekonomik aktiviteyi olumlu etkilemesini öngörüyoruz. 

Programımız sayesinde sağlamlaşan makro temellerimiz sürdürülebilir yüksek ve kapsayıcı büyümeye zemin oluşturuyor.’ Dedi. 

İlk iki paragraf benim anlattıklarımla paralel. Anlaşılan daralmanın bu seviyesinden memnunlar. Üçüncü paragraf da kabul edilebilir. Ancak son paragraf bambaşka bir Türkiye sunuyor bize. 

Uygulanan program tek bacaklı (para politikasına dayanan) bir program olduğu, tamamlayıcı bir maliye politikası olmadığı, kur politikasının nasıl ve nereye evrileceğinin bilinmediği, dış kaynak temininde çok zorlanılan bir program olduğu için sürdürülebilir bir yüksek büyümeye işaret etmiyor. Sürdürülebilir yüksek büyüme ancak sürdürülebilir düşük bir enflasyon ile mümkün olabilir. Enflasyona yönelik endişeler ise azalma bir yana artıyor. Evet bir dezenflasyon var ancak hedeflerden oldukça uzağız ve işin kötüsü enflasyon dinamikleri son üç ayda bozulma gösteriyor. 

Mevcut şartlarda kapsayıcı bir büyüme de hayal gibi duruyor. Önceki büyümeler sadece büyüyen sektörlerde çalışanları kapsadı. Örneğin emekliler bu büyümeden pay alamadılar. Az büyüyen ya da daralan sektörlerin çalışanları ücret artışlarında kapsam dışı kaldılar. Kapsayıcı büyüme ancak tüm sektörlerin dengeli büyümesi ile olur. 

Tüm yazılarını göster