Sanayi üretimi şubat ayında geçen yılın aynı ayına göre hem arındırılmamış ham endekse göre, hem de takvim etkisinden arındırılmış endekse göre aynı oranda, yüzde 8.2 geriledi. Üretimde mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış hesaplamaya göre bir ay öncesine kıyasla da yüzde 6 azalma oldu.
Bu azalmalar çok dikkat çekici boyutta ve can sıkıcı, bu tartışılmaz. Ama bu durumun ortaya çıkmasının kabul edilebilir bir gerekçesi olduğu da ortada... Deprem felaketi...
TÜİK sanayi üretimine ilişkin verileri açıklarken deprem dolayısıyla oluşan üretim kaybını ve veri derlemede yaşanan sıkıntıyı şöyle izah etti:
“Sanayi üretim endeksinin hesaplanmasında aylık sanayi üretim anketi ve KDV beyannamelerinden elde edilen veriler kullanılmaktadır. Ülkemizin yaşamış olduğu deprem felaketinden etkilenen illerde mücbir sebep ilan edilmiş ve beyannameler ertelenmiş, bu illerden derlenen anketlerden yüzde 67 oranında cevap alınabilmiştir. Bu nedenle, 2023 şubat ayına ilişkin hesaplamalarda eksik gözlemler için e-fatura, e-arşiv fatura gibi alternatif veri kaynakları ve istatistiksel yöntemler kullanılarak tahmin yapılmıştır. Bu yöntemlerle tahmin edilen büyüklüğün toplam içindeki payı yüzde 1.94’tür.”
Zaten veri derlemede hiçbir sorun yaşanmamış olsa bile deprem bölgesindeki illerde üretimin büyük ölçüde durduğu gerçeği de ortada. Dolayısıyla şubat ayındaki sanayi üretiminin yüzde 8.2 gerilemesinde şaşılacak bir durum yok.
Dörtte bir üretim düşüşü
TÜİK verilerine göre bazı sektörlerde dramatik oranlarda üretim düşüşü oldu.
Şubatta geçen yıla göre tekstilde yüzde 27, ana metal sanayinde yüzde 25 üretim düşüşü yaşandı.
Tekstil bölgenin en önemli sektörü durumunda. Özellikle Gaziantep...
Ana metal sanayinde İskenderun... Demir-çelik fabrikasında üretimin bir süre tümüyle durduğu biliniyor.
Çıkarılacak ders büyük
Deprem felaketi yaşanan bu bölge Türkiye ekonomisi için çok çok önemli değil. Ama böyle olduğu halde bile bir deprem toplam üretimi bir anda nasıl aşağı çekiverdi, hep birlikte gördük.
Şimdi böylesi bir depremin Türkiye ekonomisinin neredeyse yarısının bulunduğu Marmara bölgesinde yaşandığını düşünün!
Türkiye’nin gerçek beka sorunu budur!
Bakmayın özellikle siyasetçilerin dikkatleri başka yerlere çekmek için ortaya attıkları inandırıcılığı olmayan beka sorunu iddialarına... Gerçek beka sorunu ortada duruyor.
Çok can kaybı yaşandı, çok büyük dramlar yaşandı; onlar bir yana ekonomi için çok büyük olmayan bir deprem bile bakın sanayiyi nasıl sendeletti. Dolayısıyla Türkiye'nin önümüzdeki dönemde ne yapıp edip İstanbul'a ve bölgeye odaklanması gereklidir.
İnşaat maliyetleri düşmüyor, artış yavaşlıyor
Tüketici ve üretici fiyatları endeksindeki yanılsamanın benzerini inşaat maliyetleri endeksinde de yaşıyoruz.
TÜİK verilerine göre inşaat maliyet endeksindeki yıllık artış hızı düşüyor. İnşaat maliyetlerinde geçen yıl eylülde yüzde 120’yi bulan yıllık artış oranı şubatta yüzde 72’ye indi.
Ama ortada bir ucuzlama, inşaat maliyetlerinde bir gerileme tabii ki yok. 2015 yılı 100 kabul edilerek oluşturulan inşaat maliyet endeksi eylülde 678 düzeyindeydi, endeks bu şubatta ise 847’ye ulaştı.
Son bir yıldaki artış oranı geriliyor; bu doğru. Ama fiyatlar, maliyetler yukarı gitmeye devam ediyor.
Konut fiyatlarına etki
İnşaat maliyetlerindeki yıllık artış yüzde 72 düzeyinde, bina inşaat maliyetlerindeki artış ise yüzde 74'e yakın. Bina inşaat maliyetlerinde de aynı eğilim var, artış hızı düşüyor.
Şimdi merak edilen, bina inşaat maliyetlerinin yıllık artışında yaşanan bu düşüşün konut fiyatlarına ne ölçüde ve ne zaman yansıyacağı...
Bir kere şunu kabul etmek gerekir; iki gösterge arasında bir bağ olmakla birlikte bu bağın çok sıkı olduğunu söylemek zor. Kuşkusuz maliyetler konut fiyatlarını yukarı itti ama konut fiyatlarındaki tırmanışta çok daha farklı etkenler de devreye girdi.
Zaten maliyetin çok üstünde bir fiyat artışı görülmesi de farklı etkenlerin varlığını doğruluyor.
Finansal tasarruf araçlarının vatandaşı hüsrana uğratmasının konutu bir yatırım aracı haline getirmesi ve bunun yarattığı talep artışı bu etkenlerin başında geliyor ya da geliyordu. Artık konut talebi sanki zirveyi gördü ve aşağı doğru dönüyor. Bunda İstanbul'un deprem riskinden dolayı gözden düşmesi de büyük etken.
Dolayısıyla bir yandan bina inşaat maliyetlerindeki artışın yavaşlaması, bir yandan talebin azalması önümüzdeki dönemde konut fiyat endeksindeki artışı belirgin ölçüde aşağı çekecek ve böylece maliyet endeksi ile fiyat endeksi değişimi birbirine biraz daha yaklaşacaktır.