Bu hafta, önce Temmuz 2024 Ekonomik Güven Endeksi’ni karşıladık. Arkasından İstanbul Sanayi Odası’nın İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması Geldi. Sonra Haziran 2024 Dış Ticaret İstatistiklerini ve 2024 yılı İkinci Çeyrek Turizm İstatistiklerini gördük.
Veriler birbirinden farklı gibi görünse de her birini ele alıp, ekonomik görünümü irdelemek, genel gidişat hakkında çok daha kapsamlı bir anlama sağlaması açısından önemli.
Ekonomik Güven Endeksi 5 alt endeksten oluşmakta. Alt endeksler farklı ağırlıklara sahip. Bu alt endeksler Tüketici Güven Endeksi (yüzde 20), Reel Kesim Güven Endeksi (yüzde 40), Hizmet Sektörü Güven Endeksi (yüzde 30), Perakende Ticaret Sektörü Güven Endeksi (yüzde 5) ve İnşaat Güven Endeksi (yüzde 5).
Ekonomik güven endeksinin 100'den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliğe, 100'den küçük olması ise genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliğe işaret olarak kabul ediliyor.
Haziran ayı Ekonomik Güven Endeksi 95,8 iken, Temmuz’da 94,4 oldu. Çok sert bir düşüş yok. Ancak en büyük ağırlığa sahip olan Reel Kesim Güvenindeki aylık düşüş 3,1. Bir önceki ayda da 2,7’lik bir düşüş yaşanmıştı. Reel Sektör Güven Endeksi eşik değer 100’ün oldukça altında (75,9). Hizmetler sektöründeki güven kaybı ise Temmuz’da 1,1 olmasına karşılık Hizmetler Sektörü Güven Endeksi 100 eşik değerinin oldukça üstünde (114,1).
Hizmetler Sektörü için durum kötü değil. Hizmetler Sektörünün lokomotifi Turizm’de Turizm Geliri Nisan, Mayıs ve Haziran aylarından oluşan II. çeyrekte bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %11,8 artmış.
Verilerin böyle olacağını az çok daha önce açıklanan öncü göstergelerden tahmin edebiliyorduk. Örneğin Merkez Bankası tarafından gerçekleştirilen İktisadi Yönelim İstatistiklerinde sanayicilerin gelecek üç aya ilişkin üretim hacmi, toplam sipariş miktarı, iç piyasa sipariş miktarı, ihracat sipariş miktarı, toplam istihdam beklentileri hep olumsuz.
Enflasyonla mücadele programlarında; alınan ‘Para Politikası Önlemleri’nin iç talebi talebi düşürmesi, ekonominin bu şekilde soğutulması beklenir. Alınan önlemler çok kez istihdam kaybına sebebiyet verir. Ücret artışlarındaki kısıtlamalar özellikle alım gücü düşük kesim üzerinde büyük etki yapar. Ekonomi rayından çokça sapmamışsa Para Politikası Önlemleri yumuşak bir inişle sonuçlanırken, ekonomik dengenin tamamen kaybolduğu ve enflasyonun kontrolden çıktığı ülkelerde yumuşak bir iniş gerçekleştirmek kolay olmaz ve sert bir iniş riski ile hep karşı karşıya kalınır. Bazen alınan önlemler, bu önemleri alan siyasi partilerin seçim kaybetmesine ve hatta siyaset sahnesinden silinmesine kadar gidebilir.
Bunların bir kısmını 2001 krizinden sonra uygulanan IMF Programı döneminde yaşadık.
Fakat ekonomide dönüşümü sağlamak ve sağlam temelleri atmak açısından da bu kriz dönemleri bir fırsat olarak görülebilir.
IMF Programının uygulandığı 2001 krizi sonrası dönemde önce TL’nin bir miktar devalüasyona izin verilmiş sonra program yapısal reformlarla, para politikası, maliye politikası, dış ticaret politikası ve kur politikası eş güdümü ile uygulanmıştı.
O programın amacı yüksek enflasyondan çıkış ve borç ödeyebilir yapıya Türkiye’yi kavuşturmaktı. Bugün ki iktidar da (o zaman tek başına iktidardı) bu programı kararlılıkla uyguladı. Ancak üretime geçişe yönelik bir programı devreye sokamadıkları ve gelen paraları taşa toprağa yatırıp, kurumların bağımsızlıklarını tek tek ellerinden aldıkları için kurulan yapı bozuldu. Sonra Nas Ekonomisi geldi ve İllüzyon Ekonomisi ile bugün yaşadığımız yüksek enflasyon, yoksulluk vs. o günlerin mirası olarak bize kaldı.
Şimdilerde sanayi ciddi alarm veriyor. Haziran ayı Dış Ticaret Rakamlarına baktığımızda ihracatın 2024 yılı Haziran ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre %8,3 azaldığını, ithalatın da %4,4 azaldığını görüyoruz. İthalatın azalması elbette sevindirici ancak aylık ihracat azalışı ithalat azalışının neredeyse iki katı. Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ihracat, 2024 Haziran ayında %9,4 azalmışken, enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ithalatı %2,7 azalma göstermiş. Fark burada neredeyse 3,5 kat.
Elbette mevsimsel etkileri de dikkate almak gerekir ancak ‘Dış Dengede Olumlu Görünüm Sürüyor’ demek de ‘Çok Acayip’.
Dış Dengede olumlu görünüm ihracattaki sert düşüşü dikkate almazsak evet sürüyor ancak İmalat Sanayi yüzde 95 düzeyinde ihracata çalışırken ihracat kapılarının kapanıyor olması çok büyük bir tehlikenin kapıda olduğunun işaretini vermiyor mu bizlere?
İhracatçının sorunları büyük. İçeride artan maliyetler, dışarıda küresel enflasyon nedeniyle artan hammadde fiyatları, Türkiye’nin genel olarak emsal ülkelere göre çok pahalı hale gelmiş olması, kredi maliyetlerindeki yükseklik, iç piyasanın alım gücü düşüşü nedeniyle iyiden iyiye daralması ve kurun sürekli aynı seviyede tutuluyor olması, ihracatçının rekabet edebilirliğini ortadan kaldırdığı gibi, mevcut pazarlarına dahi satış yapabilmesinin önünde engel olarak duruyor.
Bu şirketler Nas Ekonomisi döneminde ucuz kredi kullandılar, şimdi de bu duruma katlansınlar anlayışını çokça görüyorum.
Evet bu kredileri ağırlıkla KOBİler kullandılar. 2023 yılında İSO İkinci 500’ün finansman giderleri yüzde 103,1 oranında artmış, aynı yılda faaliyet karı yüzde 44,9 artış göstermiş. Böylece finansman giderlerinin faaliyet karına oranı 12,9 puan artışla yüzde 45,1’e yükselmiş. Çok yüksek bir oran. Ancak bunun karşılığında sanayi istihdamının nispeten durağan seyrettiği 2023 yılında İSO İkinci 500’ün istihdamı yüzde 9,1 artış göstermiş. Zaten Nas Ekonomisi ile istenen de bu değil miydi?
Yıllarca büyük zorlukla yaratılan Türk Sanayisine karşı hoyrat değil tam tersine biraz daha hassas olmak gerekiyor.