Okan Can - Konuk Yazar
Türkiye’de dört büyüklerin içinde olduğu rekabet, oldukça sorunlu.
Birbirlerine zarar vermeye ve adeta yok etmeye çalışıyor dört büyükler.
Halbuki birbirlerine öylesine muhtaçlar ki.
Hatta biri hasta olsa, diğerinin ilacı ile suyunu getirmesi lazım.
Aralarından birinin olmadığı bir rekabette, oynadıkları lig para etmez çünkü.
Yani Fenerbahçe’nin ederi, Galatasaray ve Beşiktaş’la ortaya çıkıyor. Galatasaray’ın ederi de ezeli rakipleri olduğu için. Para kazanmaları birbirlerine bağlı…
Yani yanlış kurgulanıyor ve kötü yönetiliyor Süper Lig.
Daha da ilginci, birbirine kırdırılan bu takımlar içinde şampiyon olan da aslında kaybediyor.
Yani şampiyonluk, tatlı bir halüsinasyon görmeye sebep oluyor.
Mesela 2011 yılından beri Galatasaray 6, Beşiktaş 3, Fenerbahçe 1, Trabzonspor 1 ve Başakşehir 1 defa şampiyon olmuş.
Galatasaray bu süreçte, şampiyonluk sayısında ezeli rakiplerine fark atmış. Doğal olarak, daha fazla Şampiyonlar Ligi’ne gitmiş sarı kırmızılar.
Her gidişte de her ayak bastı parası olarak, yaklaşık 16 milyon Euro almış. Şampiyonlar Ligi’nde aldığı puanlara ve maç günü gelirlerine göre de bu gelirin artığını unutmamak gerek.
Yani Galatasaray, yaklaşık 96 milyon Euro garanti para almış bu süreçte. Oynadığı maçlardaki puan ve maç günü gelirleri ile en az 150 milyon Euro’dan fazla olmuş bu gelir.
Peki, şampiyon olan kulüplerin borçlarına baktığımızda, şampiyonluklar borçları azaltmış mı?
Maalesef hayır.
Hatta Trabzonspor’un, şampiyonluk sonrası borcu artmış.
Dört büyük kulübün net borçları sırası ile Beşiktaş’ın 5,3 milyar TL, Galatasaray’ın 5 milyar TL, Fenerbahçe’nin 4.4 milyar TL, Trabzonspor’un ise 2.85 milyar TL.
Görüldüğü üzere, 2010 yılından beri en çok şampiyon olan Galatasaray ile en az şampiyon olan Fenerbahçe arasında borç yükünde, Galatasaray önde. Hatta en çok borcu olan, ikinci kulüp.
Yani Türkiye’de şampiyon olan takım, boks dövüşünü kazanan ama aldığı darbeler ile kalıcı hasar alan boks oyuncusu gibi.
Bu yüzden öncelikle rekabetin değer kazanması gerekiyor. Avrupa kupalarında devamlılık ve dengeli kadrolar ile maliyetlerin, gelirin altında olması şart. Şampiyonluk için orantısız harcamalar değil, gençliğe yatırım yapmak gerek. Süper Lig şampiyonluğunun, geliri zaten düşük.
Sonuç olarak, rakibin oyuncusunun ceza alması, hakem hatası ile kaybetmesi ya da adil olmayan kararlarla kazanmak ya da avantaj peşinde koşmanın bir getirisi yok. Yani kavga eden kulüplerin, önce gelir nasıl artacak, seyirci nasıl maça gelecek, sponsorlar nasıl daha fazla para harcayacak, bunu düşünmesi gerek.
Tabi ki bir de iyi bir Türkiye Futbol Federasyonu’na ihtiyaç var.
Yoksa şampiyonluk, kulüplere değil bu sistemden beslenen bir avuç azınlığa kazandırmaya devam eder.
Bize de kulüplerin borcu kalır.