Salgın sonrasında ciddi bir fırsat var

Sercan BAHADIR Gümrükte Gündem

I. Uluslararası Gümrük ve Ticaret Kongresi, Gümrük ve Ticaret Müfettişleri Derneği sahipliğinde birçok üniversite, sivil toplum ve özel sektör kuruluşları paydaşlığında 20-21-22 Mayıs 2021 tarihlerinde online olarak gerçekleşti. Ana teması “Salgın ve Sonrası Global Ticaret” olan kongre; 21 ayrı oturum, 70’e yakın tebliğ ve 116 konuşmacı ile bu alanda gerçekleştirilen en geniş katılımlı uluslararası kongrelerden biri oldu. 

Kongreye destek verenler arasında başta Ticaret Bakanlığı olmak üzere, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), Türk Sanayi İş Adamları Derneği (TÜSİAD), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Ankara Ticaret Odası (ATO), Ankara ve İstanbul Gümrük Müşavirlik Dernekleri gibi sivil toplum kuruluşları ve birçok özel sektör temsilcilerinin de yer aldığı görülüyor. Küresel salgın nedeni ile uzaktan gerçekleştirilen kongre gümrük ve uluslararası ticaret konularının hem akademik hem kamu hem de özel sektör bakış açılarıyla bir arada tartışılıyor olması oldukça önemli.

Salgın bizim için ciddi bir fırsata dönüşebilir

Kongre sonucunda tüm çalışmaların bir araya getirilmesiyle bir kitap oluşturulması planlanıyor. Böylece tüm oturumdaki ana konulara, verilmek istenen mesajlara ve yol gösterici nitelikte tavsiyelere erişmek de mümkün olacak. Bu alan ile ilgilenenler için önemli bir kaynak olacağına şüphe yok.

Kongrede öne çıkan bazı konulara baktığımızda; öncelikle küresel salgın ile dünyada korumacılık rüzgarının daha da arttığı ve ülkelerin hem kendi içlerine hem de bölgesel iş birliklerine odaklandıkları görülüyor. Örnek vermek gerekirse; Asya Pasifik’te önümüzdeki yıl hayata geçecek olan Serbest Ticaret Anlaşması (APEC), Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Kanada ve Meksika ile yapmış olduğu serbest ticaret anlaşmaları gibi. Bu noktada ülkemiz açısından en önemli konu Avrupa Birliği (AB) ile ticaret ilişkilerimiz. Salgın, dış ticaretimizin yarısını gerçekleştirdiğimiz en büyük ticaret ortağımız olan AB ile bölgesel iş birliğimizi daha da artırmak için bir fırsat gibi duruyor. Bunun fırsata dönüşmesi için ise bizim ivedilikle gümrük birliği güncellenmesini yapmamız ve gümrük birliğinden dolayı olumsuz etkilendiğimiz alanları gidermemiz gerekiyor. AB’nin yapmış olduğu STA’lara dahil olamamak ya da AB’den bağımsız bir STA yapamamak bu olumsuzluklar arasında en başta yerini alıyor. Yeni global ticaretteki bölgesel iş birliği yaklaşımına bu durum nedeni ile ayak uydurmamız çok da mümkün gözükmüyor.

AB’nin salgın ile gelişen bu yaklaşım karşısında Vietnam ve Çin gibi ülkelerle ticari bir iş birliği arayışı içinde olduğu görülüyor. Özellikle Çin ile olan ticari ilişkileri artırmanın AB şirketlerini daha da geliştirileceği yaklaşımı benimseniyor. Ancak, bu köşede de gündeme getirildiği gibi, Avrupa-Çin Masası tarafından bu yıl yayınlanan bir çalışma var. Bu çalışmaya göre Çin tüm dünyadan ciddi anlamda ayrışıyor ve AB şirketleri için de yatırım yapmak için çok cazip yer olmaktan çıkıyor. Bu noktada Türkiye, AB için de ciddi bir potansiyel olarak duruyor. Salgın ve salgın sonrası dönem için AB açısından bölgesel iş birliğinin daha da artırılması için ülkemiz ciddi bir potansiyele sahip.

Ancak bu fırsata Paris Anlaşması ile başlayan “Yeşil Mutabakat” konusu gölge düşürebilir. AB tarafında çevre ile ilgili bu gelişmelere ayak uyduramazsak, müzakereler ile ülkemizi farklı bir konuma getiremezsek ya da ciddi ve bir o kadar maliyetli sanayi dönüşümünü bu açıdan yerine getiremezsek bu fırsat kaçırılabilir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli konu da AB’de oluşan yeni yasal altyapıya müdahil olup ülkemiz açısından ortaya çıkma potansiyeli olan olumsuz durumlara müdahale edebilmek ya da bu konuları takip etmek. 

Kısa kısa öne çıkan konular

Yine kongrede öne çıkan konulardan biri de e-ticaret oldu. Katılımcıların ortak vurgusu ülke olarak e-ticaret ve dijitalleşme konularında iyi bir sınav verdiğimiz yönünde. Gerek yurt içi gerekse yurt dışı ticarette salgın döneminde tüketiciye ürün ulaştırmada ciddi problemlerin yaşanmadığına vurgu yapıldı. Buna ilave olarak, e-ticarete yönelik yasal altyapının güçlendirilmesi ve e-ticarette kurumlar arasında iş birliğinin artırılması (özellikle Ticaret Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı arasında) yine beklenti olarak dile getirildi.

Kongrede tartışılan en önemli konulardan biri de salgın etkisiyle tedarik zincirinde yaşanan kırılmalar oldu. Özellikle otomotiv sektöründeki çip meselesi ciddi bir üretim krizine dönüşüyor. Kongre devam ederken bile bazı otomobil şirketleri bu konu nedeniyle üretimlerine ara verdiğini duyuruyordu. Buna paralel taşımacılıktaki maliyet artışları öne çıkan bir diğer konuydu. Tedarik maliyetlerini artıran sadece konteynerde yaşanan kriz değil, aynı zamanda taşıma güzergâhlarında taşınan eşyanın azalması nedeniyle de birim başına taşıma maliyetlerinde artışlar yaşanıyor. Bu dönemde üretim ve pazar sorunu çözülse de şirketlerin yüksek maliyetler ile uğraşır hale geldiğini söylemek yanlış olmaz.

Ne yapılmalı?

Küresel salgın ticarette ve tedarikte birçok konunun tartışılmasına neden oluyor. Uluslararası ticarette bölgesel iş birliklerinin tartışıldığı bir dönem yaşanıyor. Bir anlamda dış ticarette komşu ilişkilerinin bir fırsata nasıl dönüşeceğinin araştırıldığı bir dönem. Bu nedenle yakın komşu ve ticaret ortaklıklarının yeniden gözden geçirilip ticaret hacminin nasıl artırılacağı konusu yeni yaklaşım gerektiriyor. Bu yeni yaklaşımda AB bizim için en kritik ticaret ortağı. En önemli ticaret ortağımız ile artık bir birlikten daha ötede bir ticaret ortaklığı kurma zamanı geldiğini ifade etmek gerekiyor. 1996 yılı ile bugünün koşulları aynı olmadığından mevcut gümrük birliğinin bir an önce güncellenmesi gerekiyor. Ya bizim AB’den bağımsız serbest ticaret anlaşması imzalıyor olmamız ya da AB’nin taraf olduğu STA’lara bizim de taraf olmamız gerekiyor.

AB açısından ekonomik iş birliği için en uygun ülke Türkiye. 1996 yılından bu yana hem mevzuat hem AB şirketlerin yatırımları hem de coğrafi olarak yakınlık, salgı sonrasında AB ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin daha da artacağını gösteriyor. Bunu AB şirketlerinin Çin pazarı için yapmış oldukları çalışma raporlarından anlıyoruz. Bu açıdan halen ülkemizin ciddi bir fırsatı taşıdığını söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak bu fırsatı yakalamak için AB’deki çevre ile olan gelişmeleri yakından takip etmek gerekiyor.

Tüm yazılarını göster