Salgın elektrik üreticisi için mücbir sebep mi?

Mehmet KARA ENERJİ GÜNDEMİ

Türkiye 2001’den itibaren elektrik santrali kurma işini özel sektöre bıraktı. Gerek sıfırdan santral kuranlar gerekse devletten santral satın alanlar bir hikayeye güveniyordu. Türkiye büyüyecek, elektrik talebi artacak, kurulan santraller belli bir süre sonunda kendini amorti edecekti. E böyle bir hikaye yazılır da girişimci ruhu şahlanmaz mı? Nitekim Türkiye’nin elektrik üretimindeki kurulu gücü 35 bin MW’lerden Nisan 2020 sonu itibariyle 91.5 bin MW’ye yükseldi.     

Evet hikaye güzel ama yakından bakınca ciddi sıkıntı var. Çünkü bu hikayeyi yazanların kullandığı krediler döviz, elektriğin fiyatı ise TL cinsindendi reel olarak düşüyordu. Bu yüzden yatırımcılar son 4-5 yıldır borçları TL’ye çevirtmek, taksit tutarlarını düşürtmek için bankacılarla didişiyordu. Tüm bunların üstüne COVID-19 salgınının nelere yol açabileceğini varın siz hesap edin. Ama “Gecenin en karanlık anı, şafağa en yakın andır” derler ya hani, salgın da elektrik oyuncuları için öyle bir şeydir belki? Yani son öldürücü darbe değil de yeniden ayağa kalkma fırsatıdır, kim bilir?       

Nasıl mı? E mücbir sebep diye bir olay var. Düşünsenize, elektrik yatırımcısı ümüğünü sıkmak için gelen bankacıya karşı “mücbir sebep” diyor. Ya da “al, hepsi senin olsun, ne yaparsan yap” diyor. Hadi bankacı “yemem ben bu numaraları” demeye kalktı, elinden ne gelir ki? Diyelim ki bankacı mücbir sebep falan anlamam diyor, ne elde edebilir ki? Elektrik talebinin iyice dip yaptığı bir ortamda hangi bankacı açtığı krediyi geri ödeyemeyen santrali devralmak ister? En iyi seçenek bu işletmeleri yaşatacak formüller geliştirmektir değil mi? Özetle, madem COVID-19 pek çok şeyi değiştirdi, neden elektrik sektöründe hikaye geriye sarılıp mevcut şartlar dikkate alınarak yeni mutabakatlar üzerinden yola devam edilmesin?

Tüm yazılarını göster