Salı günü sorduğum soru şuydu: “Küresel finansal krizdeki parasal genişleme COVID- 19 salgını öncesinde henüz geri çekilmemişken ve büyük gelişmiş merkez bankalarının faizleri hala düşük düzeylerde seyrediyorken, bir de salgın nedeniyle ek ve bol miktarda yeni parasal genişleme, normalleşmeye geçiş sürecinde ve sonrasında benzer bir sermaye akımına yol açar mı?” İki senaryodan söz etmiştim. İlki olumlu olanıydı ve sorunun yanıtı ‘evet’ şeklindeydi. Sıra olumsuz olan ikinci senaryoda.
Şu: Normalleşmeye kademeli geçiş sürecinin küresel ölçekte uzaması ve sancılı olması. Bu durumda, ihracat ve turizm gelirlerinde nisan ve mayıs aylarında gerçekleşen keskin düşüşün sürmesi, en iyi ihtimalle oldukça yavaş biçimde toparlanması beklenir. Bu koşullar altında gündemin ilk maddesinin ne olacağını çok iyi biliyoruz: Son üç ayda yaşadıklarımız, bizim gibi ülkelerin dış borçlarını ödeme kapasitelerinin yine sıcak biçimde tartışılacağını söylüyor. Bu çerçevede, vadesi gelen dış borçlar ve merkez bankalarının döviz rezervleri hep birer odak noktası olacak.
Gerçekleşmemesini dilemekten başka bir şeyin elimizden gelmeyeceği bu senaryo gerçekleşirse, ikinci çeyreğin ilk iki ayında neredeyse tüm ülkelerde görülen keskin daralmanın ve istihdam azalışının bir süre daha devam edeceği açık. Bu sürenin uzunluğu hakkında bir şeyler söylemek mümkün değil; falcılığa girer. Ama şurası kesin: Birçok ülkede iflas eden şirket sayısı artar ve bankaların sorunlu kredileri yükselir. Önüne geçilememesi halinde, bu gelişmeler, ekonomik daralmanın daha da uzamasına, keskinleşen daralma ise yeni şirket iflaslarına, istihdam kayıplarına ve ödenmeyen kredilerde artışlara yol açar.
Bu çok sevimsiz koşullar altında, küresel çapta dış borç geri ödeme krizinin çıkması beklenir. Bu tip bir krizin önlenmesi ise özellikle G-20 ülkelerinin tasarlayıp hayata geçirecekleri yeni bir mekanizma ile mümkün olabilir. Şu: Her bir ülkenin tek başına yapması halinde yıllarca başının belada olmasından kurtulamayacağı dış borç ödemelerini öteleyen bir mekanizma oluşturmak. Kreditörlerin kabul edeceği bir mekanizma oluşturarak ötelemek (ilgili iktisat yazınında sadece ödememeye değil ötelemeye de ‘iflas’ deniliyor). Son birkaç haftadır finansal piyasalarda yaşanan ‘coşku’ öncesi gündemin temel maddelerinden birinin bu mekanizma olduğunu unutmamak gerekiyor.
Bu çok olumsuz senaryo altında, yazının başında sorulan soru ‘saçma’ bir soru konumuna düşüyor. ‘Hayır’ yanıtı bile ‘komik’ kaçıyor.