Büyük merkezlerin yakınlarındaki yerleşim yerlerinde endüstriyel üretimin gelişmesi olumlu yönde etkilendiği gibi, olumsuzluklar da yaşar. Ülkemizde İstanbul-Kocaeli ekseninde başlayan, Bursa’da yeni bir boyut kazanan, daha sonra ülkenin derinliklerinde değişim özellikler gösteren yapılanmayı hepimiz yaşayarak gözledik. Bu büyük merkezlerin yakındaki Sakarya, Düzce, Tekirdağ ve Kırklareli’deki gelişmeler de zengin bir deneyim alanı oldu.
Sakarya’daki gelişmeler uzun zamandır gözleme ve izleme odağımızda… Sakarya’da ne zaman üretimin geliştirilmesi, refahın artırılması, toplumun uzun soluklu geleceğini güven altına alacağını düşündüğümüz sorunların sorgulanması yapılsa Günay ve Ali İhsan Güneş kardeşler hep oradadır. Güneş kardeşler sadece kendiişlerine odaklanmayla yetinmeyen, başta entelektüel birikimleri olmak üzere bütün birikimlerini paylaşımcı ve kapsayıcı bir anlayışla paylaşan örnek iş insanlarıdır.
Dortmund’daki Gymnasium
Cevat ve Rabihat Güneş, “Gurbet sılam olur” diyen iki insanımız. Almanya’nın Dortmunt kendinde yaşam arayan binlerce insanımızdan ikisi. Bütün düşleri çocuklarına iyi bir eğitim, güvenli bir yaşam düzeni kurmak. Zihinlerinin derinliklerinde hep aynı beklenti var: Çocuklar okuyup iş sahibi olduklarında Sakarya’ya dönmek…
Günay ve Ali İhsan, anne ve babalarını hiç utandırmayan iki çocuk. Dortmund’da kalabalık işçi çocukları arasında ilkokul öğretmenleri tarafından Gymnasium’a girme yeterliliği ile değerlendirilen 36 Türk çocuğundan oluşan ilk pilot sınıfın öğrencileri. O öğrencilerden sadece 3’ü Gymnasium’u bitiriyor; ikisi Günay ve Ali İnsan kardeşler… Ve sonrası üniversitede işletme lisansı yapma.
Güneş kardeşler lise günlerinde de iş yaşamının hep içinde olmuşlar… Futbol oynuyorlar; çok değişik işlere girip çıkıyorlar. Oysa baba Cevat Güneş, onların para kazanma dertleri olmamasını, okumalarını önceleyen bir insan.
Lise, üniversite, dernek derken Güneş kardeşler hayata atılacak yaşa geliyor. Nisan 1996’da anne Rabihat son yolculuğuna çıkıyor. Bütün aile Sakarya’daki köydeler. Ailenin zihinlerindeki birikimi uygulamanın tam zamanı: Türkiye’de kalıp iş kurmaya karar veriyorlar.
Annenin son yolculuğundan sonra hayat sürüyor... Almanya’dan cenazeye refakat etmek için birlikte gelen Faruk isminde bir arkadaşları ile Günay ve Ali İhsan endüstriyel inşaatlar ve soğuk zinciri ürünlerin piyasasında arayışa başlıyorlar. Almancayı çok iyi bilmenin de gücü ile “soğuk oda hücreleri üretme” konunu araştırıyorlar. Almanya’da ilgi duydukları firmalarla ilişki kuruyor; onların kataloglarını inceliyorlar.
Zihinlerinde hep aynı soru: Biz hangi yönde ilerlersek başarılı sonuçlar üretebiliriz?
Arayış esnasında Türkiye’nin önde gelen bir müteahhit şirketin yetkilisi ile yapılan görüşmede bu yetkili kendilerine her konuda Türkiye’de çözüm bulduklarını ancak endüstriyel kapılar konusunda dışa bağımlı olduklarını ifade ediyor. Almanya’da part-time çalışmaları esnasında kapı montajında çalışmış olmaktan ürüne aşinalığa güvenerek, azmin elinden kurtuluş yok kararlılığı ile ülkemizin ilk yerli üreten firması çıkıyor ortaya ve ilk kapının üretimine başlarken büyük hedeflere uygun kurguyu hiç gözden çıkarmıyorlar.
Günay ve Ali İhsan kardeşler Saffet Ulusoy’u hayırla anıyor… Bu genç insanlara güvenerek işveren Ulusoy’un yarattığı birikimle işler 1999’daki büyük depreme kadar iyi gidiyor. Depremde iş yeri hasar görüyor; kiralık bir başka yere taşımak zorunda kalıyorlar.
Yirmi yıl öncesinin bu sıkıntılı süreçlerinde de sosyal alanda hep olmuşlar Günay ve Ali İhsan Güneş kardeşler; “İlişkide olduğumuz yurtdışı firmaların büyük desteğini gördük. Malzeme kolaylığı sağladıkları gibi deprem sonrası ana tedarikçilerimizden olan dünya devi Thyssen Krupp şirketlerin çalışanlarının 600 bin mark ile Sakarya’da 0-6 yaş grubu çocuklara yönelik kimsesizler yurdu yapımını bizim koordinasyonumuz ile gerçekleştirildi.” derken duydukları gururu gözlerinden okunuyor,
Deprem şoku atlatılıyor; 2001 krizi patlıyor. İş yaşamında nereden ne geleceği belli değil…
Alman iş insanının ruhu
Günay ve Ali İhsan Almancayı iş insanlarının ruhlarını anlayabilecek kadar iyi biliyor. O dönemde Almanya ile iş yapan birçok insana da destek oluyorlar. Dil ve kültür çatışmalarını çözebiliyor.
Güneş kardeşler 2003 yılında Almanya’daki büyük bir firmanın birlikte çalışma önerilerini alıyor. Ali İhsan Güneş, “Bizim kullandığımız komponentlerin aynısını kullanarak kapı üreten üst düzey bir firmaydı… Üst düzey bir marka yaratmış bir firma. İşbirliğimiz sektörde bizi “ayrıştıran” konuma yükseltti. Biz sadece satıcı değil, üretim üssü olmaya yöneldik. Bölgesel üretimin odağı olma özgüvenini pekiştirdik” diyor.
Deprem şoku ve ardından yaşanan kiriz sonrasında varlarını yoklarını ortaya koyarak, borçlanarak geleceğe yatırım yapmayı tercih ettiklerini söylüyor Günay Güneş… Yabancılarla yapılan ortak yatırımın öğretici yanına dikkat çekiyor: Büyük bir birikimin iş yapma tarzına ilişkin öğretici özelliklerini sıralıyor. Plan ve bütçe disiplini, teknoloji geliştirmenin önemi ve diğerleri…” 7 kez köklü değişim yaşadık. Hiçbir zaman ‘olmaz’ diye düşünmedik. Ve bugün de işi profesyonellere devreden bir kurumsallaşmaya doğru ilerliyoruz… Formel ve yasal bütün kurallara uyan yapı içinde var olmanın yarattığı dayanıklılığı yaratmaya” çabalıyoruz. diye ekliyor..
Ali İhsan Güneş de, öz kaynak borç dengesi, ölçülebilir büyüme ve sağlam nakit akışı temelleri üzerine kurulu “uzmanlaşmaya yatırım” yapma hedefine vurgu yapıyor.
Bir işyerinin uzun soluklu olmasının bütün sorunlarına kafa yoruyor Güneş kardeşler: Bütçe disiplini, nakit akışı, teknoloji geliştirme, otomasyon uygulamaları, geleceğin öngörülmesi, yönetim ile idare arasındaki farklılığın kavranması, istişare kültürü gibi…
Sosyal sorumluluklarını da hiç ihmal etmeden ilerliyorlar: Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası (AHK), Sakarya Makina İmalatçıları Birliği (SAMİB), Sakarya Sanayici ve İş Adamları Derneği (SASİAD), MÜSİAD, Dış Ticarete Yön Verenler Derneği (DIŞYÖNDER), OSBÜK Yönetim Kurulu Üyeliği, Thyssen Krupp Steel Kültür ve Sosyal Derneği, Sakarya Üniversitesi İşletme Fakültesi Danışma Kurulu Başkanlığı Güneş kardeşlerin birlikte ya da ayrı ayrı görev üstlendikleri sivil toplum örgütleri arasında yer alıyor…
Sümer Rahibini anımsıyorum: “Sen kendin için değilsen kim senin için? Sen başkaları için değilsen, nesin ki? Şimdi değilse ne zaman?” Günay ve İhsan Güneş bu ilkeye sadakatla uyan iki genç girişimcimiz… Kendileri için olmak kadar, başkaları için de var olan bir erdemli yürüyüşün iki sadık yolcusu…