11. Eğitim Teknolojileri Zirvesi’nde (ETZ) gündeme getirilen “ödevleri ChatGPT mi yapacak” sorusunun yanıtı, müstahsil yapay zekâ (Generative AI) sürecinde ne kadar başarılı olacağımızı da belirleyecek.
Müstahsil yapay zekâ terimini muhtemelen ilk olarak duyuyorsunuz. Ben de bir yazıda ilk olarak kullanıyorum. Üretici ya da üretken yapay zekâ teriminin Generative AI’ın Türkçe karşılığını oluşturmada yetersiz kaldığını düşünüyordum. Bunun nedeni fikirden kağıda çizdiğimiz resme kadar her şey için üretim sözcüğünü kullanmamız.
Müstahsil sözcüğüne ulaşmak için çıktığım yolculuk hâsıladan başladı. Gayri safisini kullandığımız GSMH veya GSYİH ile ülkenin büyüklüğünü ölçtüğümüz gayrisafi milli ya da yurt içi hâsıladan yola çıkarak ulaştığım müstahsil sözcüğünün iyi bir karşılık olduğunu düşünüyorum. Belki çok önemli değil ancak yapay zekânın işe yarar ve değer ifade eden bir sonuca ulaştıran bir biçimi olan Generative AI’ı bu şekilde tanımlarsak daha anlamlı ve verimli bir biçimde kullanabiliri diye düşünüyorum.
Belki yeni paradigmayı doğru kucaklama noktasında da bir faydası olabilir. Paradigma dediğim konuya, 11. Eğitim Teknolojileri Zirvesi ile ilgili basın bülteninde ödevler konusunda sorulan bir soru tetikledi. Zirvenin açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Mutlu Çukurova, yapay zekâ ve eğitim ilişkisine değinirken yapay zekanın eğitim için önemli potansiyel barındırmasına karşın, insan zekasının ChatGPT gibi popüler yapay zeka teknolojilerinden daha geniş potansiyele sahip olduğunu vurgulamış.
ChatGPT ilk geldiğinde, çoğu öğrencinin bu modeli ödevlerini teslim etmek için kullanacağı yönünde ciddi endişeler oluştuğunu hatırlatan Çukurova, “Biz öğrencilere makale yazması için ödev verdiğimizde ya da makaleye dayalı sınav yaptığımızda, yazdıkları makaleye ihtiyaç duyulduğu için değil, makale yazma sürecinin onlara çok önemli beceriler öğreteceğini düşündüğümüz için veriyoruz” demiş.
Bu ifadeyi okuyunca, yıllar önce düzenlediğim bir yuvarlak masa toplantısında Canan Özsoy’un sarf ettiği sözler aklıma geldi. 2012 ile 2022 yılları arasında GE Türkiye yönetim kurulu başkanlığını ve genel müdürlüğünü yapan Özsoy, o zamanın teknolojisi ile Google’da bulup kopyala/yapıştır yöntemi ile yapılan ödevler için çocukların bu şekilde zaman kazandığını ve kendilerine daha yararlı olacak konularda kendilerini geliştirme fırsatı bulduğunu söylemişti. O zaman için alışılmadık bir yorumdu ama Çukurova’nın sözleri bugün için daha anlaşılır bir ifade olduğunu gösteriyor.
Mesele, tek tip insandan uzaklaşmak
Ancak Özsoy’un altını çizdiği önemli bir ayrıntının hala eksik kaldığını da eklemek durumundayım. O da tek tip olan öğretim sisteminde her öğrencinin yetenekleri doğrultusunda gelişimini sağlayacak farklı ödevlerin verilmesi ve bunların o öğrenciye özel olarak değerlendirilmesi uygulamasının bulunmamasıydı. Bunun bugün de yeterince yapıldığını veya yapılması için yeterli insan-zamanın bulunduğunu sanmıyorum. Güzel olan, bu süreci artık atlama olanağımızın bulunması.
Müstahsil yapay zekâ bize, her öğrencinin ya da kendisini geliştirmek isteyen kişinin kendi veri seti üzerinden kendisine özel sonuçlar elde etmesine olanak tanıyor. Bu bir sonraki büyük sıçrama, herkesin kendi zekâsı doğrultusunda deneyim kazanmasını sağlayacak. Ancak bu yenidünyaya uyum sağlamak o kadar da kolay değil.
Çevremizdekileri gerçek zamanlı keşfetme sorunumuz var
Üniversitede master sınıfına ders verirken akademisyenlerle de konuşma fırsatım oluyordu. Kodlama eğitimlerinin anlamsız olduğunu çünkü kodların önemli bir bölümünün kısa süre içinde akıllı makineler tarafından geliştirileceğini anlatıyordum. Onlar da bana Çukurova’nın yaptığı açıklamadaki gibi bunun aslında algoritma kurmaya ve algoritmik düşünmeye yönelik bir süreç olduğunu söylüyorlardı. Ancak hiçbirinin Netflix’teki Black Mirror: Bandersnatch yapımında televizyon kumandası ile filmin algoritmasının oluşturulması örneğinden haberi yoktu. Sonra Netflix, bir diğer yapımda da bunu uyguladı. Eğitimin müstahsil yapay zekâ çağında belki de en önemli işlevi bu gelişmeden haberdar ve buna hakim olmasını sağlamak. Bu dünyada ödeve yer yok; her şey deneyim odaklı olmak zorunda. Devam edeceğim.