Sağlıkta yapay zekâ devrimi

Arda Öztaşkın Akıllı Sürdürülebilirlik

Takvimler 12 Aralık 2019’u gösterdiğinde, Çin'in Wuhan şehrinde bir grup insan, standart tedavilere yanıt vermeyen zatürre benzeri bir hastalığın semptomlarını yaşamaya başladı. 

Bundan tam 18 gün sonra, yapay zekâ ve makine öğrenimi kullanarak bulaşıcı hastalıkların salgın durumunu tahmin etmek için çalışan Toronto merkezli bir girişim olan BlueDot, Wuhan’daki "olağandışı zatürre" vakalarına ilk kez dikkat çekerek, olası bir pandemi için uyarıda bulundu. 

Bu, daha sonra COVID-19 olarak adlandırılacak ve tüm dünyayı sarsacak yeni koranavirüsün ilk olarak tanımlanmasıydı. 

10 Ocak 2020’de, yani BlueDot’tan tam 9 gün sonra, Dünya Sağlık Örgütü Wuhan’da salgına neden olan hastalığı ifade etmek için "2019 Yeni Koronavirüs" terimini ilk defa kullanmaya başladı. 

Sonrası malum. Salgın, karantina, kapanma, kaos…

BlueDot bunu nasıl yaptı? 

BlueDot, dünya çapında 150'den fazla hastalık ve sendrom hakkında çok çeşitli kaynaklardan veri toplamak üzere her 15 dakikada bir arama yapan bir yapay zekâ uygulaması. 

BlueDot'un tahmin yeteneğinin büyük bir kısmı farklı kaynaklardan topladığı verilerden geliyor. Ticari uçuşlarda dört milyardan fazla yolcunun dünya çapındaki hareketleri, insan, hayvan ve böcek popülasyonu, uydulardan alınan iklim verileri ile 65 dilde binlerce yazı ve makale gibi devasa bir veri kaynağından yararlanıyor. 

COVID-19 vakasında, sistem, Wuhan'da deniz ürünleri ve canlı hayvanlar içeren bir pazarla ilişkilendirilen 27 zatürre vakasını bildiren Çince makaleleri işaretledi ve takip etmeye başladı. 

Aynı zamanda, dünya çapında havayolu bilgileri gibi verileri kullanarak, Wuhan ile yoğun bağlantısı olan şehirleri doğru bir şekilde belirledi ve enfekte olabilecek kişilerin nereye seyahat edebileceğini öngörmeye yardımcı oldu. 

Wuhan'dan en yüksek yolcu hacmine sahip olacağını öngördüğü uluslararası destinasyonlar Bangkok, Hong Kong, Tokyo, Taipei, Phuket, Seul ve Singapur’du. Sonunda, listenin başında yer alan bu 11 şehir, COVID-19 vakalarını gören ilk yerler oldu.

BlueDot önemli bir örnek. Bundan sonra benzer bir pandemi yaşamayacağımızın garantisi olmadığına göre, yaptığı iş de son derece kritik. 

Ama teknoloji sadece salgınların tespiti için değil, hastalıkların önlenmesinden tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine, yapay organların üretilmesinden insan ömrünün uzatılmasına kadar birçok alanda fayda sağlıyor.

Hayat kurtaran algoritmalar

Yapay zekâ, sağlıkta devrim yaratıyor. Algoritmalar, hastalıkları -özellikle kanser türlerini- insan gözünün kaçırabileceği detayları bile saptayarak, teşhis koymada kullanılıyor. 

CRISPR gen düzenleme teknolojisi ve yapay zekânın birleşimi, nadir genetik hastalıkların tedavisinde çığır açıyor. Kişiselleştirilmiş tıp alanında, hastanın genetik profili, yaşam tarzı ve çevresel faktörleri analiz eden sistemler, tedavi planlarını optimize ediyor.

Bunlar sadece birer örnek. Sağlık, teknolojinin uygulama alanı olarak, olgun ve gelişkin sektörlerin belki de en başında geliyor. Bu teknolojilerin gücü, insanlığın sağlık alanındaki ilerlemelerine yepyeni bir boyut kazandırıyor. 

Sağlığın yeni ekonomisi

Sağlık teknolojilerindeki bu gelişmelerin, ekonomik açıdan da büyük bir potansiyeli var. Küresel sağlık teknolojileri pazarının 2030'a kadar 760 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Bu pazarın en büyük segmentlerini dijital tedavi, yapay zekâ destekli tanı sistemleri ve biyoteknoloji oluşturuyor. 

Yapay zekâ destekli görüntüleme sistemleri hastanelerin tanı maliyetlerini ortalama yüzde 32 azaltıyor. Deloitte'un raporuna göre, yapay zekâ destekli ilaç geliştirme süreçleri maliyetleri yüzde 70'e kadar düşürüyor ve geliştirme süresini de 5-7 yıldan 2-3 yıla indiriyor. 

Sağlık sigortası sektörü de teknoloji ile başka bir seviyeye geçiyor. PwC'nin analizine göre, yapay zekâ destekli risk değerlendirme ve talep yönetimi sistemleri, sigorta şirketlerinin operasyonel maliyetlerini yüzde 25-30 arasında düşürüyor. Aynı zamanda, dolandırıcılık tespitinde yüzde 85'in üzerinde başarı sağlıyor.

Türkiye’de bu alan özellikle start-up girişimlerin de radarında. Ülkemizde sağlık teknolojisi odaklı start-up sayısı 200’ü aşmış durumda. 

Nanoteknoloji ve yapay zekânın birleşimiyle mikro-cerrahi uygulamalarının önümüzdeki 10 yılda tamamen otomatize olabileceği öngörülüyor. 3D biyobasım teknolojileri, organ ve doku üretiminde yeni olanaklar sunacak. Dijital ikiz teknolojisinin yaygınlaşması, organ nakli, ilaç testleri ve klinik deneylerde devrim yaratacak. Giyilebilir akıllı sağlık izleme cihazları, kronik hastalıkların yönetiminde çok önemli bir iyileşme sağlayacak. 

Sonuç olarak, yapay zekâ ve teknolojinin sağlık alanındaki devrimi, hem tedavi yöntemlerini hem de sağlık ekonomisini kökten değiştirecek gibi duruyor. 

Tüm yazılarını göster