“Sağlık krizi gıda krizine dönüşmesin diye işi sıkı tuttuk”

Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık, “Krizin ilk aşamalarında ihracatçı ülkeler tarafından alınan ihracat kısıtlaması kararlarının yumuşatılması ve 2008-2009 ekonomik krizi veya Ebola salgını yasaklarının neden olduğu gibi, gıda krizi yaşanmaması sağlandı” diyor.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), 2011’de “Gıda Kaybı ve İsrafının Azaltılması İçin Gıdanı Koru (Save Food) Küresel Girişimi”ni kurdu. Bu girişim ile dünya çapında gıda israf ve kaybına yönelik iş birliği ve koordinasyon geliştirilmesi, muhtemel çözümler konusunda farkındalık yaratılması ve politika, strateji ve programların geliştirilmesi hedeflendi.

Türkiye’de ise geçtiğimiz sene Tarım ve Orman Bakanlığı iş birliğinde “Sıfır Atık Sıfır Açlık: Gıda Kayıpları ve İsrafını Azaltmak İçin Destek” projesi başlatıldı. 20 Mayıs’ta gerçekleşen Gıdanı Koru Kampanyası lansmanında “Ulusal Strateji Belgesi ve Eylem Planı” açıklandı.

Gıdanı Koru kampanyası, gıda arzı güvenliğinin en fazla gündeme geldiği COVID-19 sürecinde çok daha fazla önem kazanmış durumda. Tedarik zincirlerinin sürdürülebilirliği, yerel üretimin önemi ülkelerin gündem maddelerinin ilk sıralarında yer alıyor. Peki, COVID-19 gıda arzını ne boyutta tehdit ediyor? Türkiye gıda arzı konusunda ne gibi tehlikelerle karşı karşıya kalabilir? Küçük çiftçilerden, tarım topraklarına, önümüzdeki dönemde öncelikli konularımız neler olmalı? Tüm bu soruları FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık’a sorduk. Selışık’ın cevapları şöyle:

Gıda tedariğini güven altına alan kontrollü bir ticaret sağlandı

“COVID-19 yakın tarihte karşılaşılan herhangi bir krize benzemiyor. Birleşmiş Milletler’in kayıtlarına göre 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan en yaygın ve büyük kriz ile karşı karşıyayız. Bu küresel çapta bir sağlık ve gıda sorunu, dolayısıyla tarımsal üretim ile tedarik zincirlerine etkisi de kaçınılmaz olarak yıkıcı oluyor. Gıda sistemlerinin dünya çapında çalışır tutulması, içinde bulunduğumuz kriz ortamında en önemli konulardan birini oluşturuyor. Krizin başından itibaren FAO olarak bu konudaki ısrarımızı hemen her türlü platformda ve ülkelerle birebir temaslarımızda en üst makamlara taşıdık ve taşımaya da devam ediyoruz. Bu sayede krizin ilk aşamalarında ihracatçı ülkeler tarafından alınan ihracat kısıtlaması kararlarının yumuşatılması ve 2008-2009 ekonomik krizindeki gibi veya Ebola salgını yasaklarının neden olduğu gibi gıda krizine yol açmaması sağlandı. Geleneksel gıda ithalatçısı ülkelerin gıda tedariğinin güvence altına alındığı kontrollü bir ticaretin devamlılığını temin etmek ve sağlık temelli bu krizin bir gıda krizine dönüşmesini önlemek için başından itibaren işi sıkı tuttuk.”

AB’nin “Yeşil Hat”tı, Türkiye’nin “Temassız Ticaret”i etkili oldu

“Gıda arz zincirlerinin çalışır tutulmasına yönelik önemli adımlar atıldı. Bunların arasında lojistik ve ulaştırmada, Avrupa Birliği’nin ‘Yeşil Hat’ ve Türkiye’nin uyguladığı ‘Temassız Ticaret’ uygulamalarını gösterebiliriz.

Gıda sistemlerinin bütüncül olarak gözetilmesi gerekiyor. Bu; sistemin küresel-yerel ikilemine sokulmaması, arz zincirlerinin riskler ve krizlere karşı dayanaklı tutulmasına yönelik tedbirlerin alınması, sadece ticarette değil, sezonluk işçilerin çalışma ve barınma koşullarından evlerde sofradaki israfın önlenmesine kadar tüm süreci kapsıyor. Hatta, belki de bazı ülkeler için, arz zincirlerindeki riskleri gidermek üzere, tedarik kanallarının çeşitlendirilmesi ve kimi piyasa ve ürün grupları için uluslararası ticaretten daha fazla yararlanmak durumunda kalınması da söz konusu olabilecek.”

Gıda israfı, milli servetin de israfı demek

“Türkiye, tarımsal üretim açısından avantajlı bir ülke ve küresel pazarlarla bütünleşmiş bir ekonomiye sahip. FAO olarak, gıdayı bir sistem olarak düşünmekteyiz. Bu doğrultuda, gıdanın sadece miktarsal olarak bulunabilirliği değil, herkesin yeterli ve besleyici gıdaya erişimi de çok önem taşıyor. Öte yandan gıda kaybı ve israfı sadece ürünün kendisinin değil, yetişmesi esnasında tüketilen emek, enerji, su ve diğer doğal kaynakların da fayda sağlamadan boşa harcanması da demek. Başka bir ifadeyle, gıda kaybı ve israfı, doğal ve ekonomik kaynaklar dahil milli servetin de israfı anlamına geliyor.”

Atılması gereken adımlar

FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık, gıda israfını önlemek için atılması gereken adımları ve hayata geçirilmesi gereken davranış değişikliklerini şöyle sıralıyor:

● Evde tüketime yönelik değişimler, tedarik zincirlerindeki küçük üreticiler açısından önemli sorun kaynağı olabilir. Küçük aile işletmeciliğinin desteklenmesi ve arz zincirlerine sürdürülebilir şekilde katılmalarının sağlanması için, yöresel ürünlerin ve özellikle coğrafi işaretli gıdaların desteklenmesi çok önemli

● Arz zincirlerinin kısalarak yerelleşmesi, doğru bir planlamayla küçük ölçekli çiftçi ve üreticilerin ürünlerinin pazara erişiminin artması açısından destekleyici olabilir.

● Bitkisel ve hayvansal gıda üretiminde gübre, tohum, yem gibi girdilerin yerli kaynaklardan teminine yönelik planlamaların hayata geçirilmesi gıda sisteminin güçlenmesini sağlar

● Tüketicilerin gıdaların kullanım tarihlerine ilişkin farklı gıda etiketleme kuralları konusunda bilinçlendirilmesi, israfın önüne geçilmesine etkili olur.

Tüm yazılarını göster