Sağlık, iklim değişikliği politikalarının önceliği olmalı

Lancet Countdown Sağlık ve İklim Değişikliği Yöneticisi Doç. Doktor Hamilton, “Paris Anlaşması’na uymak her yıl milyonlarca insanın erken ölmesini engellemekle kalmayacak, iyileşen sağlık koşulları sayesinde milyonlarca insanın yaşam kalitesini de artıracak. Daha fazla hayat kurtarmak için sağlığı iklim değişikliği politikalarının ön saflarına yerleştirme zamanı geldi” diyor.

Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

Aralık 2020’de, yıllık Lancet Countdown Sağlık ve İklim Değişikliği raporunun beşinci baskısı, önümüzdeki beş yıllık dönemin küresel ısınmanın en kötü etkilerini önlemek açısından önemli bir dönüm noktası olduğunu vurgulayarak, ulusal hükümetlere emisyonlarını ciddi ölçüde azaltmaları için çağrıda bulunmuştu.

Bu hafta yayınlanan The Lancet Planetary Health: Modelleme çalışması ise, ülkelerin Paris Anlaşması’nda öngörülen hedeflere ulaşmak için iklim taahhütlerini artırmaları durumunda, 2040’a kadar her yıl milyonlarca kişinin hayatının kurtulacağını ortaya koyuyor.

Çalışma kapsamında ABD, Almanya, Birleşik Krallık, Brezilya, Çin, Endonezya, Güney Afrika, Hindistan ve Nijerya olmak üzere, dünya nüfusunun yüzde 50’sini, küresel emisyonların yüzde 70’ini temsil eden 9 ülke inceleniyor. Bu 9 ülkede Paris Anlaşması’nın hedeflerini yakalamaya ve sağlığa öncelik veren politikalar benimsendiğinde, her yıl, iyileşen beslenme düzeni sayesinde 6,4 milyon, daha temiz hava sayesinde 1,6 milyon, artan fiziksel hareket sayesinde de 2,1 milyon kişinin hayatının kurtulabileceği ifade ediliyor.

Paris Anlaşması’na uymak sağlık koşullarını iyileştirecek

Paris Anlaşması, tarafları bu yıl düzenlenecek COP26 öncesi, aslında geçen yılın sonuna kadar bildirilmesi gereken, ancak çoğu ülke tarafından hâlâ açıklanmayan Ulusal Katkı Beyanlarını güncellemeye ve gözden geçirmeye devam ediyor. Bugün itibariyle, Ulusal Katkı Beyanları, Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmaya yetecek kadar güçlü değil. Raporun yazarları, daha sağlıklı beslenme düzeni, daha temiz hava ve artan egzersiz ile birçok hayatın kurtarılabileceği gerçeğinin, beyanları güçlendirmek için bir dayanak teşkil ettiğini vurguluyor.

Raporun baş yazarı ve Lancet Countdown Sağlık ve İklim Değişikliği Yöneticisi, UCL Enerji Enstitüsü’nden Doç. Doktor Ian Hamilton, “Raporumuz, iklim değişikliğiyle mücadelede gözden kaçan bir noktaya odaklanıyor. Karbon azaltımının doğrudan faydalarının aksine, iklim politikalarının sağlık ile ilgili dolaylı faydaları kendilerini net bir şekilde gösteriyor. Mesaj çok açık. Paris Anlaşması’na uymak her yıl milyonlarca insanın erken ölmesini engellemekle kalmayacak, iyileşen sağlık koşulları sayesinde milyonlarca insanın yaşam kalitesini de artıracak. Daha fazla hayat kurtarmak için sağlığı iklim değişikliği politikalarının ön saflarına yerleştirme zamanı geldi” diyor.

Daha sağlıklı bir nüfus, salgınlara karşı da daha dirençli olacak

Çalışma kapsamındaki dokuz ülkenin tamamında, Paris Anlaşması’na uygunluk senaryosunda, iyileşen beslenme düzeni sayesinde 5,8 milyon, daha temiz hava sayesinde 1,2 milyon ve artan fiziksel hareket sayesinde 1,2 milyon insanın hayatı kurtarılabilecek. Ulusal Katkı Beyanlarına sağlıkla ilgili hedeflerin yerleştirildiği daha iddialı senaryo seçildiğinde ise, hava kirliliği, beslenme düzeni ve fiziksel hareketsizliğe bağlı sırasıyla 462 bin, 572 bin ve 943 bin ölümün daha önüne geçilebiliyor. Dolayısıyla, Ulusal Katkı Beyanlarının güçlendirilmesi, iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasını doğrudan sağlarken; insanların zararlı kirleticilere daha az maruz kalmasını, beslenme düzenlerinin iyileşmesini ve güvenli fiziksel aktivitenin artmasını da dolaylı olarak sağlayarak insan sağlığını olumlu etkiliyor.

Raporun bulgularını değerlendiren Dünya Sağlık Örgütü Eski Genel Müdürü Margaret Chan’ın yorumları şöyle: “Rapor bulguları, dünya liderlerinin yeni Ulusal Katkı Beyanları’ndaki iklim taahhütlerini yerine getirmeleri, aynı zamanda COVID-19 kurtarma planlarına çevre ve sağlık hedefleri yerleştirmeleri için önemli bir teşvik sağlıyor. Sonuçta, daha sağlıklı bir dünya nüfusu, gelecekte yaşanabilecek sağlık krizlerine karşı daha dirençli olacak.”

Meyve, sebze ve baklagil eksikliği aşırı et tüketiminden daha riskli

Raporda, tüm ülkelerin iyileşen beslenme düzeninden faydalandıklarına dikkat çekiliyor. Rapora göre, meyve, sebze, baklagil ve kabuklu yemişten oluşan bir beslenme düzeninin eksikliği, aşırı kırmızı et tüketimine bağlı risklere kıyasla daha büyük bir sağlık sorunu teşkil ediyor. Öyle ki, söz konusu beslenme tarzı benimsendiğinde ölümlerin yüzde 30’unun önüne geçilebilirken, aşırı kırmızı et tüketimi ölümlerin yüzde 22’sine neden oluyor.

Tüm yazılarını göster