“Rüzgarda 10 yılda 10 kat büyüdük 2030'da 25 bin MW'a ulaşırız”

Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

TÜREB Başkanı Hakan Yıldırım, “Rüzgarda kurulu gücümüz 10 yılda 10 kat arttı. Şu anda 8 GW kurulu gücü aşmış durumdayız. Rüzgar enerjisini bir memleket meselesi olarak ele aldık, işimizi daima bu hassasiyetle yaptık. Rüzgarda Türkiye'nin 2030 yılında 25 bin MW'a ulaşacağını öngörüyoruz" diyor.

Tüm dünyada yeşil yatırımların arttığı; büyük şirketlerin fosilden ve bazı devletlerin kömürden çekildiğini izliyoruz. Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Başkanı Hakan Yıldırım, “Ülkeler artık enerjide dışa ya da fosil kaynaklara bağımlı olmak istemiyorlar. Enerji arzının ve temininin en güvenli yollarından biri, kendi öz kaynaklarınızdan faydalanmak. İklim krizi de insanlığı bu yönde zorluyor” diyor.

Türkiye’nin özellikle son 10 yılda yenilenebilir enerji alanında ciddi bir atılım yaptığını dile getiren Yıldırım, “Bunda hükümetimizden yatırımcılarımıza, dünyadaki trendlerden insan kaynağımıza kadar pek çok faktörün rolü oldu. Türkiye’nin elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payı yüzde 65’lerin üzerine çıktı. Bu gerçek bir başarıdır” diye ekliyor.

Hakan Yıldırım’ın rüzgar enerjisi konusunda verdiği bilgiler ise şöyle: “Rüzgarda kurulu gücümüz 10 yılda 10 kat arttı. 2019 yılsonu itibarıyla 198 santralde 8 bin 56 megavat kurulu güce imza attık. Rüzgar enerjisini bir memleket meselesi olarak ele aldık, işimizi daima bu hassasiyetle yaptık. Şu anda 8 GW kurulu gücü aşmış durumdayız. Ama ülkemizin rüzgar kapasitesi türbin teknolojilerindeki aralıksız gelişmeler nedeniyle şu an 100 ila 120 bin MW seviyelerine geldi. Yani alınacak daha çok yolumuz var.”

Rüzgarda 17 bin kişiye yakın istihdam mevcut

“Para dünyadaki yönelimi, tüketimi etkileyen kararları izler. Günümüz dünyasında bunun enerjideki karşılığı çevreye duyarlı üretim yapmak. Bu da yenilenebilir enerji kaynaklarının neden giderek daha fazla kullanıldığını açıklıyor” diyen Yıldırım, finansman olanaklarının da bu tarafa kaydırılmasının beklenen bir durum olduğunu ve bunun artarak devam edeceğini söylüyor. Yıldırım, “‘Yeşil dönüşüm’ dediğimiz şey tam olarak enerjide yaşanan durum. İstihdam da bu tarafta yoğunlaşıyor. Türkiye’de rüzgarda 17 bin kişiye yakın bir istihdam mevcut. Yatırımlar arttıkça bu alandaki insan kaynağı ihtiyacı da aynı ölçüde artmaya devam edecek. Biz rüzgarda Türkiye’nin 2030 yılında 25 bin MW’a ulaşacağını öngörüyoruz” diyor.

'Mücbir sebep ilanı' talep etmiştik

Yıldırım, COVID-19’un her sektörü etkilediği gibi yenilenebilir enerjileri de olumsuz etkilediğine dikkat çekiyor. “COVID-19 salgını, tüm dünyayı ve tedarik zincirlerini çok olumsuz etkiledi, bu bize de yansıdı. 2020 yılı sonunda yaklaşık 1,5 GW’lık yeni rüzgar kurulu gücünün devreye alınması planlanırken şimdi bu planlamalarda ciddi sıkıntılar var, gecikmeler bekleniyor. Bu anlamda sektör için ‘mücbir sebep ilanı’ talep etmiştik ancak bu karar alınmadı. Bunun sektörü sıkıntıya soktuğunu söylememiz gerek. Yine de umutsuz değiliz. Bu zor zamanları da aşacağız. Yeni kapasite ilan edilmesi ve rüzgarda iki kez yapılan YEKA yarışmalarının da devam etmesini bekliyoruz. Tabii sadece rüzgarda değil yenilenebilir enerji sektörünün tamamının beklentisi bu yönde diyebiliriz. Her ne kadar COVID-19 salgını enerji sektörünün genelini ve özellikle yenilenebilir enerjiyi ciddi ölçüde olumsuz etkilemiş olsa da Türkiye’nin bu rotadan ayrılacağını düşünmüyoruz. Enerji yatırımcısı da bu alandaki yatırımlarını yoğunlaştırmaya devam ediyor. Türk insanının girişimci ruhunu biliyoruz. Ayrıca ülkemizde yabancı sermayenin de yenilenebilir alanına ciddi bir ilgisi var” diyor Yıldırım.

YEŞİL TARİFE UYGULAMASI OLUMLU

“Avrupa Birliği’nin önümüzdeki 30 yıl içerisinde emisyonların sıfırlanmasını hedefleyen ‘Yeşil Anlaşma’sının önemli sorumluluklar getirdiğini vurgulayan Yıldırım, şu bilgileri veriyor: “Avrupa Türkiye’nin ihracatında en büyük payı alıyor ve oraya ihracat yapan sanayicimiz ne üretirse üretsin, üretim süreci boyunca sıfır emisyon yarattığını belgelemek zorunda olacak. Bu da ancak belge ya da sertifika yoluyla ‘yeşil tarife’ kullandığını ispatlamasıyla mümkün. Biz sektör olarak Yeşil Tarife Uygulaması’nı olumlu değerlendiriyoruz. Ancak çok ana hatlarıyla bir iki konuya değinmekte fayda var: Bu düzenlemeler yapılırken mevcut uygulamaların göz önünde bulundurulması ve bir ‘uyumluluk’ sağlanması da gerekli. Örneğin rüzgar santrallerinde geçerli ‘karbon emisyonu sertifikası’ gibi uygulamalarla çelişme olmamalı çünkü bu tür uygulamalar ülkemizde doğrudan döviz girdisi sağlıyor. Ayrıca bu sistemde yer almak yatırımcı ve tedarikçiler için de ‘gönüllülük’ esasına göre düzenlenmeli.”

DAĞITIK ENERJİ ENERJİ KAYIPLARININ ÖNÜNE GEÇMEK AÇISINDAN ÇOK FAYDALI

Hakan Yıldırım’ın OSB’lerde faaliyet gösteren fabrikaların kendi enerjisini üretmesine yönelik düzenlenen yönetmeliğe yönelik görüşleri şöyle: “Dünyada enerji trendlerindeki gidişat aslında bu yönde. Merkezi enerji üretimi yerine desantralize edilmiş, dağıtılmış şekliye enerji üretimi, yani dağıtık enerji giderek yaygınlaşacak. Hatta önümüzdeki dönemde sadece işletmeler ya da sanayi kuruluşları değil bireyler de artık kendi enerji üretimlerini yapabilecekler. Buna organize sanayi bölgelerinden başlanması çok yerinde bir karar. Maliyet açısından da enerji kayıplarının önüne geçmek açısından da faydalı olacak.”

Tüm yazılarını göster