İnsanlığın dünyayı ve kendini keşfetme yolunda dev adımlar attığı, dijital devrimin bu ortak mirasın paylaşılması için her türlü olanağı sağladığı bir dünyada Rusya’nın Ukrayna saldırısı çok aykırı geldi bana. Bir ülkeye, bir halka, bir fikre karşı olmanın ötesinde, insanlığı en karanlık günlerine geri götürmeyi hedefleyen bir saldırı bu. 21.yüzyılda böyle bir tabloyu uzaktan da olsa yaşamak, 2. Dünya Savaşı biterken doğmuş bir insan olarak çok acı verdi, çok umut kırıcı geldi bana.
Rusya’nın 1998 krizi
Bu saldırının Rusya’dan gelmesi ve şimdi Rusya’ya karşı uygulanan kapsamlı ekonomik yaptırımların dünya ekonomisini ve finans sistemini derinden sarsma potansiyeline sahip olması, 1998’de yaşanan ve gene Rusya’dan kaynaklanan finans krizini hatırlattı bana. Rusya’nın Putin öncesindeki dönemde başlattığı Çeçen savaşı ülke ekonomisini sarsmış ve Rusya 1998’de dış dünyaya olan tahvil borçlarından doğan yükümlülüklerini ödeyemeyecek duruma düşmüştü.
Rusya’nın tahvil boçlarını ödeyemez duruma düşmesinden olumsuz etkilenen yatırım fonlarının en önemlisi, Nobel ödüllü ekonomistlerin de yönetiminde rol aldığı Long Term Capital Management (LTCM) idi. Bu fonun finans dünyasının önde gelen kişileri ve kurumlarıyla irtibatlı olması ve 4,5 milyar doların üzerinde bir zarara uğrayacağının anlaşılması finans dünyasında büyük bir panik yarattı. Gözler bir anda ABD Merkez Bankası’na (Fed) ve ABD Hazinesi’ne çevrildi. O dönemdeki Fed Başkanı Alan Greenspan ile Maliye Bakanı Robert Rubin ve yardımcsı Larry Summers, LTCM’yi kurtarmak için kapsamlı bir önlemler paketi hazırlayıp önemli özel finans kuruluşlarını da ikna edince adeta uçurumun kenarıdan dönülmüş oldu. Bu konu Ocak 1999 Davos zirvesinin baş konusuydu ve ABD’nin ünlü TIME dergisi de 15 Şubat 1999 sayısında Greenspan, Rubin ve Summers’ı “Dünyayı kurtaran komite” diye niteleyerek kapak konusu yaptı.
Rusya tahvil ödemelerini yapabilecek mi?
Dünku Financial Times gazetesinde yer alan haberde Rusya’nın bugün yapması gereken 117 milyon dolar tutarındaki tahvil faizi ödemelerini geciktirebileceği belirtiliyor. Kredi notu değerlendirmesi yapan kuruluşlar Ukrayna’ya saldırının başlaması sonrasında Rusya’nın kredi notunu en düşük seviyeye çekerek gelişmeleri beklemeye başladı. Rusya’nın yabancı para cinsinden tahvil borçlarının 38,5 milyar doları bulduğu ve bunların 20 milyar dolarlık bölümünün yabancı yatırımcılara ait olduğu anlaşılıyor. Ayrıca Rusya’nın 200 milyar dolar tutarındaki Ruble borcunun yüzde 20’sinin de yabancı yatırımcılara ait olduğu belirtiliyor.
Financial Times, borcunu ya da faizini ödeyemez duruma düşen ülkelerin başvurabileceği yolların çoğunun, şimdi Rusya’ya karşı uygulanmakta olan yaptırımlar nedeniyle kapalı olduğunu hatırlatarak bu belirsizliğin de Rusya’nın işini zorlaştırdığını belirtiyor.
Rusya krizi küresel krize yol açar mı?
Rusya’ya karşı uygulamaya konan ve konması düşünülen yaptırımların kapsamının çok geniş olması, Rusya’nın Uyrayna’daki saldırgan ve uzlaşmaz tutumunu sürdürmesi halinde çok ağır bir bedel ödeyeceğini gösteriyor. Farklı finans kuruluşları tarafından yapılan tahminler Rusya’nın GSHS’nın bu yıl en az yüzde 15 düşeceğini, Rus Rublesinin istikrara kavuşmasının da zor olacağını gösteriyor.
Rusya’nın önemli bir petrol ve gaz ihracatçısı olmasının yanısıra Ukrayna ile birlikte dünyanın önde gelen buğday ihracatçılarından biri olması da Rusya’daki krizin dünya ekonomisindeki ve finans sistemindeki etkilerinin çok boyutlu olabileceğini düşündürüyor.
Dünya şimdi nereye?
Rusya’nın Ukrayna’yı yok etme girişiminin nereye varacağı ve Çin’in bu girişime karşı tavrının nasıl şekilleneceği, dünyanın bundan sonraki gidişatını belirleyebilir. Öncelikle Rusya ve Çin’in ne yapacağı önem kazanmış görünüyor çünkü Rusya’nın son saldırısı Batı dünyasında yıllardan beri görülmeyen bir tepki sıçramasına yol açtı, Batı kendi değerler sisteminin ve yaşam tarzının Doğu’dan gelen ciddi bir tehditle karşıya olduğunu çok iyi anladı. ABD’de birbirini yiyen Demokratlar ve Cumhuriyetçiler aynı tasarıya destek verdi.
Küresel ekonominin pandemi sayesinde daha iyi anlaşılan sorunlarının şimdi jeopolitik alandaki gelişmeler nedeniyle yeni boyutlar kazanmasının da küreselleşmenin geleceğiyle ilgili tartışmaları ve uygulamaları etkilemesi beklenebilir.