Rusya yeniden süper güç olmayı istiyor

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ

Görünüşe göre İsrail’de patlak veren çatışmalar uzun süre devam edecek, önümüzde oradaki olaylarla ilgili düşüncelerimiz, analizlerimizi paylaşmak için bolca imkân olacak. Bu hafta sizlerle kısa bir süre önce Soçi, Rusya’da günümüzün başlıca siyasi ve stratejik sorunlarını tartışmak maksadıyla dünyanın hemen her yerinden gelen diplomatları, bilim adamlarını, basın mensuplarını, düşünce kuruluşu mensuplarını ve bürokratları bir araya getiren ve benim de ilk defa katıldığım Valday Tartışma Forumu’na ilişkin izlenimlerimi paylaşacağım. Katılanlara bakıldığında toplantı uluslararası bir mahiyet sergilemekteydi. Buna karşılık, toplantıyı düzenleyen Rus vakfı, ülkenin Cumhurbaşkanı Putin, Dış İşleri Bakanı Sergei Lavrov ve diğer yüksek seviyeli görevlileri katılımını sağladığından, hükümetle yakın ilişki içinde olduğu anlaşılıyor.

Toplantıya dünyanın her yerinden katılanlar olmakla beraber, Amerika’dan katılan olmaması dikkati çekiyordu. Buna karşılık hemen her Avrupa ülkesinden katılan vardı. Asya ve Afrika’dan katılım yaygın iken Latin Amerika’dan katılan sayısı daha azdı. Katılanların çoğunluğu kendilerini Rusya’nın dünyaya bakış açısına daha yakın hisseden kadrolardı. Batı dünyasına ve özellikle Birleşik Devletlere eleştirel yaklaşımları benimsedikleri görülüyordu.

Toplantı hangi amacı güdüyordu? Konferansın başlığı “Adil Bir Çok-Kutupluluk: Herkesin Güvenliği Nasıl Sağlanabilir?” olarak belirlenmişti. İki kutuplu dünyanın sona ermesinden sonra nihayetinde çok kutuplu olacağı tahmin edilen yeni küresel sisteme uzun süren bir geçiş yaşanacağı üzerinde genel bir mutabakat oluşmuş görünüyor. Küresel Güney diye anılan ülkeler, yeni sistem nasıl şekillenirse şekillensin, kendilerinin ikincil bir konuma itileceklerinden ve ait oldukları kutbun lideri konumunda olan büyük devletlerin kendi çıkarlarına hizmet eden kurallarına ve kararlarına uymak zorunda kalacaklarından endişe ediyorlar. Çıkarlarına karşı işlediğini düşündükleri mevcut sistemin şekillenmesinde başrolü ABD’nin oynadığını düşündüklerinden, kendilerine daha fazla söz hakkı tanıyacak alternatif bir düzenin kurulmasından söz edilmesi, bu ülkelerin kulağına çok hoş geliyor.

Ruslar da, büyük bir güç olmalarına rağmen, yeni düzenin şekillenmesinde haksızlığa uğradıkları kanaatindeler. Mevcut düzenden memnun olmayanlara önderlik ederek, tedricen Soğuk Savaş döneminde edindikleri süper güç statüsüne yeniden kavuşabileceklerini ümit ediyorlar. Çin’in yükselen bir küresel güç olduğunu gördüklerinden, yeni dünya düzeninin inşasında Çin’e birlikte hareket edebilecekleri başlıca ortak olarak değerlendiriyorlar. BRICS’i ise Amerika’nın İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurduğu ve kısa süre içinde diğer Batı ülkelerinin katıldığı sisteme rakip bir küresel sistem oluşturma girişimlerinin önde gelen aracı olarak görüyorlar. 

Rusya, mevcut küresel iktisadi sistemin yerini alacak rakip kutbun inşasında başı çekecek konumda olduğunu göstermek için Batı’nın felç etme gayretlerine rağmen Rusya’nın ekonomisi büyüyen güçlü bir ülke olduğunu, kolaylıkla tüketici ürünleri üretmeye de dönebilecek güçlü bir savunma endüstrisi temeline sahip olduğunu, gönüllülerin ülkelerine hizmet etmek için sıraya girdiği güçlü silahlı kuvvetlere sahip olduğunu, elinde nükleer bir saldırıya etkin cevap verebilecek ikinci darbe kabiliyeti yüksek nükleer silah stokları bulunduğunu ve başta Çin ve Hindistan olmak üzere birçok ülkeye petrol ve doğal gaz ihraç ettiğini vurguluyor. İlginçtir ki, konuşmalar sırasında Rusya’nın zorluklarla karşılaştığı Ukrayna’ya hemen hiç atıfta bulunulmadı. Sadece bazı katılımcılar Ukrayna’nın NATO adına bir vekâlet savaşı yürüttüğünden söz ettiler. Alternatif bir dünya düzeni kurma düşüncesinin yarattığı heyecandan olacak, Ukrayna’ya karşı askeri harekâtı Rusya’nın başlattığı ve savaşın Rusya lider kadrosunun tasarladığından farklı olarak pek de iyi gitmediği konusuna hiç temas edilmedi.

Dünyanın geleceğinin şekillenmesinde büyük bir güç olarak Rusya’nın sorumluluğuna değinen, çok sorunlu olması yanında BRICS çerçevesinde kurulacak işbirliği fikrinin de altını oyan bir yaklaşım ise bazı katılımcıların dile getirdiği, Rusya’nın Ortodoks inancını paylaşan Slav dünyasının tabii önderi olduğu hususuydu. Muhtemelen daha yaygın kabul gören ve Putin’in de paylaştığı tahmin edilen fikir ise, Rusya çevresindeki bölgelerde yaşayan Ruslar ile ilgili olarak Rusya’nın özel sorumluluğu olduğunu ileri süren “Rus Dünyası” kavramı idi. Hatırlanacağı üzere, bu kavram Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi sırasında da dile getirilmişti. Ancak, Rusya’nın topraklarını genişletmesini meşrulaştıran bir yönü olması nedeniyle, bu kavram bir miktar Rus nüfusun yaşadığı eski Sovyet topraklarının tümünde korku uyandırmaktadır.  

Rusya, muhtemelen Sovyetler Birliği’nin yaşadığı ihtişamın iadesinin arayışı içinde. Bu gerçekleşmesi olanaksız, buna karşılık çok kaynak tüketecek bir rüyadır.  Tarih sahnesinden gitmiş imparatorlukların vatandaşlarının imparatorluğun sona erdiğini teslim etmeleri zordur, çok da zaman almaktadır. Enerjilerine yeni koşullara uyum sağlamaya tahsis etmeleri çok daha yerinde bir tercihtir.

Tüm yazılarını göster