Risklere karşı makro ihtiyati tedbirler

Servet YILDIRIM Ekonominin Halleri

2008 kriziyle birlikte otoriteler “sistemik risk”in farkına varınca birçok ülke makro ihtiyati politikaları devreye sokmaya başlamıştı. Bu hafta Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, Twitter'dan Finansal İstikrar Komitesi'nin toplandığını duyurarak, "Toplantıda finansal sektörün görünümü, risk ve fırsatlar ile makro ihtiyati tedbirlere ilişkin değerlendirmelerde bulunduk" ifadelerini kullanınca makro ihtiyati tedbirler tekrar gündeme geldi.

Sistemik risk finansal sistemdeki sorunlar nedeniyle sistemin kesintiye uğraması ve ekonominin tamamında yıkıcı sonuçların ortaya çıkmasıdır. Bu nedenle makro ihtiyati politikalar finansal sistemin tümüne yönelik proaktif önlem ve düzenlemeleri öngörür. Amaç sistemik riskleri ortadan kaldırmaktır. Burada kredi artış hızı üzerinde durmakta fayda var.

Kredilerdeki hızlı artış kortizon gibidir. Ekonomilerdeki baş aşağı gidişi ve sert daralmaları kısa vadede süratle önleyebilir ancak orta ve uzun vadede ortaya çıkacak ciddi yan etkileri vardır. Mesela IMF’te yapılan bazı çalışmalara göre aşırı hızlı kredi artışı yüzde 75 oranında bankacılık krizi ile sonuçlanıyormuş. Farklı çalışmalar farklı etki oranları ortaya koyabilir ancak bugüne kadar ki birçok ülke deneyimi hızlı bireysel kredi artışı ile desteklenen tüketimin ekonomileri hızla canlandırabildiği gibi ciddi kırılganlıklar ve balonlar yaratabildiğini ortaya koyuyor. Cari dengeyi bozuyor, enflasyonu kışkırtıyor, bankacılık sistemindeki riskleri artırıyor. 2020 yılının ikinci yarısında kredilerin pompalanması ve kısa sürede yıllık yüzde 40’lar dolayında kredi artış hızına ulaşılması ekonomiyi daralmadan büyümeye geçirdi ancak ekonomi bugün hala bu hızlı artışın yarattığı yan etkilerle boğuşuyor. Bugünkü yıllık artış hızları kamu bankalarının frene basmalarının da etkisiyle 2020 sonuna göre çok aşağıda ama ihtiyaç, taşıt ve kredi kartı gibi bazı bireysel kredi kalemlerinin özel bankalar tarafındaki artış hızı dikkat çekiyor.

Kredi artış hızının kontrol altına alınmasında ise faiz politikasının yanı sıra makro ihtiyati tedbirler de politika araçları olarak etkili olmaktadır. Görünen o ki, bu tür bir tehdide karşı yeni makro ihtiyati tedbir hazırlığı var. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, TCMB, BDDK, SPK, Sigortacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, TMSF gibi kurumların temsil edildiği Finansal İstikrar Komitesi’nde ise devam eden hazırlıklar gözden geçirilmiş. Faiz indirim baskısı, işsizlik ve ucunun nereye varacağı öngörülemeyen Delta varyantı gibi faktörler nedeniyle çok geniş kapsamlı bir tedbir setinden ziyade biraz daha dar kapsamlı ve bazı tüketici kredilerindeki artış hızını kesmeye yönelik bir plan olabilir. Kredilerle desteklenen tüketimin de hedeften sapan enflasyon ve cari açık üzerindeki katkısı düşünüldüğünde bu yönde bir adım gereklidir. Geçmiş uygulamalar bireysel kredilere yönelik getirilen vade sınırlaması ya da kredi/değer oranı tedbirlerinin, kredi kartlarında taksitlendirme süreleri, kredi vade sınırları ve bireysel kredi kartları ile ihtiyaç kredilerine ilişkin risk ağırlıklarını değiştirmenin bu kredilerin hız kesmesinde etkili olduğunu gösteriyor.

Merkez Bankası’nın dün döviz hesapları için uygulanan zorunlu karşılık oranlarını 2.5 ay sonra bir defa daha artırması da finansal kırılganlıkları önlemeye yönelik bir adım olarak görülebilir. Bankanın rezervlerindeki erime finansal istikrarı bozan bir faktör. Türkiye’yi dış şoklara daha açık hale getirirken, ülkenin risk primini de yükseltiyor. Zorunlu karşılık adımı ile bu durumun bir nebze giderilmesi amaçlanmış olabilir.

Makro ihtiyati tedbirler riskler gerçekleşmeden önce başvurulması gereken araçlardır. Şoklara karşı tamponlar oluşturulur, finans sistemindeki kırılganlıklar ortadan kaldırılmaya, sistemin dayanıklılığı artırılmaya çalışır ancak orta ve uzun vadeli istikrar için gereken makro tedbirleri almadan işi sadece makro ihtiyati tedbirlerle ya da ince ayarlarla götürmek zordur.

Tüm yazılarını göster