Riskler ekonomiden fazla büyüyor

Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ

Geçen yazımızda da söylemiştik, döviz kuru ve enflasyon bağlamında büyüyen risk birikimini gerçekten azaltacak ve bütün kritik değişkenlerin kontrol edileceği bir bütüncül politika disiplinine niyetimiz ve sempatimiz olmadığı zaten uzun zamandır belliydi ama alevlenen seçim iklimi, bunu iyice gündemden çıkarmış durumda. Artık herkes doğru risk hesabı yapmaya, uğrayacağı zararı minimize etmeye ve sirenlerin ne zaman çalacağını öngörmeye çalışıyor. Kamu yönetiminin görünürde benimsediği tek ilke (hatta neredeyse tek çıpa) olan “ne pahasına olursa olsun büyüme ve ekonomiyi canlı tutma” politikası da, bütün diğer makroekonomik değişkenlerdeki olumsuz gelişmeler nedeniyle kendi başına ayrı bir risk haline gelmiş bulunuyor. Öyle görünüyor ki bundan böyle ekonomi ile ilgili veriler, izlenecek ekonomik politikalardan ziyade seçime yönelik siyasi manevraların barometresi işlevini görecek. Özellikle seçimin zamanlaması ve erken seçim ihtimali olup olmadığı açısından göstergelerdeki gelişmeler ve hükümetin ekonomi ilintili kararları ile piyasaya çıkaracağı yeni enstrümanlar uyarı sinyali olarak değerlendirilecek.

Program hedefleri buharlaştı

Yılın ilk çeyreğinde büyüme %7.3 olarak açıklandı. Geçen yılın ilk çeyreğinden bu yana yıllık büyüme de %10.9 oldu. Yani TL cinsinden amaçlandığı gibi yüksek bir oran yakalanmış sayılabilir. 2021’deki yüksek yıllık büyüme ile aynı düzeyde. Buna rağmen işin içine döviz kurunu katınca kişi başına gelir artmak bir yana azalmış; geçen yıl 9539 dolar iken bu yıl 9375 dolara inmiş. Sebep te politika faizinin Eylül’de sürpriz bir şekilde indirilmesiyle döviz kurunun zincirleme yukarı yönlü atak yapması. Aralık’ta çıkarılan ve Hazine’ye maliyeti büyük olan Kur Korumalı Mevduat (KKM) enstrümanına rağmen kısa sürede yeniden yükselen kur’un 2002’nin ilk beş ayında ulaştığı ortalama değer(14.38), daha geçen Eylül’de hazırlanmış Orta Vadeli Program’a göre 2022 kur hedefinden şu anda bile %50’den fazla sapmış durumda. Dolarizasyon eğilimi de azalmış değil. Toplam mevduatta dövizin payı %57. Kaldı ki KKM görünüşte nispi bir istikrar sağlamış görünse de mahiyeti itibariyle tasarruf sahibi için döviz mevduatı niteliğinde olduğundan bu oran %72 düzeyine çıkmış sayılmalı. Şimdi gündemde tutulan enflasyona endeksli tahvil ise Hazine’nin şu sıralarda %24 civarında olan iç borç faiz maliyetini en az üç katına çıkarmış olacak ki böyle bir yükün göze alınması, olsa olsa erken seçim ihtimalini güçlendirecek.

Program hedefleri, enflasyon açısından iyice anlamını yitirmiş bulunuyor. Aslında büyümeyi saplayan başlıca etkenin enflasyon olduğunu da söylemek mümkün; çünkü beklentilerin radikal bir şekilde bozulması, hem tüketicileri hem de sanayi firmalarının harcamaları öne çekmeleri sonucunu doğuruyor. Beklentilerin TÜİK rakamlarının da üzerinde bozulduğunu varsaymak yanlış olmaz; çünkü ENA gibi bağımsız uzmanların yılsonu enflasyon (TÜFE) tahminleri %200’e, dolar kuru tahminleri de 40’a yaklaşıyor. (Program hedefleri enflasyon için %9.8, dolar kuru için 9.27 idi.) ÜFE ve TÜFE arasındaki makasın kapanmaması da anlamlı; firmaların henüz maliyetlerini fiyatlara tam olarak yansıtamaması, yılın kalan bölümünde böyle bir baskının da olacağına işaret. Sanayi’nin bir de “devreden KDV “sorunu var; geçen yıla oranla %90’dan fazla artıp 24 milyar TL’ye ulaşan bu tutar ciddi bir işletme maliyeti oluşturuyor. Ayrıca ciro artışını çok yüksek ÜFE oranı ile arındırırsak büyüme değil küçülmeden söz etmek gerekecek.

Acil durum planı şart

Ödemeler dengesi de maalesef alarm veriyor. İlk beş ayda dış ticaret açığı geçen yılın aynı döneminden %136 fazla ve 43 milyar dolar. Yine ilk beş ay cari açık ta 26 milyar dolar. Yılsonunda 50 milyar dolara ulaşması muhtemel. Bir yılda ödenecek dış borcun da 180 milyar olduğunu düşünürsek dış finansmanda darboğaz ihtimali artıyor. Merkez Bankası’nın net döviz rezervlerinin de 60 milyar dolar olduğu düşünülürse risklerin büyümeden çok daha fazla arttığı açık.

KKM’nin de etkisiyle yıl sonu bütçe açığının 1 trilyon TL’ye yaklaşacak olması da, ekonomiyi ikiz açık kıskacında stagflasyon tehlikesi ile baş başa bırakabilir. Bir an önce acil durum planı yapılması kaçınılmaz hale geliyor.

Tüm yazılarını göster