Şirket performansını ve riskini ölçmenin çeşitli yöntemleri var. Bunlardan biri, 55 yıldır kullanılan Z skoru. Bu hafta, bilanço ve gelir tablosunu birlikte değerlendirdiği için beğendiğim bu yaklaşımı konuşalım.
New York Üniversitesi profesörü Edward Altman bu puanlamayı şirketlerin iflas riskini ölçmek için geliştirmiş. Bir firmanın Altman skoru 1.8’in altındaysa ciddi bir iflas riski bulunduğuna, 3’ün üzerindeyse durumunun sağlam olduğuna, 1.8 ile 3 arasındaysa ‘gri bölgede’ olduğuna kanaat getiriliyor. Nitekim, 1969-1975 arasında 86, 1976-1995 arasında 110 ve 1996-1999 arasında 120 firma üzerinde denenen formül, yüzde 82 ile 94 arasında doğru tahminde bulunmuş.
Ancak bu yaklaşımı genel bir performans ölçümü olarak kullanmamız da mümkün.
Altman skoru şöyle hesaplanıyor: 1.2A + 1.4B + 3.3C + 0.6D + 1.0E
Buradaki farklı harfler, şu kriterlere işaret ediyor:
A: İşletme sermayesi / toplam varlıklar
Şirketin kısa vadedeki finansal sağlığını ölçen bu kritere Türkiye’de biraz temkinle yaklaşmamız lazım. Zira işletme sermayenizin çok yüksek olması, firmanızın sağlığından çok, rekabetçi olabilmek için ‘paranızı müşterinizin cebinde bıraktığınızı’ gösteriyor olabilir.
B: Birikmiş kârlar / toplam varlıklar
Şirketin kazandığı para ile işliyor olması iyi bir işaret. Maalesef bizim şirketlerimizde bu kalemin genellikle düşük olduğunu gözlemliyorum. Netice, zayıf sermaye yapısı, ticari ve finansal borca yüksek bağlılık ve fırtınalarda sallanmak oluyor.
C: Faiz ve vergi öncesi kazanç/ toplam varlıklar
Şirketin varlıklarını kullanarak yarattığı operasyonel kazancı görmek açısından önemli bir kalem. Ancak Türkiye’de faiz ödemelerinin yüksekliğini düşününce, ‘faiz öncesi’ rakamların anlamı azalıyor.
D: Öz sermaye / toplam borçlar
‘Kimin parası ile iş yaptığınızın’ göstergesi. Yukarıda da değindim, şirketlerimizin sermaye yapısını güçlendirmemiz gerekiyor.
E: Satışlar / toplam varlıklar
Şirketin mevcut varlıklarıyla piyasada ne kadar var olabildiğinin ölçümü.
Elbette Altman’ın yaklaşımına temkinle yaklaşmamızı gerektiren sebepler var: formülün daha ziyade üretim firmalarına uygun olması, belli zaman dilimlerinde mali verilerde özel durumların oluşabileceği (örneğin yatırım hamlesinin ortası) ve ABD-Türkiye arasındaki farklar (döviz ve enflasyonun verilere etkisi).
Ancak şirketlerin finansal performanslarına daha kapsamlı bakmak isteyen yöneticiler ve yatırımcıların Altman skoruna da bir göz atmalarını öneriyorum.