Risk iştahı kısa vadede yüksek seyredecek

Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ

Finans dünyasının profesyonelleri genellikle hisse senedi getirilerinin aynı günlerde “kümelendiğini”, sadece olayların yönünü doğru tahmin etmenin yeterli olmadığını, aynı zamanda dönüş noktalarını bir-iki gün önceden anlamak gerektiğini söylerler. Aslında hisse senedi piyasalarında ne olup bitiyorsa çoğunlukla çok çabuk olup biter. Çoğunlukla akademisyen olan diğer gözlemcilerin bir bölümü ise mesela faiz hadlerinin kaotik bir patikayı takip edip etmediğini merak edebilir. Bunların tümünün nedeni, yani kur, faiz ve borsayla ilgili risk-getiri algılamalarının yönü ve nedeni, bu kilit değişkenlerin uğradığı şokların aynı ve bağımsız, normal dağılmış süreçler izlememesidir. Volatilite kalıcıdır. Büyük dalgalanmalar büyük dalgalanmaları, küçük hareketler küçük hareketleri takip eder.

Volatilitenin geleceğe aktardığı kalıcılık ancak uzun vadede, mesela bir yılda, tamamen ortadan kalkar. Volatilitenin küçük aralıklara “kümelenmesi” dalgalanmaların gelip gittiğini de gösterir: Uzun dönemde normaline, ortalamasına döndüğü düşünülür. “Gerçekten uzun” vadede, bu varsayım doğruysa, bugünün enformasyonunun öngörüye katkısının olmaması gerekir: Öngörü ufku sonsuza giderken geleceğe aktarılan kalıcılık limitte sıfıra yaklaşır. Örneğin opsiyon fiyatlamasında uzun vadeli opsiyonların ima edilen volatilitelerinin kısa vadeli opsiyonlara göre daha küçük olmasının nedeni uzun vadede volatilitenin ortalamasına geri döneceği varsayımıdır. Ayrıca şoklar simetrik değildir: Negatif şokların etkileri pozitif şokların etkilerinden farklı olabilir.

Genellikle, döviz kurlarında değil ama, faizlerde ve hisse senedi getirilerinde negatif şokların daha büyük volatilite etkileri olduğu görülüyor. Elbette, bu sayılanların tamamı bir zaman serisinin tek başına sahip olduğu nitelikler. Diğer faktörlerle öngörülen değişken arasındaki etkileşimi hesaba katmak gerekir ve dışsal şokların –önemli bir ekonomik verinin açıklanması veya siyasi bir haber gibi- ciddi etkilerinin olabileceği yadsınamaz. Özetle sadece uzun dönemli verilerle ve kurumsal yatırımcıların ağırlık merkezini oluşturduğu endekslerde hipotezleri test edebilme olasılığı yüksektir.

Borsanın arada bir asimetri göstermesi, düşüşte aktif hisselerin yükselişte aktif hisselerden farklı olması - kanımca önemli değil çünkü zaten kurumsal yabancı yatırımcı yok. Bu durumda daha az akademik daha klasik veya profesyonel yöntemlerle bakmak yeterli olabiliyor. Oyuncuların çok “teknik” çalıştıkları büyük yatırım bankaları ve fonlar yoksa, böyle bakmak daha iyi sonuç verebilir çünkü oyunun dinamiği böyledir. Kurun stabilize edildiği düşünüldüğü sürece + Fed duruşunu değiştirmedikçe + 17 Şubat NATO ve 25 Mart AB zirvesi öncesi ilişkiler yumuşadıkça risk iştahı devem edecektir.

Bu sene emtiadan kaynaklanan küresel enflasyon –ve ardından global faiz- artışı senaryosuna yatkın değilim. Faizin uzun süre böyle kalması gerekebilir. Esasen merkez bankaları sıklıkla pozisyon değiştirmezler. Portföy girişinin devamı ve hatta hızlanması olasıdır ancak bunun nedeni daha yüksek faiz olmayacaktır. Faizin “denge” civarında olması gerekir; gereğinden fazla yüksek olması kura da fayda sağlamaz. Kur-faiz ilişkisi monotonik değildir. Şimdilik sabit kalmak en iyisi gibi görünüyor.

2021’de tahmin edilenden yüksek bir GSYH artışı –örneğin yüzde 4-5- gerçekleşebilir –iş çevrimi, baz etkisi. Ama o zaman tahmin edilenden yüksek bir enflasyon da gerçekleşebilir: %12-14 gibi. Yaz aylarında ilk işaretleri göreceğiz. Nasıl büyümenin “kalitesi” varsa TL varlıkların “kalitesi” diyebileceğimiz bir konu da var ki orada olgusal bakış için kuru ve rezervlerin altı ay sonra geleceği noktayı, elbette turizmi de, görmemiz lazım.

Tüm yazılarını göster