Piyasa işlemcileri ile merkez bankaları arasındaki ayrışma bugüne has bir konu değil. İlk defa da karşılaşmıyoruz. Bu nedenle 2008 sonrası süreçte Fed’in önderliğinde artan kurumsal iletişim çalışmaları artık kaçınılmaz bir kalite başlığı olarak dünyanın hemen hemen her noktasındaki para politikası üzerinde baskı unsuru olarak beliriyor. Gelişmiş ya da gelişmekte olan ülke varlık sınıfı olup olmaması arasında herhangi bir ayrım söz konusu değil. İletişim kritik. İletişim olmazsa olmaz.
İletişim konusunun farklı anlaşıldığı noktalar yok mu? Elbette var. En önemli ayrıntı, merkez bankalarına ait mesajların her zaman doğru ya da kabul görür bir gerçek olmadığında yatıyor. Merkez bankaları da yanlış yapıyor. Gerek hamle gerek zamanlama olarak. O vakit nedir? İletişimi konuşurken öncelikle doğrunun tek olmadığı gerçeğini kabul etmekle işe başlamak gerek. Bir diğer husus ise hikâyeye dair uzlaşıyı bir şekilde sağlamak. Buna da genel olarak “çıpalamak” kavramı üzerinden gidiliyor. Yani, merkez bankalarının beklentileri kendi kontrol ufku içerisinde tutabilmesi.
Bu köşeyi son 5-6 yılda takip eden herkes iyi bilir ki merkez bankaları ve özelinde iletişim konusuna dair farklı birçok yazı üzerinden sohbet etme şansımız oldu. Bu kez konuyu iletişim ile sınırlı tutmayacağım. Ancak, girişi bunun üzerinden yapma nedenim, piyasaların Fed ile arasındaki hikâyeyi bir kez daha konuşmak.
Bilindiği ve uzun bir süredir tartışıldığı üzere, Aralık ayından bu yana global piyasalar nezdinde ciddi bir ralli süreci söz konusu. Hikâyenin dip noktası ise Fed ve diğer merkez bankalarının faiz indirim süreçlerini devreye alacaklarına dair yüksek beklentilerden oluşuyor. Aralık ayında FOMC’nin kendi projeksiyonları 2024 için -biraz da sürpriz şekilde “güvercin diyebileceğimiz ölçekte- 3 faiz indirimini işaret ederken, traderlar için de en uygun fiyatlama koşullarının kapısını çoktan aralamıştı.
Son 3 aylık dönemde piyasaların verdikleri tepkilerde herhangi bir anormallik bulunmuyor. Tarihin kümülatif bazda en ciddi Amerikan para politikası sıkılaşmasının ardından sona gelinme-tersi yönde ilerlenme beklentilerinin fiyatlamalara girmesinden doğal başka bir şey olamaz. Nitekim fiyatlamalar da bu yönde şekilleniyor. Bugün için yarından fiyatlanıyor. Tek bir farkla: Fed’in 3 X 25bp beklenti ekseni ile piyasaların yeri geldiğinde 6-7 X 25bp fiyatlama eğilimi içerisinde olması iki farklı dünyayı temsil etti. Bu esnada ise Fed’in önemli isimlerinden önce piyasaların Mart beklentilerine dair, devamında ise faiz adımı sayılarına yönelik ciddi yönlendirmeleri takip ettik. Bakın işte hikâyenin tam olarak bu kısmı koordine merkez bankacılığı iletişimini temsil ediyor: Projeksiyonlar-basın toplantısı-piyasa beklentilerinin kendi içerisinde dalgalanmasına müsaade edilmesi-gerekli noktada, gerekli şiddette iletişim yönlendirmesinde bulunulması-piyasa beklentilerinin yeniden şekillenmesini gözlemlemek.
ABD makro verileri hepimiz için önemli. Evet, Türkiye’nin ödemeler dengesi ve enflasyon rakamları da önemli ve fakat kendi kendimize yaşadığımız bir dünya içerisinde yer almadığımız gerçeğini de unutmadan. Geride kalan 5 yıllık süreçte sadece kendi evrenimizde yaşamanın, Türkiye ekonomisi ölçeğinde bir yapı için; mümkün, kolay ve sağlıklı olmadığını farklı birçok örnek ile deneyimledik.
Amerikan enflasyon rakamları dünyanın birçok noktasında olduğu üzere geriliyor. Yine diğer örneklere paralel, mal-hizmet enflasyonu ile manşet-çekirdek enflasyon arasında ayrışma var. Açıklanan son veriler de bunu teyit ediyor. Barınma ve hizmet tarafı çok ciddi yüksek ve ABD’de ortamı ısıtabilen bir yere sahip. Öte yandan genel enflasyon eğilimi ekstra bir negatif şok oluşmadıkça -mevcut duruş için- aşağı yönlü. Hızı ise tartışmaya açık. Bu nedenle şimdilerde piyasa işlemcilerinin beklentileri -175bp faiz indiriminden -100bp civarına doğru evriliyor. 4 X 25bp yani. Zamanlama da haziran-temmuz ayları için yüzde 60 olasılıklarda şekilleniyor. Buyursunlar beklenti yönetimi süreci.