Türkiye 100 yılda 12 adet Kalkınma Planı açıkladı. Birincisi 1963-1967, sonuncu ve 12’ncisi 2024-2029 yıllarını 5 yıllık aralıklarla öngörüyor.
Bazen ömrümüzün uzunluğu konusunda fikir sahibi olamıyoruz. Yardımcı olması açısından “bir ömre kaç mevsim sığdırabilirsiniz?” diye sorabilirim. “Bundan sonra göreceğiniz kaç yaz daha var, baharların açtığını kaç kere izleyebileceksiniz?” diye uzatabilirim. Biliyorum, böyle sorunca acıtıyor.
Ülkelerin ömürlerini de bazı göstergelerle ölçebiliriz. Kalkınma planları bunlardan biri olabilir. Arka arkaya okuduğunuzda ki, biliyorum zevkli bir okuma malzemesi değil, üstelik bizimki tekrarlarla dolu; tarihe kaç adet plan sığdırdığımıza bakıp çınar ağacına benzetebiliriz kendimizi. Nasıl yaşadığını anlamlandırmak sanırım daha önemli ama biz genelde şekle takıldığımız için sayılar - adetler öneme biniyor. Ağacın yaşamını anlamlandırmak üzere bilim insanları içeriğini halkalardan inceleyerek buluyor.
Retro mu, demode mi?
Cumhuriyetin 100 yılını idrak ettiğimiz 12’nci plan birincinin vizyonunu geçememiş bir strateji metni ortaya koysa da büyük sonuçlar doğurmuşçasına paylaşıldı. Hak ettiği kelime “Retro”dan ziyade “demode” aslında.
5 ana eksenden oluştuğu, 2053 vizyonuyla kurgulandığı ifade edilen planı sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, iş dünyasının katkılarıyla, ortak akılla hazırlamışlar. Neden zahmet etmişler acaba… Daha öncekiler “copy paste” yapılabilirdi.
Kalkınma Planı deyince atak, vizyoner, hayal gücü yüksek bir metin okumayı, geleceği somut ve gerçekçi hayaller üzerinde takip etmeyi öngörüyorum. Geçmişte çoktan çözümlenmesi gereken konular, aşılması gereken sorunlar ile raf ömrü dolmuş söylem ve kavramlardan oluşuyor.
100 yıl sonra gelecek hayalimiz;
- Nitelikli insan, güçlü aile, sağlıklı toplum,
- İstikrarlı büyüme, güçlü ekonomi,
- Yeşil ve dijital dönüşümle rekabetçi üretim,
- Afetlere dirençli yaşam alanları, sürdürülebilir çevre,
- Adaleti esas alan demokratik iyi yönetişim,
Bonus olarak şunlar da var;
- 5 yılda ortalama yüzde 5 büyüme,
- 1 trilyon 589 milyar dolar millî, 17 bin 554 dolar kişi başı gelir!
- Yılda ortalama yüzde 3 istihdam artışı.
- İşsizlik yüzde 7,5…
- Mal ihracatı 375 milyar dolar, turizm gelirleri 100 milyar dolar.
- Cari işlem açığı sıfıra yakın.
- Enflasyon kalıcı olarak tek haneli rakamlara inebilir… belki de inmeyebilir.
Birinci 5 yıllık Kalkınma Planı’nda dikkat çeken hedefler
Merak edenler için;
1963-1967 Planı Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından hazırlanmış. Türkiye'nin ekonomik kalkınma vizyonu o dönem şu hedeflerle özetlenmiş;
- Ekonomik büyüme: Yıllık ortalama %6,5 reel büyüme.
- Sanayileşme: Öncelikli hedef özellikle de temel sanayilerin kurulması ve mevcut sanayi tesislerinin modernizasyonu.
- Tarım: Verimliliğin artırılması, sulama projelerinin hayata geçirilmesi ve toprak reformu.
- Eğitim ve İşgücü: Teknik eğitimin desteklenmesi ve işgücünün daha verimli kullanılmasına yönelik hedefler…
- Altyapı yatırımları: Ulaştırma, enerji ve sulama gibi altyapı yatırımları.
- Dışa açılım: İhracatın teşvik edilmesi
- Özelleştirme ve yabancı yatırımlar:
- Bölgesel Kalkınma: Dengesizliklerin azaltılması vurgusu…
İlki mi daha vizyoner sonuncusu mu?
İlk yıllık Kalkınma Planlarında çevre konusunda dikkat çeken madde sayısı bilinç ve uluslararası öneminin bugünkü seviyede olmamasından kaynaklı az ama var.
Planlar insanlar için yapılıyor olmalı acaba insan planların neresinde diye soracak olursak, sonuncu 5 yıllık Kalkınma Planı’nda “fakir” bir kişi başı milli gelir hedefi dikkat çekiyor. Dibi görmüş (?) halk için anlamlı olabilir mi bilmem ama yeni Türk insanının yalnızca parayla motive olduğunu biliyoruz. Paran kadar konuşmak yaşamak gibi…
Türkiye Yüzyılı
5 yıllık ilk Kalkınma Planlarında insana değer konusunda dikkat çeken maddeler nelerdi acaba? İlk planlar, Türkiye'nin sosyo-ekonomik yapısının dönüşümüne katkıda bulunmayı hedefliyor. İnsana verilen değeri de bu hedefler aracılığıyla sunuyor. Modern anlamda "insan hakları", "katılımcılık", "toplumsal cinsiyet eşitliği" gibi kavramların planlarda öne çıkması sonraki yıllarda görülüyor. Zaten bugün de bu kavramlar prim yapmıyor, boş verin gitsin…
2024-2028 dönemini kapsayan 12. Kalkınma Planı’nın vizyonu “Türkiye Yüzyılı’nda çevreye duyarlı, afetlere dayanıklı, ileri teknolojiye dayalı yüksek katma değer üreten, geliri adil paylaşan, istikrarlı, güçlü ve müreffeh bir Türkiye” diye belirlenmiş.
Evinizden çıkıp çevrenizdeki gerçeklere bakınca “nereden söz ediyor acaba” diye sorabilirsiniz. Çeyrek asırlık iktidarın ideali buysa, biz ne yaşıyoruz yıllardır? Metinde yer alan paragraflara bakınca; “… milletin temel değerleri ve beklentileri esas alınarak ekonomik ve sosyal kalkınma sağlanarak, Türkiye’nin uluslararası konumunun yükseltilmesi ve refahın artırılması amaçlanıyor…” dikkat çekiyor.
Neden bu planları yalnızca ekonomistler ele alıp yazar, sosyal bilimciler iletişimciler nerede? Kelimelerin ağırlığı konusuna neden giren yok? Kalkınma yalnızca verisel değerle mi ifade bulmalı?
İzmir İktisat Kongresi
Madem 100 yıllık çınar, finali de hadi gelin 17 Şubat 1923 tarihinde idrak edilen İlk İzmir İktisat Kongresi’ne dönerek yapalım. Kongrenin ana hedefleri:
- Ekonomik Bağımsızlık
- Milli İktisat
- Sanayileşme
- Eğitim ve İnsan Kaynakları
- Dış Ticaret
Dünyanın en yaşlı ağacı
Bu yıl 4 bin 514 yaşında olacağı tahmin edilen "Methuselah" adlı bir ağaç bulundu. İsmi verilmeyen ancak daha da yaşlı olan bir başka ağaca daha rastlandı. 5 bin 73 yaşında olduğu tespit edildi. Bugüne kadar bilinen en eski ağaç. Büyüme halkaları, araştırmacıların son buzul çağına kadar uzanan iklim ve çevre değişikliklerini tespit etmelerine olanak sağlıyor. Yaklaşık 11 bin yıla yayılan kesintisiz bir kronoloji oluşturabiliyor.
Anthony D. Fredericks'ın "In Search of the Old Ones" adlı kitabına dayanarak dünyanın en eski ağacının duyurusunu yapan The Smithsonian Dergisi’nde yayınlanmış makaleden alıntı yaparak “uzun” yaşamın anlamı ve değerini irdeleyerek sonlamak istiyorum; Fredericks anlatısını, yan yana duran biri ölü diğeri canlı bir çift ağaç üzerinde düşünerek bitiriyor. Muhtemelen binlerce yıl önce filizlenmiş olan her iki ağaç da doğanın güçlerine karşı verilen kalıcı mücadeleyi örnekliyor.
Ağaç gibi uzun ömür
Uzun yaşayan ağaçlardan çıkarabileceğimiz dersleri de kalkınma planı maddeleri gibi ele alacak olursak özeti 4 madde;
- Doğaya Saygı
- Kendimizi Doğanın Yerine Koyma
- Zamanın Değeri
- Dayanıklılık ve Azim
Not:
"Retro", geçmişteki bir döneme, özellikle 20. yüzyılın ortalarına özgü moda, müzik, tasarım vb. unsurlara atıfta bulunarak genellikle eski, ama aynı zamanda popüler ve tekrar canlanan bir stil veya yaklaşımı ifade eder. "Retro" ile "demode" kelimeleri arasında fark "retro", genellikle olumlu "demode" ise daha olumsuz bir anlamda kullanılır ve gerçekten modası geçmiş ve artık popüler olmayan bir şeyi ifade eder.
"Geçmişte takılıp kalmak" üzerine başka kelimeler de var tabii örneğin Nostalji: Geçmişteki güzel anılara duyulan özlem ya da geçmişte yaşananları idealize etme durumu. Tarihteki görkemli fetihlere takılıp kalmak gibi. Eski kalkınma planlarını çıkarıp bakmak buna girer mi bilmem. “Retrospektif” kavramıyla değerlendirmeyi tercih ederim herhalde. Retrospektif kökeni, "geriye dönük bir bakış" ya da "geçmişteki bir olay ya da deneyimi değerlendirme" anlamına geliyor. Sürekli iyileşme ve öğrenme gibi unsurlara ev sahipliği yapıyor. Çıkarılacak tonla ders var.