Eğer 13 Kasım Cuma gününü pivot tarih olarak kullanacaksak tam 1 haftalık süreçte yerel varlıkların kısa ve orta vadeli görünümünde ciddi kırılımlardan birisinde olduğumuz yorumunu yapmak yanlış olmayacaktır. Zira oldukça yoğun bir haber akışı içerisinden geçiyoruz ve neredeyse tamamı yüksek katsayıda “sürpriz” barındırıyor. Bugünler Eylül-Ekim arası dönemdeki iki PPK toplantısındaki beklentilere benzerlik gösterse de önemli bir fark söz konusu. Belki de buna “kilometre taşı” yorumu yapmalı. Gelin birlikte üzerine kafa yormaya çalışalım.
Türk finans sektöründe çalışan bankacı ve analistler için yine hareketli bir dönem yaşanıyor. Büyük maliyetlere katlanılarak yapılan çoğu yüksek lisans ve/veya doktora eğitimlerinden kat be kat saha tecrübelerinden, her karşılaşmada farklı davranış kalıpları sergilemenin zorunlu olduğu gelişmeler bunlar. Dünün ezberleri aynı şekilde çalışmıyor. Bugün olana bakıp yarın için yorum yapmaya çalışırken zamanın değişimi gibi masanın bu tarafında yer alanların da kendilerini güncellemeleri gerekiyor. Aksi durumda etki- tepki mekanizması yanlış çalışıyor ve gün sonunda kaçıp giden fiyatlamaları yanlış okumakla baş başa kalan bir kesim oluşuyor.
Haber akışı TCMB’nin üst yönetimindeki değişim ile başladı. Murat Uysal’ın yerine eski Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın atanması cumartesi gününün en önemli gelişmesiydi. Bitmedi, akış, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifası ve yerine atanan yine eski bakanlardan Lütfi Elvan isminin netlik kazanması ile devam etti. Sadece üç gün içerisinde ekonomi yönetiminin iki kritik koltuğunda değişiklikler yaşandı. Devamında ise AK Parti Grup toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından belki de son 10 yılın en piyasa dostu mesajları verildi, her iki atama için de açık destek ilanı yapıldı. Tüm bunların olduğu ortamda Türk Lirası cinsinden fiyatlanan varlıklarda NŞA’da hızlı ve sürpriz haber akışının getirmesi beklenen belirsizlik göz ardı edildi ve ciddi bir ralli yaşandı. Dahası, oyunu okuma ve değişme sinyali dolu ortamda bir kez daha yerli analistlerin gerisinde kalan yabancı kesimin de hafta ortası itibarıyla aynı eksene kaymaya başladığı görüldü. Tüm bunlar sadece bir haftalık zaman dilimi içerisinde gerçekleşti.
Gelinen noktadan çıkarılması gereken önemli dersler ve öncü sinyaller var. Öncelikle yakın geçmişin tartışmalı yaklaşımlarından dönüşün başladığı izlenimi var. Bu düşünce genele yayılır şekilde etkili olmaya başlarken, maalesef sağlıklı olmasa da tüm beklentiler 19 Kasım PPK toplantısına birikmiş durumda. Bu noktada ise para politikasında olması gereken boyutta sıkılaşma, sadeleşme, tek faize geçiş, yeniden haftalık repo ile fonlamanın başlatılması ve toplantı metninde verilecek mesajlar gibi kritik başlıklar öne çıkıyor. Başkan Ağbal’ın Pazartesi günü verdiği ilk mesaj ile gereksiz boyuta ulaşan ara toplantı beklentilerini boşa çıkarması, fiyat istikrarı vurgusu yapması, iletişim, şeffaflık, hesap verebilirlik ve öngörülebilirlik gibi pek çok zamandır herkesin duymak istediği başlıklara değinmesi süreci olumluya çeviren ilk adım oldu. Devamında ise banka genel müdürleri ile görüşmelere zaman kaybetmeden başlaması ciddi bir sinyal olarak okundu. Keza Hazine Bakanı’nın da ilk kamuoyu mesajlarının yine bu eksende beklenen ifadeler içermesini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı grup toplantısı açıklamalarının ise esas oyun değiştirici faktör olduğunu eklemek gerekiyor. Gün sonunda tüm bu olan bitenin yanında Türkiye’nin risk primi saplanıp kaldığımız 500 baz puan seviyelerinden 400 baz puanın da aşağısını test etmek şeklinde azalış gösterdi ve pandemi öncesi bulunduğu seviyelere geriledi. 24 Kasım’da yaklaşık iki yıl aranın ardından ilk kez gerçekleştirilecek olan 10 yıllık tahvil ihracı öncesinde sadece dört iş gününde 175 baz puan düşüş yaşandı. Dikkat: Merkez Bankası’nın para politikasını sıkılaştıracağı beklentisinin güçlendiği ortamda tahvil faizlerinde düşüş oluyor. Bunun tek açıklaması, politikalarda öngörülebilirliğin artacağı ve riskin azalacağıdır.
Aşikar ki ekonomi yönetimindeki ciddi değişimlere piyasalar tarafından göz ardı edilemeyecek ölçekte kredi açıldı. Bunun nedeni her iki ismin de “teknokrat” olarak bilinmesi ve burada retorik değişiminin yakın olduğu beklentisi. Öyle olmasa 1 ay aranın ardından yabancı yatırımcıların her kesiminde –bireysel, tüzel lira pozitif pozisyonlanma (yüzde 11 prim) gözlenmezdi. Dileriz beklentiler karşılanır ve bir yeni yol kazası karşımıza çıkmaz. Kazananın gün sonunda net şekilde biz olacağı bir sürecin işaretleri bunlar.