Artık ABD’de bir resesyon olup olmayacağından çok, resesyonun ne kadar derin olacağı, ve ne kadar süreceği konuşulmakta. Hal böyle iken dolar endeksinin güçlenmesi, ve geçen hafta bir ara dolar kurunun euro ile aynı pariteye gelmesi ilginç bir durum olarak görülebilir. Ancak, Avrupa’nın ekonomik şartlarının çok daha zorlu olduğunu ve Avrupa Merkez Bankası’nın da faiz artırımında oldukça eli sıkı davranacağını (bugünkü faiz kararında beklenti sadece 0.25 puanlık bir artış) dikkate aldığımızda, bu gelişmenin çok da sürpriz olduğu söylenemez. Özellikle, enerji meselesi açısından Avrupa’yı çok zorlu bir kışın beklediğini de unutmayalım.
ABD’de 2. çeyrekte milli gelirde az da olsa bir gerileme görüleceği konusunda artık neredeyse bir konsensüs oluşmuş durumda. Uzun zamandır “nowcasting” (gelen taze ekonomik verileri bir ekonomik modele yükleyerek anlık tahminde bulunmak) yöntemiyle milli geliri tahmin etmeye çalışan Fed’in Atlanta şubesi son verilere göre 2. çeyrek büyümesini yüzde -1.6 olarak tahmin etmekte. Yeni verilerle bu büyüme (daha doğrusu küçülme) tahmini değişebilir, ancak negatiften pozitife geçmesi zor gözüküyor.
Diğer artık neredeyse ispatlanmış denilebilecek bir resesyon göstergesi de ABD’nin uzun vadeli faizleriyle kısa vadeli faizleri arasındaki farkın eksiye dönmüş olması. Elli seneden beri oluşan bütün resesyonların öncesinde bu fark eksi olmuş. En son 2008 krizinin hemen öncesinde 2006-2007 yıllarında 10 yıl – 2 yıl tahvil faiz farkı eksi olmuştu. Bu sene de Temmuz ayının ilk haftasından itibaren faiz farkı hızlı bir şekilde eksiye doğru gitmiş bulunuyor. Dün itibarıyle bu fark -0.15 kadardı.
Başta da belirttiğim gibi artık resesyon olup olmayacağından daha çok resesyonun hangi derinlikte ve hangi uzunlukta olacağı tartışılmakta. Manşet enflasyon verilerine bakarsak durum pek iç açıcı değil. ABD’de Haziran enflasyonu yüzde 9.1 ile 50 yılın yeni bir rekorunu kırmış bulunuyor. Ancak 70’li yıllarda görülen yüksek enflasyona o zamanlar sert bir para politikası tepkisi verilmiş, ve politika faizi 1977-81 arasında yüzde 14’lere kadar çıkarılmıştı. Tabii, bunun sonucunda ABD 1980 ve 1982 yıllarında daralma yaşamıştı. Korkulan aynı durumun bugün de yaşanma ihtimali. Ancak Fed her ne kadar temmuz toplantısında faiz artışını 100 baz puana kadar yükseltse bile, faiz artırım döngüsünü 80’lere göre çok daha düşük bir seviyede tamamlayacağı muhakkak. Hatta bu sefer 2000’li yılların ortalarında (son derece de zamansız bir şekilde) kalkıştığı ve yüzde 5.25’te tepe yapan faiz artışının bile gerisinde kalabilir.
Daha düşük bir faiz artış döngüsü enflasyonu kontrol altına almakta yeterli olacak. Öncelikle, ekonomik aktörlerin faize olan hassasiyetleri eski dönemlere göre çok daha artmış durumda. Bunun ana sebeplerinden beri ekonomide finansallaşmanın artmaya devam etmesi ve 13 senedir piyasaya neredeyse sıfır faizlerle verilen paralar neticesinde borç miktarlarının ve borçlanma oranlarının yukarılara tırmanmış olması. Bir ekonomide çok borç olması, o ekonominin faizlere tepkisinin de daha keskin olmasını beraberinde getiriyor. (Keza, son haftalarda bir miktar toparlansa da ABD borsa endeksleri sene başına göre hâlâ yüzde 17 kadar düşük seviyelerdeler.)
Son aylarda (özellikle pompa fiyatlarındaki artışlardan sonra) ABD’de tüketici güveni oldukça gerilemiş durumda. Bu da fiyat artışlarının ABD hanehalklarının alım gücünü düşürmüş olmasının doğal bir sonucu. Zayıflayan tüketici talepi karşısında para politikasını fazla sıkılaştırmak da doğru olmayacaktır. Son olarak da bu yaşanan enflasyon dalgasının büyük ölçüde pandemi kısıtlamaları, mikroçip krizi, Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte enerji ve emtia fiyatlarında görülen artışlar gibi doğrudan arz tarafındaki gelişmelerden kaynaklandığını hatırlamakta fayda var. Böyle bir durumda talep tarafını suni bir şekilde artırıcı bazı politikalara girişmez iseniz (!), enflasyon bir süre sonra kendi kendine sönecektir zaten.
Sonuç olarak, Fed’in çok sıkılaştırıcı bir para politikası izlemeyeceğini ve ABD ekonomisinin 2 veya 3 çeyreklik hafif bir daralma sonrasında tekrar büyüme patikasına geri döneceğini düşünüyorum.