Geçen haftaki sohbetimizi aşağıdaki cümle ile bitirmiştim;
“Strateji denilen parlak sözcüğün içini açıp anlamlı kavramlarla doldurmak zamanıdır”
Bir okurum da şöyle bir yorum yapmıştı “Doğalgaz kullanan fabrikalardan, galvaniz ocaklarından tutun boya hatlarına kadar kısıtlamalara gidebilir, hatta durma noktasına gelebilir. Fırsatları doğru değerlendirme zamanıdır diyorum.”
Benim de koyu renkli cümlem ile vurgulamaya çalıştığım konunun iyi bir açıklaması olmuştu.
Financial Times gazetesinde yer alan 31 Ağustos tarihli bir haberde, Alman Ekonomi Bakanı Robert Habeck durumu “Alarm verici” olarak nitelendiriyor.
Üreticilerin bazılarının, akaryakıt gibi diğer yakıt seçeneklerini devreye alıp verimliliklerini arttırmaya ve aynı zamanda üretimi kısmaya yönelerek enerji krizini atlatmaya çalıştıklarını belirtmiş.
Ancak asıl alarm verici olan durum, bazı üreticilerin üretimlerini tamamen durdurmaları olarak belirtiliyor.
Hem üretimin azalması ve hem de Çin’e yapılan ve 100 milyar ABD Doları’na varan Almanya ihracatının Çin’in alımlarının düşmesi nedeni ile inişe geçmesi de ayrı bir olumsuz unsur.
Alman Endüstrisi Federal Birliği (BDI) Başkanı Siegfried Russwurm, sanayideki gaz tüketiminin geçen yıla kıyasla %21 azaldığını belirterek “Bunun verimlilikle ilgisi yok amma üretimdeki dramatik düşüşle ilgisi var “ diye Bakanın görüşünü teyit ediyor.
Ayrıca enerji fiyatlarının geçmiş yıllara kıyasla 15 kat arttığını belirterek bu durumun bazı firmalar için halen zehirleyici derecede zararlı ( toksik ) olduğunu ve bazıları için de hemen gelecekte olacağını söylüyor.
Birleşik Krallık (İngiltere) tarafında da işler pek iç açıcı görünmüyor.
MakeUK (Üreticilerin Birliği) sitesinde 3 Eylül günü yayınlanan bir anket sonucunda da destek yapılmadığı takdirde artan enerji fiyatları nedeni ile üreticilerin ya üretimi kısmak ya da tamamen kapatmak gibi karamsar seçeneklerle karşı karşıya kalacağının ortaya çıktığı belirtiliyor.
Bloomberg ise 10 üreticiden 6’sının, artan enerji fiyatları sonucunda, kapanma tehlikesi iel karşı karşıya kalabileceklerini bildiriyor.
İtalya da kriz treninin başka bir vagonunda yerini almış…
Ukrayna’nın, Rusya tarafından saldırıya uğramasından bu yana, çelik, cam, seramik, kağıt gibi enerji yoğun çalışan birçok sektörün üretimlerinde kısıtlamaya gittikleri de açık bir gerçek.
İspanya, Rus gazına en az bağımlı ülke olması nedeniyle daha şanslı bir durumda. Ancak o da baralarındaki suların son 30 yılın en düşük seviyesinde olması nedeniyle başka bir türlü riskle karşı karşıya gelmiş bir durumda.
Türkiye ne yapacak?
Rusya ile ters düşecek olursak tepe taklak olmamız pek de uzak ihtimal değil.
Öte yandan da Rusya’nın batı ile arasında duracak ve gerginliğin yönetiminde kendisine destek olacak birilerine ihtiyaç duyduğu gerçeği ortada.
Halen artan Rusya ihracatımızın bir kısmının da batılı üreticilerin ürünleri olduğu da çok açık.
Eğer siyaset makamı bu krizi, iyi bir satranç oyuncusu gibi yönetirse ve biz ihracatçılar da batının kısıtlamalar sonucundaki açıklarını iyi belirleyebilirsek,
Kriz neden fırsata dönüşmesin?