Ne iş ne siyaset dünyası… 2023’ün dikkat çeken transfer bombası akademik dünyada patladı. İngiltere’nin en prestijli yüksek öğrenim kurumlarından London School of Economics and Political Science'ın (LSE) Başkanı Prof. Nemat “Minouche” Shafik, dünyanın en iyi üniversitelerinden biri kabul edilen New York’ta yerleşik Columbia Üniversitesi’ne rektör olarak transfer oldu. Benim diyen özel kurumlar ya da kamusal organizasyonlar böyle bir seçme ve yerleştirme süreci izleyemiyor. Üstelik bu kurumun tek bombası bu da değil, ABD Dışişleri eski Bakanı, bir dönem Amerikan First Lady’si Hillary Rodham Clinton da okul kadrosuna eğitimci ve danışman şapkalarıyla geçti.
İngiliz Kraliyet Ailesi tarafından başarılı çalışmaları nedeniyle Barones unvanına layık görülen Prof. Shafik, tarihi Amerikan iç savaşına uzanan Columbia Üniversitesi’nin kuruluşundan bu yana görev alacak 20’nci rektör. İlginç detaylardan biri de ilk kadın rektörü olarak üniversite tarihine geçecek olması. Görevi, 21 yıldır sürdüren, efsane isim olarak da anılan Lee C. Bollinger’dan 1 Temmuz 2023'te devralacak.
Sizler gibi ben de ülkemizde, sayılarını kaçırdığım üniversitelere, adını daha önce hiç duymadığım, akademik olarak varlık göstermemiş, göreve gelir gelmez giriştikleri bilimsel çalışma dışı azimleriyle fark ettiğimiz şahısların, görevi öğrenci yetiştirmek olan üniversitelere rektör atanmasını üzülerek izliyorum. Bu kurumların bilim dışı konularda haber olmaları ise ülkesini seven herkes gibi kalbimi kırıyor. Geçtiğimiz hafta içinde, vaktiyle seçkin bir yüksek öğretim kurumu olan, mezunu olmaktan gurur duyduğum, artık yalnızca itişme kakışma haberleriyle anılan Boğaziçi Üniversitesi’ni anmadan geçemem.
Bizde üzen gelişmeler yaşanırken, ülkemizin olumsuz ekonomik şartları yüzünden bırakın okumayı, gezelim görelim turistik gezisi için bile gençlerimizin ziyaret fırsatı yakalayamayacağı, küresel nitelikli eğitim kurumları birbiriyle akademik ve bilim rekabeti içinde. Nasıl rektör seçiyorlar heyecanlı bir hikâye. Columbia Üniversitesi ve hummalı bir arama çalışması sonucu üniversitenin içeriden seçtiği yeni rektörü üzerinden anlatacağım.
Columbia’nın göreve devam etmekte olan rektörü Prof. Bollinger, Amerikan sosyal ve siyasi hayatında aktif rol almış, eğitim kurumunu öncelikle akademik çeşitlilik ve derinlik ile fiziki açıdan da genişletip zenginleştirmiş, görüşlerini ifade etmekten geri durmamasıyla tanınan aktivist bir eğitimci. Bilimsel açıdan da üretken. Görevden ayrılma kararını araya giren pandemi nedeniyle uzatmak zorunda kalan rektörün ayrılığı resmiyete kavuşunca, üniversite yeni aday arama ve yerleştirme çalışmalarına başlamış.
Üniversite Tüzüğü ve Mütevelli Heyeti Tüzüğü uyarınca, öncelikle bir Başkanlık Arama Komitesi kurulmuş. Aylar süren çalışmalarını geçtiğimiz günlerde duyurdular; “…Yeni rektör arayışımız sonlandı. Columbia Üniversitesi için ideal aday profilini Prof. Minouche Shafik’in şahsında buluşturduk. Shafik, parlak ve yetenekli bir küresel lider, akademiyi ve akademik dünyanın ötesindeki evreni de anlayan seçkin bir ekonomist…”
Mütevelli Heyeti ve Rektör Arama Komitesi nasıl bir şey, diye merak ettim. Heyet toplumda tanınmış kişilerden oluşuyor. Arama Komitesi, Columbia'nın içinde ve dışında danışma komiteleri oluşturmuş, fakülte personeli, öğrenciler ve mezunlar konuya dahil edilmiş… farklı kitlerden oluşturulan küçük danışma komitelerinden temsilciler fikirlere katılım sağlanmış. Aylar süren çalışmada anketler düzenlenmiş, yerel yönetimlerle görüşmeler yapılmış, farklı gruplarla tartışmalar gerçekleştirilmiş. Yetmemiş, dünya üzerinde farklı akademisyenlerden de görüş alınmış. Ciddi bir istihbarat ağı kurulmuş, günlerce süren görüşmelere yüzlerce saat harcanmış. Arama Komitesi, Columbia topluluğu da dahil olmak üzere 600'den fazla adayı değerlendirmiş. Bir sonraki başkanın sahip olması gereken deneyimleri ve nitelikleri tanımlayan 5 bin üzerinde geri bildirim, hiçbir yorum atlanmadan okunmuş.
Mütevelli Heyeti Arama Komitesi Başkanı Lisa Carnoy’un son açıklaması anlamlı; “Üniversite genelinde ve birçok paydaşımızla birlikte çalışarak, herhangi bir grup adına değil, Columbia'nın menfaatine uygun olan en iyi sonucu veren araştırma yürüttük. Minouche Shafik, Columbia'nın bir sonraki hikayesi için en doğru lider.”
Shafik (60) Mısır'ın İskenderiye kentinde doğmuş, Mısır, İngiliz, Amerikan pasaportuna sahip. Dünya vatandaşı sayılır. Henüz 4 yaşındayken ülkesindeki siyasi olaylardan uzaklaşmak isteyen ve o sırada ABD'de doktora çalışmalarını yürüten babası, ailesiyle ABD’ye yerleşme kararı almış. Prof. Shafik, Massachusetts-Amherst’ten Ekonomi ve Politika alanında lisans; LSE’de Ekonomi yüksek lisansı, Oxford St Antony'nden Ekonomi Felsefesi doktora derecesini tamamlamış.
Kariyerine 1990'ların başında Dünya Bankası'nda kurumun gelmiş geçmiş en genç başkan yardımcısı olarak başlamış. Takiben, Birleşik Krallık Uluslararası Kalkınma Kuruluşu Daimi Sekreteri olarak görev almış. Avrupa borç krizinin ortasında Uluslararası Para Fonu'nun Genel Müdür Yardımcısı; İngiltere Merkez Bankası Başkan Yardımcısı görevlerinde bulunmuş. Bu görevleri süresince milyar dolarlık bütçelerden sorumlu olup, tahminen 100'den fazla ülkeyi ziyaretinde ülke yönetici ve bürokrasileriyle görüş alışverişinde bulunmuş, dünyaya farklı perspektiften bakma şansını deneyimlemiş bir lider. Tahmin edeceğiniz üzere çok sayıda makalesi, kitapları var. Göz atmak isteyebileceğiniz son kitabı “What we owe each other; a new social contact for a better world”. Kitap, eşitsizlikleri gidermek, gelişen toplumları inşa etmek için kurumları ve bireyleri nasıl daha iyi destekleyebileceğimizi yeniden düşünmeye davet ediyor.
Shafik’in sosyal çalışmalarını saymakla bitiremeyeceğim. Daha fazla bilgiye Google ve Vikipedi gibi açık kaynaklardan kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Shafik son olarak ana vatanı Mısır’da gerçekleştirilen COP27 açılış töreninde yaptığı konuşmayla dikkat çekti, bilginize.
Columbia Üniversitesi Shafik’i yalnızca üniversitenin eğitim ve araştırma misyonunu zenginleştirmesi için seçmemiş. Açıkça bunu ifade ediyor. Üniversitenin toplum içindeki “sivil ortak” rolünü geliştirmesi bekleniyor.
Shafik, 2017’de benzer gerekçeler ifade edilerek şehir üniversiteleri kategorisinde dünyanın en tanınmış akademik kurumlarından LSE’nin başına geçmişti. Göreve gelir gelmez dikkatleri üzerine toplamayı başardı, akademik derinleşmeyle birlikte öğrenci deneyimini iyileştiren üst ve altyapı projelerine önem verdi. Aslında kariyeri boyunca çeşitlilik ve katılımcı kimliği ve kamu yararına yaptığı hizmetleriyle öne çıkmayı önemsemiş. Yetenek havuzları gibi fikirlerin serbestçe gelişmesi için yaratıcı ortamların tesis edilmesine ön ayak olmuş.
Mütevelli ve Arama Komitesi ayrı ayrı yaptıkları atama duyurularında da neden başkasını değil de Shafik’i seçtiklerini net bir dille anlatmışlar; “…Başarıları etkileyici olmakla birlikte, kendisini diğerlerinden ayıran özellik, yüksek öğrenim kurumlarının dünyanın en karmaşık sorunlarını çözmede oynaması gereken hayati rol ve Shafik’in bu konuda kendisine duyduğu güven. Bizler Columbia topluluğunda, anlamlı bir değişim yaratmak için, akademinin ötesindeki grup ve kuruluşlarla entelektüel kapasitelerimizi birleştirmek yükümlülüğümüz olduğuna inanıyoruz...”
Rektörünü uzun ince bir yolda sık eleyip seçen bir üniversiteden ilginç haberler ardı ardına geliyor… ABD eski First Lady’si, New York Senatörü, ABD Dışişleri Eski Bakanı Hillary Rodham Clinton da Columbia kadrosuna transfer olan isimlerden. Hillary Rodham Clinton, Columbia
School of International and Public Affairs (SIPA)da eğitimci ve Columbia World Projects'te başkanlık görevlisi olarak iki farklı görevle aktif katılım sağlayacak. SIPA'da, Dekan Keren Yarhi-Milo ve diğer kıdemli öğretim üyeleri ve yöneticilerle yakın bir şekilde çalışacak ve öğrencilerle sınıfta etkileşim kuracak. Clinton, üniversitenin, yenilikçi politika çözümleri geliştirmek üzere dünyanın dört bir yanından önde gelen politika düşünürlerini bir araya getirmek için liderlik etmeye de yardımcı olacak.
Son olarak ben neden bizi hiç ilgilendirmiyormuş gibi duran bir kurumun başına seçilen Türk toplumunda ün olarak karşılığı olmayan bir kişiyi konu aldım?
Eğitim kurumları süreklilik ister, kadrolar ve yöneticilerin siyasi ve veya başkaca sübjektif sayılan değerlerle değiştirilmeleri kamu yarına değildir. Üniversitelerin tek ve temel varlık nedeni derin eğitim vermek, yeniliklerin takipçisi değil yeniliklerin evi olmak, kapsayıcı olmak, kimseye değil topluma hizmet etmek, hoşgörülü, farklı görülere açık, stratejisi belli, kendi ayakları üzerine basabilen, tarafsız mali başarıya odaklı, nitelikli yeni nesil yetiştirebilen ve tercih edilen, akademik kadrolarını seçkin aktörlerle besleyebilen, içinde yaşadığı topluma sorumlu, kamu yararını öncelik seçen, rekabetçi ve aydınlık kurumlar olması gerekiyor. Dahası olabilir azı yoktur…