ASAŞ, CERN’e alüminyum sağlayan tek Türk şirketi. ASAŞ Genel Müdürü Derya Hatiboğlu, “Rekabet gücümüz Doğu'ya doğru gittikçe azalıyor, Batı'ya gittikçe de artıyor. Bu süreçte dünyayı doğru anlamak, doğru görmek, doğru yönetmek çok önemli” diyor.
1990 yılında bir aile şirketi olarak kurulan ASAŞ, bugün ISO 500’de 65. sırada yer alıyor ve CERN’e alüminyum sağlayan tek Türk şirketi konumunda.
Sakarya Akyazı’daki üretim tesislerinde alüminyum profil, alüminyum kompozit panel, alüminyum yassı mamuller, PVC Profil, Panjur ve kepenk sistemleri olmak üzere beş alanda üretim yapan ASAŞ, Avrupa Birliği, ABD, Balkan ülkeleri, Türki Cumhuriyetler, Şili’ye ve Güney Kore dahil 80’den fazla ülkeye ihracat yapıyor.
2015 yılında sektörün ilk Ar-Ge merkezini kuran ASAŞ, Türkiye’nin Ar-Ge harcamaları en yüksek şirketleri araştırmasında demir ve demir dışı metaller kategorisinde birinci sırada yer alıyor. “Bizi rekabette Avrupa’dan ayrıştıran ve ayrıştırabilecek tek noktanın Ar-Ge olduğuna inanıyoruz” diyen ASAŞ Genel Müdürü Derya Hatiboğlu, tüm dünyada bilinmezliklerin yükseldiği bir dönemde, stratejilerini gerek pazarlar gerekse sektörler açısından mümkün olduğu kadar çeşitlendirme sağlamak üzerine kurduklarını söylüyor. Derya Hatiboğlu, sektöre yönelik trendleri, riskleri ve iş fırsatlarını şöyle değerlendiriyor:
Süreci ekonomik ve jeopolitik açıdan iyi yönetmemiz gerek
“Salgın sürecinde yurtiçinde ekonomi oldukça daraldı. Birkaç otomotiv müşterimiz hariç, Avrupa’daki müşterilerimiz bu süreçte işlerine devam etti. İhracat oranımız yüzde 55’lere ulaştı. Batı Avrupa, Almanya faaliyet gösterdiğimiz büyük pazarlarımızdan. Mart, nisan aylarında bu pazarlardan sipariş almaya devam ettik. Dolayısıyla üretim açısından etkilenmedik. Süreç başladığında 500 çalışanımız anında uzaktan çalışmaya başladı. Altyapı olarak buna hazır olmasaydık ve yatırımlarımızı zamanında tamamlanmasaydı uzaktan çalışma sistemini kullanmamız mümkün olmazdı. Bu süreci jeopolitik ve ekonomik kısmıyla birlikte ülke ve devlet olarak iyi yönetebilirsek olumlu sonuçlarla karşılaşacağımızı düşünüyorum. Türkiye ihracat potansiyeli çok yüksek bir ülke.”
Elektrikli araçlar alüminyum talebini artırıyor
“Alüminyum kullanıldıktan sonra yüzde yüz geri dönüştürülebilen bir malzeme. Dolayısıyla plastik ve çelik gibi geri dönüşümü zor değil. Bu anlamda hafifliği ve mukavemetinin yüksek olması sebebiyle ambalaj, otomotiv, havacılık gibi birçok sektörde kullanımı her yıl artıyor. Dünya ortalaması her yıl yüzde 5 oranında artmaya devam ediyor. Biz de bunun artmasını öngörüyoruz. Çünkü son derece çevreci, geri dönüştürülebilen ve sürdürülebilir bir ürün. Ar-Ge faaliyetlerimizde yüksek mukavemet ve yüksek esneklik sağlayan alaşımların elde edilmesine yönelik çalışmalara odaklanıyoruz. Elektrikli araçlarda alüminyum kullanımı çok önde. Araçlarda karbon salınımını azaltmak için hafifletme çalışmalarının yapılması gerekiyor. Dolayısıyla istenen mukavemeti sağlaması, kolay şekil verilebilmesi ve hafif bir malzeme olması otomotiv sektöründe alüminyumun kullanımına dair talebin artmasını sağlıyor. Raylı sistemlerde trenlerin gövdeleri, kapıları içeride kullanılan aksesuarların birçoğu alüminyumdan üretiliyor. Bu doğrultuda Ar-ge çalışmaları yaparak yetkinliklerimizi ve bu sektörlerde payımızı arttırıyoruz.”
Rekabet gücümüz Doğu'ya gittikçe azalıyor, Batı'ya gittikçe artıyor
“Risk yönetimi anlamında sektör dağılımını dengede tutmak gerekiyor. Herhangi bir sektörde risk olduğunda hemen başka bir sektöre odaklanabilmek önemli. Türkiye ve çevre pazarlarda olabilecek krizi başka ülke ve coğrafyada dengelemek gerekiyor. Bu anlamda ABD son 3 yıla kadar ihracatta neredeyse hiç pay almadığımız ülke konumundayken, şu anda yüzde 15-20’lere varan pazar elde ettik. Burada ticaret savaşlarının, ülkelere uygulanan anti-damping oranlarının çok etkisi oluyor. Bu da Türkiye’nin ve Türk iş insanlarının çevikliğini ortaya koyuyor. ABD’nin Çin’e uygulamaya başladığı anti-damping ile birlikte Türkiye’nin önünün açıldığını görüyoruz. Öte yandan eğer Türkiye’ye karşı bir anti-damping uygulanacak olursa Türkiye’nin bu pazarlarda yer alması zorlaşacaktır. Çünkü rekabet gücümüz Doğu'ya doğru gittikçe azalıyor. Batı’ya gittikçe de artıyor. Bu yüzden piyasaları gözlemleyerek, değişen sektörlere ve değişen ticari koşullara bakarak yeni aksiyonlar ve pozisyonlar alarak bu riski dağıtmayı hedefliyoruz. Bu süreçte dünyayı doğru anlamak, doğru görmek, doğru yönetmek çok önemli.”
2017’den bu yana 16 patent başvurusu
Avrupa Birliği ve TEYDEB (Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı) ile gerçekleştirdikleri ciddi projeleri olduğunu ifade eden Hatiboğlu, “Üç tane Avrupa Birliği projemizi tamamladık. Şu anda dört Avrupa Birliği projemiz devam ediyor. Ar-Ge alanındaki başarılarımızdan dolayı TÜBİTAK’tan tebrik mektubu alıyoruz. Ortak projelerde bir sektörün ihtiyaçlarının neler olabileceğini daha iyi anlama, onlara ise alüminyum malzemesiyle neler yapılabileceğini anlatma fırsatımız oluyor. 2017’den bu yana 16 patent başvurusunda bulunduk. Bunların hepsi ulusal patentler” diyor.