“Onlar kaldıkları yerden başlayacaklar biz ise başlayamadığımız yerden başlamak zorunda kalacağız.”
Sıkıntılı geçen, küresel ölçekte büyük kayıplara neden olan bu günler bir şekilde atlatılacak. Ülkeler, şehirler bir an önce kayıplarını karşılama yoluna gidecek. Buna fikren ve yapısal olarak hazır şehirler hemen kaldıkları yerden çalışmalara başlayacaklar. Salgın sonrası ziyaretçi, yatırımcı ve yetenekli yerleşimci cezbetmek için öncekinden daha yoğun bir rekabet yaşanacak. Biz böyle bir rekabete hazır mıyız? Hiç sanmıyorum. Onlar bu mücadeleye kaldıkları yerden başlarken biz ise bir türlü başlayamadığımız yerden başlamak zorunda kalacağız.
Yeni dönemde şehirlerin markalaşması daha da önem kazanacak. İnsanlar daha iyi şehirlerde yaşamak ve işlerine devam etmek isteyecekler. Daha ilgi çekici yerleri ziyaret etmek, yeni deneyimler yaşamak isteyecekler. Kaldı ki bu sıkıntılı günlerden sonra bu istekleri çok daha güçlü hissedilecek.
Şehirlerin markalaşması ekonomik büyüme ve toplumsal gelişme demektir. Yeni iş alanlarının yaratılması, yaşam koşullarının iyileştirilmesi demektir. Tüm bu özellikler bir arada, el ele ilerleyecek, gelişecektir. Şehrin ekonomisi, sakinleri, gelecek kuşakları için atılacak adımlar ve sergilenecek yönetim başarısı ve liderlik çevrimiçi dünyamızda ses getirecek, uluslararası boyutta etkisi olacaktır.
Daha iyi, daha kapsayıcı şehirlere ihtiyaç var. Şirketlerin yetenekli insanlara ihtiyacı var. Şehirlerin iklim sorunu ile mücadeleye ihtiyacı var. Eğer yanlış anlaşılmaz ve yanlış yorumlanmazsa, markalaşma çabaları ile bu sorunlara çözüm bulunacaktır. Şehirlerin markalaşması uzun dönem stratejik bir süreç olup sonuçta şehrin refah ve itibarını etkileyecektir. Sürdürülebilir biçimde yönetildiği sürece, yaşadığımız dünyaya ve gelecek kuşaklara zarar vermeden şehirlerin fiziki ve fiziki olmayan şekilde dönüşmesine, şehrin ekonomik ve sosyal gelişmesine imkân verecektir.
Şehirlerimizin en yenilikçi, en dostane, en sürdürülebilir yerler olması için sağlanacak sinerji farklı paydaşları da harekete geçirecek, tutku ile bu amaçlar doğrultusunda yüreklenmeleri sağlanacaktır. Aksi halde şehir bir “umudu kesilmişler” şehri olacak ve bu ruh halini iyileştirip şehir sakinlerini tekrardan motive etmek hiç de kolay olmayacaktır.
Şehirlerimizin bu süreçte dikkat etmesi gereken iki önemli nokta vardır:
- Farklı ve rakipsiz olmanın önemi:
Ekonomik ve sosyal gelişme markalaşma mantığı ile sürdürülürse şehrin mevcut niteliklerini yüceltmek ve yenilikçilik ile farklılaştırmak mümkün olacaktır
-Algının önemi:
Ziyaret etmesini, yatırım yapmasını, şehre yerleşmesini istediğimiz insanların beklentileri ile şehrin nasıl uyum sağlayacağını belirleyebilirsek dışarının algısını doğru yönetmemiz mümkün olacaktır.
Türkiye’de harekete geçmeye hazır 30’u büyükşehir, 51’i il ve 1003’ü ilçe belediyesi olmak üzere tam 1,084 sosyo-ekonomik güç merkezi var. Geç kalmayalım lütfen!
Haftanın Yeri: TRAENA ADASI, NORVEÇ
Norveç’in kutup dairesine yakın, 450 kişinin yaşadığı bu ada örnek çalışmalara imza atmaktadır. Adanın başlıca kazanç kaynağı olan balıkçılıkta işler iyi gitmeyince adayı başkaları için de cazip hale getirmek için 2015 yılında “Tenk Træna” (“Tenk” Norveç dilinde düşünmek-think anlamında) adını verdikleri bir projeye başladılar.
Ünlü aydınlatma markası Osram ile birlikte geliştirilen evlerin, sokakların aydınlatılması tasarımı ile dikkatleri çeken Træna ayrıca “AIR Tranea” adı verilen bir müzik festivali ile de adım adım amacına ulaşmaya başlamıştır. Bu çalışmalar sonucunda ada ekonomisi belirgin şekilde düzelmiş, sosyal açıdan büyük başarı elde edilmiştir.