Yıllar önce Silicon Valley’in efsane isimlerinden Reid Hoffman’ın Blitzscaling yaklaşımı ile binlerce kişiden oluşan işgücünü oluşturma yaklaşımını yazmaktan heyecan duymuştum. Xpoda CEO’su Şenol Balo’nun modeli aynı heyecanı yaratıyor.
Hem teknoloji şirketleri hem de dijital dönüşümden etkilenen her sektörden şirket, bilişim uzmanı ve yazılımcı eksikliğini en önemli iş sorunlarından biri olarak dile getiriyor. Bu durum son 25 yılda hiç değişmedi. Sertifika programları ile uzman yetiştirmeye dayanan modeller ve sertifikalarını listeleyen uzmanlar atbaşı gitti ancak bu açık asla kapanmadı.
Paypal’ın kurucu ekibinde yer alan ve Linkedin’in de kurucusu olan internet girişimcisi ve yatırımcı Reid Hoffman, hızla ölçeklenen iş gücü geliştirmeye yönelik Blitzscaling kavramını ortaya atarak bu kısır döngüyü kıracak bir araç öneriyordu. Yıldırım hızında organizasyon oluşturmaya odaklanan bu yaklaşım, birbirine geçen Lego parçaları gibi ölçeklenmeye dayanıyordu. Özellikle globalleşen ve adreslediği müşteri kitlesi hızla genişleyen işletmeler için bulunmaz bir nimet söz konusu.
Xpoda CEO’su Şenol Balo’nun yazılım işçisi ve yazılım ustası üzerinden kurguladığı model, bizim güncel sorunlarımızı adreslemek için daha yararlı olabilir. Bunun nedeni, gelecek dönemde destan yazmaktan ziyade ihtiyaçları karşılayacak çözümleri geliştirmenin daha fazla önem kazanacak olması. Balo’nun konuyu açıklamak için kullandığı bina inşa etme örneği, Türkiye normlarında son derece anlaşılır: “Bir binanın inşası sırasında mühendis, mimar ve finansör gibi bir dizi uzmanın katkısı olur. Proje çizimleri tamamlanır, tüm analizler yapılır. Ancak, işin pratik uygulamasını kim yapar? Duvarları sıvayıp boyayan kişi kimdir? Bu süreçte yer alan mimarları, mühendisleri, yatırımcıları ve finansal analistleri düşündüğümüzde, günün sonunda en son işi gerçekleştiren kişi bir işçi ya da o işin ustası olur.”
Balo, işi yapacak unsurları doğru bir biçimde tanımlarken en az dört yıllık bir sürede yazılım mühendisi yetiştirme ve daha sonra bu kişiye “her işi yaptırma” eğiliminde olmanın hatalı olduğunu düşünüyor. Örnekleyerek devam edelim. Balo, “İnşaat mühendisine duvar örmesini söyleyebilir misiniz? Elbette, kişi bir süre bu işi yapabilir ancak zamanla ‘Bu iş böyle olmaz’ diyecektir. Aynı zamanda, mühendislik eğitimi almış bir kişiye ‘gel duvar ör’ dediğinizde, duvar örme maliyeti yüksek olacaktır” diye devam ediyor.
Yazılım işçileri KOBİ’lerin dijital dönüşümünü sağlayabilir
Bu temel değerlendirmelerin ardından devam etmeden önce Balo’nun yaptığı işe değinmekte yarar var. Bunu da yukarıdaki örneği yazılım dünyasına uyarlayarak yapmak yerinde ve Balo’dan bunu yapmasını istiyorum. Balo, “Bu hikayeyi yazılım sektörüne taşıdığımızda şöyle örneklendirebiliriz: Xpoda’yı geliştiriyoruz ve şirketlere özel yazılımlar üretiyoruz. Ardından, bu yazılımı kullanacak olan kullanıcıya tüm işi devrediyoruz. Bu süreç için yazılım mühendisi olma zorunluluğu bulunmuyor” diyor. Balo’nun burada tercih ettiği, önerdiği ve kullandığı kavram, işçi sözcüğü kimi zaman tepki çekse de “yazılım işçisi”.
Bu formülasyon basit gelebilir ancak lise mezunlarını hedefleyen Xpoda ve bunu kullanan yazılım işçileri KOBİ’lerin dijital dönüşümündeki iki önemli sorunu ortadan kaldırabilir: yüksek maliyet ve şirketin verimliliğini artıracak işleri yapacak yazılım işçilerinin düşük bulunabilirliği. Balo’nun formülü ve iş modeli her ikisini de çözmeye aday.
Sorunu ve fırsatı doğru değerlendirmek gerekiyor
Balo, KOBİ’lerin sorununu çok açık anlatıyor: “KOBİ’lerin hepsi maliyetini biliyor ama mevzu sadece maliyeti bilmek değil. Bu maliyetin nedenini bilmek önemli. Şirket nerede kaybettiğini bilmiyor. Örneğin şirket adam saat maliyetinin 400 lira olduğunu biliyor ama asıl mesele bunun 300 liraya düşmesi için nasıl bir verimlilik çalışması yapması gerektiğini bilmek.” Bunu başarmak rekabet gücü elde etmek anlamına geliyor.
Büyük resimde ise daha büyük fırsatlar var. Gelecekte geliştirilecek iş uygulamaların yüzde 75’inin no code/low code olarak adandırılan bu platformlarla yapılacağına işaret eden Balo, “No code/low code küresel ölçekte 2030 yılına kadar 187 milyar dolar büyüklüğe ulaşacak” diyor. Buradan alınabilecek pay, Türkiye’nin hedeflerine ulaşması için önem taşıyor.