Kararlarımızı rasyonel (akılcı) şekilde aldığımızı, paydaşlarımızın (tüketici, çalışan) da öyle davrandığını varsayıyoruz. Acaba böyle mi? Zihinsel işleyişimiz üzerine çalışmalarıyla Nobel alan Daniel Kahneman geçen hafta vefat etti. Bu yazıda onun sözlerine kulak verelim.
Kahneman (1934-2024) psikolog ve davranışsal ekonomistti. Bilişsel önyargılar (‘bias’) konusundaki araştırmalarıyla 2002’de Nobel Ekonomi Ödülü'nü kazanmıştı. Êkonomi, psikoloji ve davranış bilimleri arasındaki sınırları bulanıklaştıran çalışmaları karar alma süreçlerimizin karmaşıklığını göz önüne sermişti. Kahneman'ın akademik ortağı Tversky ile birlikte tanımladığı bazı bilişsel önyargılara dört örnek verelim.
Mesela, doğrulama yanılgısı. Yani, önyargılarımızı veya önceki inançlarımızı doğrulayacak bilgileri seçmemiz ve aksi yöndeki kanıtları dikkate almamamız. Tecrübelerime göre şirket üst yönetimlerinin belki de en yaygın hatası. Zira zihinsel tembellik ile kibirin buluşma noktası!
Mesela, anlama paradoksu. Yani, karmaşık bir durumu anlamak için basit/ tanıdık bir modeli tercih etmemiz. Bu köşede daha önce de ele aldığımız üzere, analoji (benzerlikler) kullanak bu açıdan çok güçlü – ama bazen bir o kadar da yanıltıcı!
Mesela, kayıplardan kaçınma. Yani, belli bir miktardaki kaybın acısının aynı miktardaki getirinin keyfinden çok daha üstün olması. Aslında rasyonel olmayan bu yaklaşımımızı, paydaşlarınız için seçenekler hazırlarken düşünmeliyiz.
Mesela, optimizm yanılgısı. Yani, olumlu olayların gerçekleşme olasılığını abartma, olumsuzlarınkini azaltma eğilimimiz. Bu yüzden şirketinizin risk yönetimi biriminin bağımsız, doğru teşviklerle (bonus, prim) ve veri bazlı çalışması elzem.
Kahneman’ın katkılarını daha iyi anlamak için ders niteliğinde üç önemli sözünü hatırlamakta ve iş hayatına yansımlarını düşünmekte yarar var.
“Uzmanlar iddialı tahminler yapar, çünkü bu ilgi çeker ve yanlış tahminlerin cezası yok gibidir. Bir sürü tahmin yapıyorsunuz, ve bir yıl sonra kimse ne dediğinizi hatırlamıyor.” – Bütçe yapanların, şirket birleşmeleri için projeksiyon hazırlayanların, yatırım harcamaları için kaynak isteyenlerin tahminleri konusunda hesap verebilir olmalarını sağlamak her şirket için kritik.
"Bir karar almadan önce, fikir birikimimizin hızlı düşünme ve yavaş düşünme arasındaki farkı anlamamızı gerektirir.” – Kahneman’ın en temel kavramlarından olan hızlı düşünme (beynin harcıalem konularda otomatik karar alması) ve yavaş düşünme (meseleleri ince eleyip sık dokuma) çok önemli. Kendisi bunu öykü yazmaya ve bir öyküyü okumaya benzetiyor. Elbette ki öyküyü okuyucu hızlıca tüketebilir; ama öyküyü yazmak zaman alır.
"İnsanlar hikayeleri anlamakta, sayıları anlamaktan çok daha iyidir." – Bir konu anlatırken bunu bir avantaja dönüştürebiliriz. Ancak, bir şey dinlerken de güzel bir hikaye dinlemenin keyfine kaptırıp ana noktaları kaçırmadığımıza dikkat etmeliyiz.
Zihninizin tuzaklarına düşmediğiniz, rasyonellik illüzyonuna kapılmadığınız ve etkili kararlar aldığınız bir hafta dilerim. Ancak bunu yaparken Kahneman’ı unutmayın: "Hayatta hiçbir şey üzerinde düşünürken sandığınız kadar önemli değildir."