Rahmi Koç’un dediklerini OECD verileri doğruluyor

Ussal ŞAHBAZ Global İşler

Geçen hafta Sayın Rahmi Koç’un açıklamaları sosyal medya dünyasını karıştırdı. Sayın Rahmi Koç demiş ki, “Devlette 5,5 milyon kişi çalışıyor, diyorlar. Buna askerler dahil değil. Bu devlet 2 milyon kişiyle de döner.” Türkiye’de kayıtlı istihdamın %8’ini tek başına sağlayan şirketler grubunun sahibi olarak, Sayın Koç’un hangi işin kaç kişiyle yapılacağı konusunda “bir tecrübesi vardır” diye düşünüyorum. Ancak sosyal medyada bu tartışmaya dahil olan pek çok kişi tam aksi yönde düşünüyordu. Hatta bazıları, kamu istihdamı verilerine bakıldığında OECD ortalamasının Türkiye’ye nazaran çok daha yüksek olduğunu dile getirdiler. Gelin, bu iddialara ve bu durumun sonuçlarına beraber bakalım.

OECD, 18 Batılı ve zengin ülke tarafından 1961’de kurulmuş. Amacı, bu zengin ülkeler arasında iş birliğini geliştirmek. O zaman Türkiye de Batılı ve zengin bir ülke kabul ediliyormuş ki, biz de OECD’nin kurucu üyelerinden biri olmuşuz. Soğuk Savaş sonrasında OECD’nin üye sayısı daha da artmış ve 38’e ulaşmış. Ancak yine de üyelerin çoğunluğu, Avrupalı zengin ülkeler. Mesela hiçbir BRICS ülkesi OECD’ye üye değil. OECD istatistiklerine bu gözle de bakmakta fayda var.

Gerçekten de ülkemizde kamu çalışanlarının toplam çalışan nüfusa oranı, OECD ortalamasının altında. Türkiye’de bu oran %13 civarındayken OECD ortalaması %18’ler civarında. Almanya ve İtalya’da bu veri bize yakın seyrederken ABD’de kamu tarafından istihdam edilenlerin çalışan nüfusa oranı %15. Japonya ve Kore ise bizim çok aşağımızda. Fransa ve İskandinav ülkelerindeyse çalışan nüfusun %20’sinden fazlasını kamu istihdam ediyor. Yani OECD ortalamasını yukarı çekenler de aslında bunlar. Bir de kamu harcamalarının milli gelire oranına bakalım. Zira bazı ülkelerde kamu, memur çalıştırmak yerine daha çok sosyal yardım ve teşviklerle ekonomide büyük pay sahibi olabiliyor. Bu oran bizde %35. OECD ortalaması ise %45. ABD’de ise kamu harcamalarının milli gelire oranı OECD ortalamasına oldukça yakın. Fransa, Almanya, İtalya gibi Avrupa ülkelerinde devletin payı hep %50’nin üzerinde. Tabii, İskandinav ülkelerinde de durum aynı. Şili ve Meksika’da ise bu oran bizim oldukça aşağımızda. 

Ortalamalar, tabiatı gereği, kişiliksiz verilerdir. Gördüğünüz gibi kamu çalışanlarının veya harcamalarının ağırlığına ilişkin ortalamaları da OECD içindeki birkaç ülke yukarı çekmiş. Özellikle Kuzey ve Batı Avrupa ülkeleri. Peki, bu ülkeler kamuda bu kadar adam çalıştırmış da ne olmuş? Ruchir Sharma’nın yeni kitabı “What Went Wrong With Capitalism” de güzel bir ABD-Avrupa karşılaştırması var. Avrupa bölgesi incelenirken İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya gibi büyük ekonomiler esas alınmış. Aslında Avrupa ekonomilerinde kamunun ağırlığı, 1980 öncesinde ABD’den düşükmüş. Malum bu dönemde ABD, II. Dünya Savaşı ve öncesinin kamu ağırlıklı, Keynesçi politikalarının mirasını yaşatıyordu, 1980’den sonraysa Başkan Ronald Reagan, neoliberal politikalar ile bu sistemi tersyüz etti. Ama Avrupa’da kamunun ağırlığı ABD’yi geçtikten sonra ekonomik performans da aşağı gitmiş. Mesela 1960’tan bugüne verimlilik artış hızı Avrupa’da %7’den sıfırlara, ABD’de ise %2,5’tan %1’e kadar gerilemiş. 1980’lerde kişi başına düşen milli gelir açısından ABD ile Avrupa aşağı yukarı aynı seviyelerdeyken, bugün ABD %50 yukarı çıkmış. 

Öte yandan Avrupa’nın bu kadar geniş kamu harcamasıyla daha eşitlikçi olmasını beklersiniz değil mi? Ama pek de öyle değil. Fransa’da milyarderlerin toplam varlığının milli gelire oranı %22’ye ulaşmış durumda. ABD’deki oran bundan yüksek değil. Ama bizim bildiğimiz, “kamu zenginden alıp fakire vermez miydi?” Ne yazık ki, öyle olmuyor. Çünkü daha çok kamu harcaması ve çalışanı daha çok kural ve kararın kamuya bırakılması demek. Böyle bir ortamda da kararlar, siyasetin bir cilvesi olarak, lobi çalışmalarıyla şekillendiriliyor. Doğal olarak, en iyi lobiyi de daha fazla kaynağa sahip olan büyük şirketler yapıyor. Sonuçta yine bu şirketlerin sahipleri daha da zengin oluyor. Ufuk Akçiğit’in İtalya’da 112 bin firma üzerinde yaptığı çalışma ne diyordu? Bir şirketin sahibinin belediyelerde veya merkezi idarede eşi dostu akrabası varsa, büyüme ihtimali artarken inovasyon yapma ihtimali azalıyor. Akçiğit’e göre bu tip ilişkiler, İtalyan ekonomisinin potansiyelinin %2 daha altında kalmasına sebep olmuş. Bu durumu, İtalyanların Akdenizli olmasına bağlayabilirsiniz. Ama geçenlerde benzer bir çalışma Institute of Labor Economics (IZA) tarafından Almanya için yapıldı ve orada da benzer sonuçlar çıktı. Zira insanların hepsi birbirine benzer.

Demek ki neymiş? Tecrübe, kamu çalışanı ve kamu harcamasının fazla olduğu ekonomilerin daha düşük performans gösterdiğine, buna mukabil sosyal adaleti de beklendiği kadar geliştiremediğine işaret ediyor. Türkiye’de kamu çalışanı sayısı çok mudur? Herhangi bir belediyeye gidip birkaç saat geçirip bu sorunun yanıtını kendiniz verebilirsiniz. Türkiye’de kamu çalışanları yeterli ücret alıyor mu? Almadığını ve bu nedenle kamuda insan kaynağı sıkıntısı çekildiğini hep yazıyorum. Maalesef vasatlıkta eşitleniyoruz. Teknik açıdan kamu harcamalarını sabit tutup, kaliteyi artımak mümkün. Politik olaraksa imkânsız.

Tüm yazılarını göster