Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 12 Şubat'ta Türkiye'yi ziyaret etmesi bekleniyordu. Kremlin bile, Putin'in Şubat ayı içindeki ziyaret planını doğrulamıştı.
Ancak birden bire, Rusya'daki Cumhurbaşkanlığı seçimleri öne sürülerek, Putin'in ziyaretinin "ertelendiği" açıklandı. Rusya'daki seçim tarihinin ne olacağı aylar öncesinden belli olduğu düşünüldüğünde, bunun Moskova açısından "diplomatik bir bahane" olarak kullanıldığını söylemek hiç de zor değil. Üstelik, Rusya'daki mevcut politik sistemde Putin'in yeniden Cumhurbaşkanı seçilmek için büyük bir "propaganda kampanyasına" ihtiyacı olmadığı da ortada.
Dolayısıyla, Putin'in tek günlük olarak planlanan ziyaretini bir anda "erteleme" kararı vermesinin ardında başka nedenler aramak mümkün.
İSVEÇ'İN NATO ÜYELİĞİ VE ABD İLE F-35 PAZARLIĞI
Son dönemde Moskova'da "kaşların kalkmasına" neden olabilecek en büyük gelişme Türkiye'nin uzun süredir ertelediği İsveç'in NATO üyeliğini Ocak ayı içinde onaylaması oldu. Bu onayla birlikte Ankara-Washington hattındaki ilişkilerde normalleşmeye doğru bir ivme yakalandı. ABD yönetiminin Türkiye'nin çok ihtiyaç duyduğu F-16 uçak modernizasyonu için Kongre'ye gönderdiği talep, herhangi bir itirazla karşılaşmadan resmileşti.
Sadece F-16 da değil; TBMM'nin İsveç'in NATO üyeliğini onaylamasının ardından, apar topar Ankara'ya gelen ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Victoria Nuland, ilk kez Türkiye'nin yeniden F-35 programına dahil olabileceğinin de işaretini verdi. Ancak Nuland, bunun olabilmesi için Türkiye'nin S-400'lerden -bir şekilde- kurtulması gerektiğini de vurguladı. Bu gelişme, Türkiye'ye ikinci parti S-400 batarya sistemini de göndermeyi -deyim yerindeyse- heyecanla bekleyen Moskova açısından hiç olumlu olmadı.
SURİYE İLE NORMALLEŞME GÖRÜŞMELERİNİN ÇÖKMESİ
Yine Ocak ayı içinde Ankara-Moskova görüşmelerini gölgeleyen bir başka diplomatik gelişme de Suriye konusunda yaşandı; Rusya, Esad yönetimi ile ilişkileri normalleştirmek isteyen AK Parti hükümeti arasında "kolaylaştırıcı rol" üstlenmişti. Ancak Ocak ayı ortasında Rusya'nın Suriye özel temsilcisi Alexander Lavrentyev, Ankara ile Şam arasındaki normalleşme görüşmelerinin "çöktüğünü" resmen açıkladı. Bu açıklamayı Moskova'nın diplomatik olarak "artık devrede değilim" mesajı olarak algılamak da mümkün. Rusya'nın bu geri çekilişi, Suriye meselesinde Ankara ile Moskova arasında sert rüzgarlar estiğinin de bir işareti aslında.
Nitekim sınır ötesinde icra edilen Pençe-Kilit operasyonunda görev alan Mehmetçileklere PKK terör örgütünün saldırısı ve verilen şehitlerin ardından Suriye'de oldukça ilginç de bir gelişme yaşanmıştı; Türkiye'nin sadece Irak'taki değil, Suriye'deki PKK unsurlarını da saldırılardan sorumlu tuttuğunu açıkladığı saatlerde, Rus askerlerinin birden bire Suriye'nin kuzeydoğusunda PKK uzantısı PYD-YPG unsurları ile "ortak devriyeye çıkmaları" basına yansımıştı. ABD'nin PYD-YPG'ye verdiği silah ve mühimmat desteği konusunda Türkiye'deki tepki öne çıksa da, PYD'nin hâlâ Moskova'da "resmi" bir irtibat bürosu olduğu da unutulmamalı.
RUS FİRMALARA TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE ÇIKARILAN YENİ ENGELLER
Tam da Putin'in ziyareti beklenirken, Türk bankacılık sektöründe Rus firmalara karşı alınan ek önlemler de gündem oldu.
Şubat ayı başında Kremlin Sözcüsü Peskov "Türkiye, çoğunlukla da küstahça bir şekilde Anglosaksonların baskısına uğruyor. Türkiye'yi kendi çıkarları aleyhine, bizimle etkileşimlerini tamamen kopartmasa da en aza indirmeye zorlamaya çalışıyorlar. Ama Türkiye egemenliğini koruyor" açıklaması yaptı.
Bu diplomatik açıklamayı tersten de okumak mümkün; Rusya, Peskov'un ağzından, "övgü" çerçevesine sokarak, aslında Türkiye'yi Rus firmalara karşı ek önlemler alınmaması konusunda uyardı. Ancak bu uyarı etkili olamamış ki, Rus basınında bir anda Türkiye'deki özel bankaların Rus firmalara karşı ek önlemler aldığı, bu firmaların hesaplarının kapatıldığı haberleri belirdi. Hatta Türkiye'deki Rus vatandaşlarına banka hesabı açılması konusunda bile sorunlar Rus yetkililer tarafından dile getirilmeye başlandı.
RUSYA'NIN UKRAYNA'DAKİ TÜRK DRON FABRİKASINI VURMA TEHDİDİ
Tüm bunlara bir de Rusya'nın geçen hafta yaptığı, Ukrayna'da Bayraktar grup tarafından kurulmuş olan İnsansız Hava Aracı/dron fabrikasını "vurma" tehdidini de eklemek gerek elbette. Tehdit, Rusya Parlamentosu Uluslararası İlişkiler Komisyonu üyesi Dimitri Belik tarafından dile getirildi. Belik, Kiev yakınında kurulan ve bir yıl içinde üretimi başlayacağı resmen açıklanan dron üretim tesisinin Rusya açısından "meşru hedef" olduğunu söyledi. Bu sözlerin sahibi Belik, Rusya'da sıradan bir milletvekili değil; Putin'in partisinden ve hakkında ABD'nin, Kanada'nın, İngiltere'nin yaptırım kararı olan bir siyasetçi. Sözlerini hafife almak bu açıdan yanlış olur.
Son iki ayda yaşanan bu gelişmeler ardarda koyulduğunda durum net olarak ortaya çıkıyor;
Belli ki Ankara-Moskova hattında, özellikle Rusya açısından bir "hayal kırıklığı" hakim. Putin'in önce Ekim 2023'de beklenen, ardından 12 Şubat 2024'de gerçekleşmeyen, şimdi de "Nisan ya da Mayıs'ta olabilir" diye açıklanan ziyareti, "başka baharlara" kalabilir.