Prens Edward, ‘Yararlı boş zaman aktivitesi’nin 20’nci yılı için İstanbul’a geliyor

Vahap MUNYAR İŞ DÜNYASINDA DİYALOG

2012 yılı Kasım ayının son günleriydi… Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın aradı:

- “The Duke of Edinburgh’s Award”ın Malta’daki toplantısı ve sponsorlar buluşmasına katılacağım. Gelir misin?

Yarışma ile ilgilerini sordum, açıkladı:

- Uluslararası Gençlik Ödülü Derneği’ni ve yürüttüğü Uluslararası Ödül Programı'nı Akfen olarak destekliyoruz. Derneğin Başkanlığını Sultan Yılmaz, Yardımcılığını da kızım Pelin Akın yürütüyor.

Ardından ekledi:

- Türkiye’deki Gençlik Ödülü Derneği zaten “The Duke of Edinburgh’s Award”la bağlantılı faaliyetler yürütüyor. Şimdi doğrudan sponsorlar arasına da girdim. Hedefimiz yıllık toplantılarından birini ülkemize çekmek.

Meslektaşım Ruhi Sanyer’le birlikte Hamdi Akın’ın davetiyle Malta’ya gittik. Orada Sultan Yılmaz ve Pelin Akın’dan “The Duke of Edinburgh’s Award”ı dinledik:

Ödül Programı, gençlerin akademik çalışmalar kadar, okul dışı faaliyetleri de göz önünde bulundurmasını, ilgi duydukları alanlara yönlendirilmesini öngören Gordonstoun okulunun eğitim felsefesi üzerinde şekillenmiş.

Okulun kurucusu Kurt Hahn’ın öncülüğünde oluşan program, okulun ilk öğrencilerinden Prens Philip’in devreye girmesiyle 1956’dan itibaren yoluna “Duke of Edinburgh’s Award” adıyla devam etmiş.

Pelin Akın, Prens Edward’ı işaret etti:

- Prens Philip’ten sonra bayrağı oğlu Prens Edward devralmış. Bugüne kadar aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 138 ülke Uluslararası Gençlik Ödülü Programı kapsamına girmiş bulunuyor. Programa her yıl 138 ülkeden 845 bin öğrenci katılıyor.

Sultan Yılmaz, Türkiye’deki programı anlattı:

- Türkiye’deki Gençlik Ödülü Derneği, 2003’ten buyana 14-25 yaş arası 6 bin 300 öğrenciye ulaştı. Programı aralıksız tamamlayanların sayısı 2 bin 800’ü buldu.

Pelin Akın, programın katılımcı gençlere kazandırdıklarını Prens Philip’in şu sözleriyle anlatmayı seçti:

- Amaç, yararlı boş zaman aktiviteleri ve gönüllülük bilincini yayarak, başarıya ulaşma azmini keşfetmelerini sağlamak ve gençlerin gelişimini teşvik eden kişi ve kurumlara kılavuzluk etmek.

Programla ilgili şu bilgiyi verdi:

- Programın temeli toplumsal hizmet, beceri geliştirme, fiziksel gelişim ile çevreyi ve doğayı tanıma gibi 4 ana kategoriden oluşuyor. Toplumsal hizmet projeleri, fiziksel engellilere yardım, koruma ve restorasyondan okuma-yazma öğretimine kadar faaliyetleri kapsıyor.

Derken 2015 yılı Ekim ayında Akfen Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Edinburgh Dükü Uluslararası Gençlik Ödülü Ulusal Komite Başkan Yardımcısı Pelin Akın ve Ulusal Komite Başkanı Sultan Yılmaz’dan davet geldi:

- “The Fuke of Edinburgh’s Awards” (Edinburgh Dükü Uluslararası Gençlik Ödülü) kapsamındaki çalışmalarımız İngiltere Prensi Edward’ın dikkatini çekti. 140 ülke içinde “Full lisans” alanlar arasında girdik. Prens, programın bilinirliğini artırmak için Türkiye’ye geliyor.

Pelin Akın, Prensin katılımıyla gala gecesi düzenlediklerini kaydetti:

- Türkiye’de 14-24 yaş arasındaki 12 bin gence ulaştık. 2 bin 830 genç ödüllendirildi. 2020’ye kadar 20 bin gence ulaşma hedefimizi ortaya koyacağız.

Pelin Akın’ın davet mektubunda, Kadıköy Anadolu Lisesi’nden Edinburgh Dükü Ödülü sahibi Umut Demir’in izlenimleri vardı:

- Ödül programına katılmadan önce dış dünyadan habersiz, sadece akademik başarıya odaklıydım. Katıldıktan sonra başarının ders çalışmanın yanında sosyal hayatla beraber geldiğini gördüm.

10-15 gün önce İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosluğundan Prens Edward’ın katılacağı buluşmayla ilgili davet, ardından Akfen Kurumsal İlişkiler Direktörü Ünsal Ereke’den bilgi notu ulaştı:

Prens Edward, Gençlik Ödülü’nün 20. Yılı için İstanbul’a geliyor…

Akfen Holding’in kurduğu Türkiye İnsan Kaynakları, Eğitim ve Sağlık Vakfı (TİKAV) aracılığıyla temsil edilen Uluslararası Gençlik Ödülü Programı, İstanbul’da Birleşik Krallık Edinburgh Dükü Prens Edward’ı konuk edecek.

Prens Edward, İstanbul’da Uluslararası Gençlik Ödülü Programına katılan okulları ziyaret edecek.

“Yararlı boş zaman aktivitesi” ilk anda insana, “boş işler” gibi gelse de, Umut Demir’in 2015 yılında Pelin Akın’ın mektubuna aldığı izlenimi, programın katkısını çok güzel anlatıyor:

Ödül programına katılmadan önce sadece akademik başarıya odaklıydım. Katıldıktan sonra başarının ders çalışmanın yanı sıra sosyal hayatla beraber geldiğini gördüm…

Her birkaç yılda bir bünyeye orta ölçekli banka katmış gibi büyüdük

TÜRKİYE-ABD İş Konseyi’nin (TAİK) davetiyle yatırımcı toplantılarına katılmak üzere New York’ta olduğum için Akbank’ın 75’inci yıl kutlama töreninde bulunamadım.

Törende olan biteni en detaylı şekilde Ertuğrul Özkök’ün yazısından okudum, Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer ile Genel Müdür Hakan Binbaşgil’e kutlama mesajı gönderdim.

Binbaşgil, törenin linkini ve Akbank’la ilgili hazırlanan filmi gönderdi, izledim. Filmi izlerken geçmişe döndüm, 1979 yılında ANKA Ajansı’nda çalıştığım günlerde ilk önemli röportajımı dönemin Akbank Yönetim Kurulu Başkanı, eski Başbakanlardan Naim Talu ile yaptığımı anımsadım.

Ardından arşivi taradım, önce Ekim 2005’e, dönemin Akbank Murahhas Azası Suzan Sabancı Dinçer’in Lüksemburg Fahri Konsolosluğu vesilesiyle gerçekleşen buluşmaya uzandım.

Suzan Sabancı Dinçer, o günlerde Institutional Investor Dergisi’ne verdiği röportajla kapak olmuştu:

4 katrilyon liradan fazla serbest sermayemiz var. Önümüzdeki 1.5 yıl içinde Türkiye’deki bankalardan birini alabiliriz.

Suzan Sabancı Dinçer’in Lüksemburg Fahri Konsolosluğu buluşmasına katılan dönemin Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Erol Sabancı, kızının sözlerini şöyle perçinlemişti:

Serbest özkaynağımızı en iyi şekilde kullanacak formüller üzerinde konuşuyoruz.

O buluşmada Akbank’ta 15 yıl aralıksız Genel Müdürlük yapan Hamit Beliğ Belli, şu yorumu yapmıştı:

Akbank, bir zamanlar Türk Ticaret Bankası’nın 6 kat gerisindeydi. Yapı Kredi Bankası’nın yanına yaklaşması mümkün değildi. Şimdi gelinen noktayı görün. Bunda Ahmet Dallı geleneğinin ve Erol Sabancı’nın büyük payı var.

Sonra Aralık 2006’ya, geçtim. Hürriyet’in Ekonomi Müdürü iken ekipten Nilgün Karataş’la birlikte Erol Sabancı’yla yaptığımız röportajı okudum. Erol Sabancı’yla röportajı yaptığımız günlerde Halkbank’ın özelleştirilmesi gündemdeydi. Erol Sabancı, şu mesajı vermişti:

- Bankamızın hisselerinin yüzde 20’sini Citigroup’a sattık, 1.3 milyar dolar oradan geldi. Böylece serbest sermayemiz 5.9 milyar dolara çıktı. İhale için yeterli cephanemiz var. Halkbank’la ciddi ilgileniriz. Bu iş bizim boyumuzu aşmaz.

Bir de 2001-2006 Eylül dönemi karşılaştırması yapmıştı:

- Toplam aktifler yüzde 28 yıllık ortalama büyüme ile 11.7 milyar dolardan 37.3 milyar dolara, mevduat yüzde 25’lik büyüme ile 8.2 milyar dolardan 23.6 milyar dolara çıktı. Yani, her birkaç yılda bir neredeyse orta ölçekli bir bankayı bünyeye katmış gibi büyüdük.

Akbank, Suzan Sabancı Dinçer’in Yönetim Kurulu Başkanlığı bayrağını, Hakan Binbaşgil’in Genel Müdürlük bayrağını devralması sonrasında da başarı çıtasını yükseltti…

Nice 75 yıllara Akbank…

Tüm yazılarını göster