Büyük dalgalanma yaratan Draghi'nin raporunun ardından Çin’in açıkladığı paket dahil olmak üzere pek çok önemli global gelişme yaşandı ancak ben yine bir rapordan bahsetmek istiyorum. Ve bu kez bir değişikliğe giderek Türkiye’den bahsedeceğim. Daha doğrusu Türkiye’den de bahseden Bridgewater’ın CEO’su Ray Dalio’nun raporunun ilgili kısmını paylaşacağım. Ray bir milyarder olmasının yanı sıra dünyanın gidişatı üzerine de makaleler kaleme almayı seven bir insan. Paylaşacağım rapor her ülke için tanımlanmış metrikler kullandığından çok hassas bir rapor olarak nitelendirilemez. Ancak Dalio’dan geldiği için okumakta fayda var. Grafikte gördüğünüz tablo aslında 186 sayfalık raporun özeti diyebileceğimiz reel büyüme tahminleri gelişmekte olan ülkelerin domine ettiği tepe pozisyonlarında 5. sıradayız. Hiç fena değil. Alt sıralar ise Draghi raporunun negatifliğini paylaşır şekilde dizilmiş görünüyor. Doğrudan Türkiye analizine baktığımızda son 3 yılda yatay seyretmesine rağmen ana trendi kademeli yukarı olan bir ülke olarak tarif edilmişiz.
En büyük avantajımız düşük maliyet ve ona oranla daha yüksek kalite üretebilen iş gücümüz gösterilmiş. Zayıflıklarımız arasında finans piyasasının önemli bir yere sahip olmaması, eğitim, global ticarette ki altlardaki konumumuz ve hukuki belirsizlikler. Piyasamızın global piyasalar içinde payı hem piyasa büyüklüğü hem de likidite olarak yüzde 1’in altında verilmiş. TL bazında işlemlerin payı da toplamda yüzde 1’in altında. Öte yandan doktora dereceli nüfus içinde de payımız yüzde 1’den düşük. 8.4 yıl ile ortalama eğitimde 11.7 yıl olan önde gelen ülkeler ortalamasının altındayız. Büyük bir sorun.
Yüzde 4’lük büyümemizin yüzde 3,6’sı verimlilik yüzde 0,4’ü iş gücü büyümesinden oluşuyor. Borç oranımızın düşüklüğü kısa vadede destekleyici bir başka dinamik. İş gücü etiği (burada etik çalışma süresi, emeklilik yaşı ve tatiller gibi kalemlerle tanımlanıyor) konusunda Ray bizi gömdükten sonra şu cümlelerle gönlümüzü alıyor: “Ülkenin yoğun bir şekilde araştırma ve inovasyona yatırım yaptığını görüyoruz ancak ancak henüz bunun meyvelerini toplayamıyor. Gelir düzeyine göre Türkiye çok az oranda bürokrasiye sahip, yolsuzluk ortalama seviyelerde, hukukun üstünlüğü kullandığımız uluslararası ölçümlere göre fena değil.”
ABD için iş karışıklık ve borç dinamikleri ana risk olarak paylaşılmış ve kademeli düşüş içinde görünüyor. Uzun süredir iddia ettiği gibi Çin ana trendde hızla yükselen ancak son yıllarda yatay seyreden bir ülke olarak tespit edilmiş. Her öğrenciye aynı dersin verilmesi gibi tüm ülkelerin aynı metriklerle ölçülmesini çok doğru bulmadığım için Ray’in raporunu da açık bir kafa ile ama temkinli olarak okuyorum. Rapordan bahsetme nedenim içinde bulunduğumuz ekonomik zorlukları küçümsemek değil. Ancak George Friedman, Peter Zeihan, Ray Dalio gibi dışarıdan bakan gözlerin ülkenin potansiyelinin farkında olduğunu görüyoruz. Bize düşen umutsuzluğa kapılmadan çalışmak.