Ramazan, gıda israfının zirve yaptığı dönemdir. İftar sofrasının bereketi güzeldir ancak yiyebileceğimiz kadarıyla donatılması şartıyla… Midenin doyması kolaydır da gözün doyduğu nadirdir.
Şu anda kapalı olsalar da korona sonrasında açıldıklarında, lokantaların yemek çöpe atma illetinden kurtulmaları gerekir. Bunun yolu, restoran sahiplerinin sosyal sorumluluğu kadar, biz müşterilerin tutumu olacaktır.
Lokantalarda porsiyonlar çok büyük. Küçültelim… Yarısı çöpe gidiyor. Eski Tarım Bakanı Eşref Fakıbaba’nın bir önerisi vardı; “her yerde artan yemekleri kendim eve götürüyorum, biliyorum ki zaten dökülecek.”
Defalarca “İsraf olmasın afiyet olsun” kampanyası başlattık ama hiçbirini sürdüremedik. Sorun bu davranışı, toplum liderlerinin benimsememesi idi. Gittiğim her restoranda, tüm müşterilerin duyacağı şekilde; “bunu paket yapın, eve götüreceğim” diyorum ve artan yemeği eve götürmenin ayıp olmadığını haykırıyorum.
Mülteci kamplarında, sokakta yüzbinlerce çocuk, yatağa aç giriyor. Özellikle lüks restoranlardaki israfımız had safhada… Bu yemekler düzgünce paketlenip israf önlenebilir.
Paket yap kültürü, liderler, sanatçılar, diziler sayesinde topluma benimsetilebilir, kamu spotu yapılabilir. Korona salgını yüzünden dikkatlerin paylaşıma, Ramazan’ın da yardımlaşmaya odaklandığı bu ayda bilinsin istedim.
İSRAF OLMASIN AFİYET OLSUN
Ramazan bereketini iftar sofrasında israfa çevirmemek elimizde… İşverenimiz, çalışanımız; yemekli davetlerde, yemediğini paket yaptırma alışkanlığını yeşertebilir. Önerim şudur; lütfen toplum liderleri, patronlar, işverenler; gittiğiniz restoranda tabağınızda kalanı paket yaptırın. Yüksek sesle talep edin ki diğer müşterilere de bunun ayıp değil, erdem olduğunu anlatabilelim.