Popülizm tuzağı ve seçim yatırımları

Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Son zamanlarda yaşanan vergi atağıyla birlikte, halkımızın omuzlarına yüklenen KDV, cep, harçlar ve diğer vergilerle maliyetler hızla artıyor. Ancak bu vergi artışlarıyla bütçe açığını kapatmak veya enflasyonu düşürmek gibi gerçek hedefler gözetilmiyor. Olan biten, krizi seçim sonrasına atmak

Aslında, 2024 Mart yerel seçimleri için oy avcılığı yapmak adına kaynak yaratma çabalarıyla karşı karşıyayız. Görünüşe göre iktidar partisi, seçim sürecinde elde etmek istediği başarı için astronomik miktarda para saçmaya hazırlanıyor. Bu paraların seçmenlere dağıtılması, sanki şehirlerin geri alınması için bir tür sihirli çözüm olarak görülüyor.

İSTANBUL VE ANKARA’NIN SEÇİM FİYATI

Yerel seçimlerde iktidarın temel söylemi; İstanbul’u geri almak… Yetmiyor, Ankara da geri alınacak. Hatta iddia çıtası öylesine yükseğe konuldu ki hiçbir zaman Ak Parti’nin olmayan İzmir’i dahi “yerel seçim zaferine” katmak… Hal böyle olunca büyük kentlerin seçim maliyetleri de hayli pahalı oluyor.

Misal sadece İstanbul için genel seçim faturası kadar ek ulufe gerekecek. Bu yaklaşımla iktidarın İstanbul ederi; en az 1 trilyon lira… Bu kaynak elbette bütçe açığına ilave yük getirecek. Yetmeyecek Merkez Bankası Banknot Matbaası, filigranlı kağıt stoklarını tüketircesine gıcır gıcır para basacak.

İKİ SORU İKİ CEVAP

Bu geçici bir popülizm mi?

Özellikle İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerin geri alınması için gözden çıkarılacak olan tahmini 2 trilyon lira gibi bir kaynak oluşturulacak. Ancak bu; sadece seçim stratejisi gereği yapılan bir para dağıtımı olur. Bu kaynaklar, gerçek ihtiyaçlarımızı karşılamak veya hizmetlerin iyileştirilmesi için kullanılmak yerine, geçici bir popülizm rüzgârı estirmek amacıyla harcanacak gibi görünüyor.

Sürdürülebilir mi?

Seçim döneminde yaşanan bu para dağıtımı, iktidar partisinin gerçek sorunlarla başa çıkmaktan ziyade, iktidarı sürdürme hırsını önceliklendirdiğini gösteriyor. Seçimlerde kullanılan bu popülist yaklaşım, uzun vadeli sürdürülebilirlik ve ekonomik istikrar gibi önemli meselelerin göz ardı edilmesine yol açıyor.

NOT

ACI REÇETENİN YÜKÜ DÜŞÜK GELİR GRUBUNDA

Düşük gelir gruplarının korunması, sosyal adaletin sağlanması ve gelir eşitsizliklerinin azaltılması açısından büyük önem taşır. Ancak son KDV zammı gibi politika adımları, düşük gelirli bireyleri daha da zor durumda bırakacak nitelikte.

Bu durum, dezavantajlı fakir fukara daha fazla mali yük altına girmesine ve hayat pahalılığının daha fazla hissedilmesine neden olacak. Bir bakıma zaten bozuk olan gelir dağılımı, hükümetin seçim gailesi sebebiyle çok daha bozulacak, zengin daha zengin, fakir daha fukara hale getirilmiş olacak.

Ayrıca, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) özetindeki sinyaller de bize enflasyonun düşmeyeceğini gösteriyor. Ödenen maliyetlerin karşılığında enflasyonun düşmemesi, ekonomik istikrarın sağlanması ve insanların satın alma gücünün korunması açısından ciddi bir sorun teşkil ediyor.

Netice; popülizm tuzağı toplumun büyük kesimini kalıcı fukaralığa iterken ekonomi ağır yara alacak.

Tüm yazılarını göster