Politika faizi yüzde 50’ye çıktı

Zafer Özcivan

Ekonomist-Yazar

Eylül 2021’den bu yana gündemdeki yerini koruyan enflasyon oranı, döviz kurları ve politika faiz oranları toplumun her kesimini ilgilendirmektedir. Öncelikle sanayide, konutta, taşıtta kullanılan kredi maliyetlerinin düşmesi, hayat pahalılığının azalması, alım gücünün yükselmesi ekonominin bu üç faktörünün dengede kalması ile kontrol altına alınabilir.

Faiz, döviz kurları, enflasyon oranı ekonomide entegre çalışan bir sistemdir. Yani herhangi birine dokunduğunuz zaman diğeri tepki verecektir. Dolayısıyla şeytan üçgeni diyebileceğimiz bu üç ekonomik faktör belirleyici konumundadır.

Ülkelerin gelişmesi, ekonomik güvenin sağlanması, döviz rezervinin yüksek olması, işsizliğin azalması gibi faktörler üretim kaynaklarının doğru ve verimli şekilde kullanılması ile elde edilebilir. Ayrıca dışa bağımlı olmadan üretim yapmak, ithal ikame ürün üretimine önem vermek de diğer önemli faktörlerden en önemlileridir. Üretim kaynaklarının doğru ve verimli kullanılması konusunu biraz açmak gerekirse verilen devlet desteklerinin sıkı ve sürdürülebilir şekilde kontrolünün yapılması ve ülkenin ihtiyacına göre kredilere yön verilmesi gerekir. Bir başka deyişle kredilerin amaç dışında kullanılmasına izin verilmemelidir.

Mayıs seçimlerinden sonra iş başına gelen ekonomi yönetimi, büyük bir yanlıştan dönerek düşük faiz politikasından 180 derece dönüş yaptı ve ilk aydan itibaren politika faizlerini yükseltmeye başladı. Amaç en başta enflasyonu kontrol altına almak ve ekonomik istikrarın geri gelmesini sağlamaktı. Ancak 2023 Mayıs’ta %8,5 olan politika faizi günümüzde %50’ye dayanmasına rağmen yüksek enflasyonla mücadelemiz devam etmektedir. Çünkü hiçbir ülkede uygulanmayan ve hiçbir ekonomistin benimsemediği düşük faiz yüksek kur sisteminde ısrar etmemiz nedeniyle bozulan ekonomik dengenin toparlanması oldukça uzun zaman alacaktır. Ayrıca oluşan algıyı tersine çevirmek yani dövize olan talebi durdurabilmek yaşadığımız olumsuzluklar nedeniyle bir anda gerçekleşecek bir eylem değildir.

Politika faizlerinin yükselmesi, piyasalarda kullanılan diğer kredilerin de yükselmesine olanak sağlayacaktır. Bilindiği üzere diğer bankalar, para ihtiyaçlarını genelde haftalık olmak üzere T.C. Merkez Bankası’ndan politika faizi oranı baz olmak üzere temin ederler. Ancak bankalar da kâr amacı taşıdığı için merkez bankasından aldıkları parayı üzerine kar koyarak ihtiyaç sahiplerine satarlar. Bu durumda öncelikle sanayi başta olmak üzere her sektörde maliyetler artar ve bu da enflasyon olarak karşımıza çıkar. Yani politika faizlerinin bu kadar yüksek oranda artması, enflasyonu düşürmeye yetmeyebilir. Başta üretim işletmeleri olmak üzere her sektörün büyümesi, gelişmesi, yurt dışı pazarlarda rekabet kriterlerine uyum sağlaması ancak ve anca ek kaynakla mümkün olacaktır ve işte o ek kaynak bankalardan kullanılan kredilerdir. Yani kredi maliyetleri ne kadar düşük olursa üretim maliyetlerine yansıyacağından enflasyon da kontrol altında olacaktır.

Ülkemizde yapılan üretimin hammadde ve ara malının %50’den fazlası yurt dışından ithal yoluyla temin edilmektedir. Ancak döviz kurları yükseldikçe tedarik giderleri de artacağından zorunlu olarak bu maliyetler üretime yansıyacaktır ve enflasyonun kontrol altına alınması da zorlaşacaktır. Bunun üzerine bir de kredi bedellerinin artması da eklenirse enflasyonun düşmesi de zorlaşacaktır.

Peki, politika faizleri ne zaman dengeye gelebilir. Bu konuyu biraz açalım. TL’ye olan talebin artması veya dolarizasyonun önlenebilmesi için faiz ve enflasyon oranı dengede olması hatta faizlerin enflasyon oranından birkaç puan üzerinde olması gerekir. Çünkü ülkemizde döviz kurları ile enflasyon oranı paralel yürümektedir. Yani döviz kurları yükseldikçe enflasyon da yükselmektedir. Dolayısıyla enflasyonun önlenebilmesinin bir tarafı da kurların kontrol altına alınmasına bağlıdır. Döviz kurlarının kontrol altına alınması ise merkez bankası döviz rezervlerinin yeterli miktara gelmesi ve bunun sonucunda merkez bankasının gerekli durumlarda diğer bankalar aracılığıyla piyasaya yeterli miktarda döviz satarak kurları kontrol altına alınması ile mümkündür.

Önümüzdeki süreçte bundan birkaç ay önce kamuoyu ile paylaşılan orta vadeli plana göre enflasyon mayıs ayında tavan yapacak, yılın ikinci yarısında da düşme eğilimine girerek yıl sonunda %38-42 aralığında gerçekleşecektir. Ancak mevcut duruma baktığımızda merkez bankası rezervimizin yeterli seviyede bulunmadığı, ihracatımızın sürekli artmasına rağmen ithalatı yakalayamadığımızdan dış ticaret açığımızın devam etmesi enflasyon açısından önemlidir. Ancak yılın ikinci yarısında enflasyon, geçen yıl yaşadığımız büyük deprem felaketi nedeniyle oluşan bütçe açığını kapatmak için 2023’ün temmuz ağustos aylarında zorunlu olarak yapılan başta akaryakıt zamları, vergi oranlarının arttırılması sebebiyle söz konusu aylarda aylık enflasyon %9-9,5’a kadar yükselmişti. İşte bu yılın ikinci yarısında enflasyon ancak baz etkisiyle düşebilir. Baz etkisi ile de olsa enflasyon düştüğü zaman politika faizine yaklaşacaktır. Ve umarız gerçekleşir ve politika faizlerinde de düşme eğilimi gündeme gelir.

Ocak ayında T.C. Merkez Bankası yaptığı açıklamada politika faiz artışının duracağını, ancak sıkı para politikasının devam edeceği ifade edilmesine rağmen şubatta pas geçilerek mart ayında 500 puanlık artışa gidildi. Bunun en önemli sebebi döviz kurlarının yükselmesini engellemek, yurt dışı yatırımcıların beklentilerini karşılamak olarak açıklanabilir.

Faizlerin yükselmesinin bir diğer sonucu da maliyet yüksekliğinden dolayı ülkede yatırımların yavaşlaması, üretim miktarının düşmesi sonucu oluşabilecek işgücü kaybı yani işsizlik oranıdır. Fakat iç talebin de enflasyonu yükselttiğini unutmamak gerekir. İşte hükümetin uygulamaya koyduğu sıkı para politikası da iç talebi düşürmeye yöneliktir ve doğru bir yaklaşımdır. Çünkü yaşadığımız yüksek enflasyon nedeniyle oluşan fiyatlama davranışı veya algısının kırılması gerekir.

Politika faizlerinin düşmesi, yukarıda bahsetmeye çalıştığım gibi enflasyonun baz etkisiyle de olsa düşmesiyle birlikte enflasyonla aynı seviyeye geldikten sora mümkün olabilir. Orta vadeli planda tahmin edildiği gibi %36-42 hedefi gerçekleşirse politika faizleri de düşecektir.

Tüm yazılarını göster