✔ Politika faizini bir an önce 2024 sonu hedefi ile uyumlu bir düzeye yükseltmek gerekir. Yüzde 38 civarındaki 2024 sonu enflasyonu ile uyumlu politika faizini yüzde 40 olarak alabiliriz.
Son yazım şöyle bitiyordu: “2022’de normal yollarla -net hata ve noksan ile TCMB rezervi dışında kalan finansman kalemleriyle- cari açığımızı finanse edemedik. Bu yılın ilk yedi ayında bu sorun artarak sürdü. Cari işlemler açığımız 42,3 milyar dolar iken normal yollarla bulabildiğimiz finansman 19,4 milyar dolarda kaldı. Bu sorunu bir an önce aşmamız gerekiyor. Aşmamız için ise mutlaka politika-mevduat-kredi faizlerinin normale -enflasyon ile uyumlu düzeylere- çıkmaları şart ama yeterli değil.”
Para Politikası Kurulu (PPK) 21 Eylül Perşembe günü -okuduğunuz yazının günışığına kavuşacağı gün- toplanıyor. Faiz kararını alacakların şu olguya dikkat etmeleri gerekiyor. Enflasyon yüksek, çoğu mal ve hizmetin fiyatı artmakta birbirleriyle yarışta, dolayısıyla fiyat artışları çok yaygın, kontrol edilmezse enflasyon daha da yükselecek. Kaldı ki OVP ve TCMB tahminleri de 2024 yaz aylarında enflasyonun yüzde 70 civarında tepeye ulaşacağı yönünde. TCMB’den yeteri şiddette ve süratte faiz artışı kararı gelmezse, 2024 sonu için konulan yüzde 33 enflasyon hedefine (tahmini hedef olarak alıyorum) hatta onun biraz üzerindeki bir düzeye -mesela yüzde 38’e- enflasyonun düşmesi zorlaşır.
Bu durumda, enflasyon beklentileri de bozulur. Dahası, her daim ama özellikle de son iki yılda enflasyonun ana belirleyicisi olan döviz kurundaki yukarıya doğru baskıyı yok etmek çok zorlaşır. Bunun temel nedeni ise, Türkiye’ye ilişkin risk algısının, kuru sakinleştirecek düzeyde sermaye girişini normal yollardan sağlayacak düzeye düşmemesi olur. Dolayısıyla, politika faizini bir an önce 2024 sonu hedefi ile uyumlu bir düzeye yükseltmek gerekir. Yüzde 38 civarındaki 2024 sonu enflasyonu ile uyumlu politika faizini yüzde 40 olarak alabiliriz.
Faiz kararına ilişkin iki uç durumun sonuçlarına bakalım. İlk uçta, PPK’nın perşembe günkü toplantıda sürpriz yapıp politika faizini yüzde 35’e yükseltmesi ve Ekim ayında bir artış daha yapacağını ima etmesi var. Hiç şüpheniz olmasın döviz kuru paldır küldür düşer. OVP’de bütçe açığı için öngörülen değerlerin aşılmayacağını güvence altına alan adımlar sürerse, sermaye girişleri açısından olumlu bir ortam yaratılmış olur. Belki hayal ama TCMB’nin ve TÜİK’in bağımsızlığına yönelik kurumsal düzenlemeler de yapılırsa bu ortamın kalıcı olması yolunda önemli bir mesafe alınmış olunur. Bu ortamda, enerji fiyatlarında büyük bir artış olmadıkça, enflasyonun hedeflenen düzeye yaklaşması çok kolaylaşır.
İkinci uçta ise politika faizinin sadece 2,5 puan yükseltilerek yüzde 27,5’e çıkarılması var. Büyük ihtimalle döviz kuru artış eğilimine girer. TCMB artışın kontrolden çıkmasını önlemek için döviz satmak zorunda kalır. Sermaye girişleri açısından elverişli bir ortamı oluşturmak başka bir bahara kalır. Bu koşullar altında enflasyonu dizginlemek zorlaşır. Hele bir de politika faizinin en fazla yüzde 30’a yükseltileceği ve orada durulacağı algısı oluşursa iş iyice zorlaşır.
Elbette ucun ucu alternatif de var; politika faizinin hiç yükseltilmemesi. Bu alternatif bana gerçekçi gelmiyor; bu nedenle de ne ölçüde yıkıcı sonuçlara yol açacağı üzerinde durmak istemiyorum. Bakalım politika faizi yüzde 25 ile yüzde 40 arasında nerede konumlanacak?