Politika faizi Kasım’da da sabit kaldı

Zafer Özcivan

Ekonomist-Yazar

TCMB para piyasaları kurulunun kasım ayı toplantısında faiz indirimi beklerken politika faizi son sekiz aydan bu yana sabit kaldı ve %50 oranı devam etti. Kendi tahminlerime göre kredi maliyetlerinin yüksekliği, döviz kurlarının yatay seyretmesi nedeniyle üretime olan negatif etkiyi göz önüne alarak bu aydan önceki ekim ayında indirim beklentisine girmiştim. Fakat ekim ve kasım aylarında da politika faizi %50 de sabit kaldı.

Bilindiği üzere kredi maliyetlerinin yüksekliği, döviz kurlarının yatay seyretmesinin sonucu olarak ülkemizde üretime bu dönemde her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğu kesindir. Ancak enflasyonu da kontrol almak durumundayız. Yaklaşık bir yıldan bu yana enflasyonun bir sebebi olan iç talebi azaltmak amacıyla uygulanan sıkı para politikası sonuçlarını yeni yeni vermeye başladı. Ancak başta dar ve sabit gelirli vatandaşlarımız başta olmak üzere geçim sıkıntısı çeken, alım gücü sürekli düşen, hayat pahalılığını her geçen gün daha çok hisseden vatandaşlarımızın sayısı da çoğalmaya başladı. Enflasyonla mücadele edebilmek için sıkı para politikasının yanında sıkılaştırılmış maliye politikasının da uygulanması gerçeği açıktır. Sıkılaştırılmış maliye politikası ise iki şekilde mümkündür.

- Vergilerin arttırılması,

- Kamu harcamalarının kısılması.

Vergilerin arttırılması yönünde daha önce bazı düzenlemeler yapıldı ve yapılmaya da devam ediyor. Bazen güncelleme, ayarlama, tüketim limiti gibi isimler altında çeşitli yeni gelir kalemleri oluşturulmaktadır ve bunların hepsi vatandaştan beklentilerdir. Şunu unutmamak gerekir ki devletin sıkıntısı hepimizi ilgilendirmektedir ama bu kadar yüksek beklentiler hep vatandaşlara yüklenmekle olmamalıdır. Ayrıca vergilerin yükseltilmesi enflasyon olarak geri dönecektir.

Kamu harcamalarının kısıtlanmasına gelecek olursak enflasyonun önemli sebeplerinden biri olduğu açıktır. Bundan bir müddet önce açıklanan tasarruf paketinde hatırladığım kadarıyla 180 milyar TL’yi kapsayacak şekilde bir tasarruf planı açıklanmasına rağmen gerçekleşmediği inancı hakimdir. Kullanılan özel uçaklar, bakanlığa yüksek rakamlarla yaptırılan tuvalet gibi örnekler halkın bu konuda olumsuz yaklaşımına sebep olmuştur.

Yukarıda açıklamaya çalıştığım gibi içinde bulunduğumuz ekonomik krizden çıkabilmemiz için önce devlet tasarrufa başlamalı ki vatandaş da kabul etsin ve kendine düşeni yapabilsin. Fakat uygulamada her fedakârlığın vatandaştan beklenmesi yanlıştır.

Son yapılan TCMB para piyasaları kurulu toplantısından sonra enflasyonun düşme eğilimine girdiği, hizmet enflasyonunda da başarı sağlandığını ancak gıda enflasyonunda görülen direncin kırılamadığını ve bu yüzden politika faizinin sabit bırakıldığı ifade edilmektedir. Ve bu karar doğrultusunda baktığımız zaman halkın tamamını ilgilendiren gıda enflasyonunda bir düşme değil yükselme görüldüğü ortadadır.

Yukarıda da değinmeye çalıştığım gibi içinde bulunduğumuz ekonomik ortamda üreticinin kredi ihtiyacının da sürekli olduğu gerçeğiyle faiz maliyetinin %65-70 olması dolayısıyla özellikle ihracat yapan işletmeler başta olmak üzere firmalar haklı olarak kredi kullanmak istememekte öte yandan döviz kurlarının yatay seyretmesi sebebiyle karlılık son derece azalmış, daha da ötesi bazı üreticiler zarar etmek durumunda kalmışlardır. Durum böyle olunca işletmeler üretimleriniz azaltma yönüne gitmişler ve küçülmeye de işçi çıkarmakla başlamışlardır. Bu durumun daha kötü tarafı da iflas ve konkordatolar artmaya başlamıştır. Dolayısıyla politika faizlerinin ve buna bağlı olarak ticari faizlerin de indirilmesi son derece elzem bir durum halini almıştır. TCMB para piyasaları kurulunun belirttiği üzere önümüzdeki aralık ayında en az 500 baz puanlık bir indirim beklenmektedir ve doğru bir karar olacağı da kesindir. Öte yandan yabancı kurumlar daha önce belirttikleri politika faiz indirimini (Morgan Stanley, Citi group) 2025 yılının ilk çeyreği olarak öngördükleri indirim zamanını aralık ayına çekmişlerdir.

Bir diğer konu bu yılda dördüncü kez revize edilen enflasyon oranı %44 olarak öngörülmüştür. Ancak bana sorarsanız bu tahminin gerçekleşmesi de son derece zordur. Çünkü birkaç ay öncesine kadar eksi değerlerde olan TCMB rezervimiz 15 Kasım haftasında brüt 159 milyar dolara yükselmesine rağmen (büyük başarı olduğu kesindir.) yeterli değildir. Çünkü IMF kriterlerine göre rezervimiz en az kısa vadeli borç kadar olduğu düşünüldüğünde 235 milyar dolar borcumuz vardır ve yaklaşık 80 milyar dolar açığımız bulunmaktadır. Ayrıca bu yılın sonunda da 1,074 Trilyon TL bütçe açığımız oluşacağı tahmin edildiğinden enflasyon tahminleri şaşabilir ve %50 ile de yılı kapatabiliriz.

Dünyada ABD, AB ve İngiltere faiz indirimine gittiği halde bizde yüksek faiz uygulamasının temel nedeni başta yüksek enflasyonla mücadele, döviz kurlarının yükselmesinin önüne geçmek, yabancı yatırımcılar için cazibe yaratarak sıcak para da olsa yabancı paranın ülkeye girişini sağlamak, yüksek faiz nedeniyle tüketici harcamalarını ve kredi talebini azaltarak fiyat artışlarının önüne geçmek, harcamaları kontrol altına almak, tasarruf sahiplerinin TL den vazgeçmesini önlemek olarak açıklanabilir. Ancak bu durumda en çok zarar gören kesim hiç şüphe yok ki dar ve sabit gelirliler olmuştur. Ancak bu durumda ekonomik büyümemiz olumsuz yönde etkilenecektir.

Yukarıdaki açıklamaya çalıştığım nedenlerden de anlaşılacağı üzere yüksek faizi üretimin azalmasına, işsizliğin artmasına, ihracatın azalmasına yol açmış durumdadır. TCMB rezervlerimizin ihracatımızın yükselmesi, yabancı yatırımcıların ülkemize SABİT SERMAYE TATIRIMI olarak gelmesi sayesinde mümkün olacaktır. Rezervlerimizin artmasının en büyük sebebi carry trade yöntemiyle gelen paradır ve bir müddet sonra geldiği gibi gidecektir.

Konumuzu özetlemeye çalışırsak faizlerin düşmesi, döviz kurlarının artışına yol açabilir ve bu da enflasyonun yükselmesi demektir. Ancak ülkede üretim azalması enflasyon yükselişinden daha önemli olduğu için bir müddet daha sıkıntılara katlanmak zorundayız. Dolaysıyla yılsonu hedefinin tutması, hatta 2025 yılı %21 lik hedefin yakalanması da önümüzdeki süreçte belirlenecektir.

Politika faizlerinin düşürülmeye başlaması ve devam etmesi ise üretim ve ihracatın yükselmesinde, işsizliğin azalmasında döviz rezervimizin yükselmesine katkı sağlayacaktır. Ayrıca enflasyonun önünün kesilmesi için sıkı para politikasının yanında sıkı ve sürdürülebilir maliye politikası uygulamasıyla mümkün olacaktır.

Tüm yazılarını göster