Zafer Özcivan
Ekonomist
Eylül 2021’de yeni ekonomik modelin uygulanmaya başlamasıyla birlikte başlayan politika faizlerinde aşağıya doğru başlayan eğilim kasım ayında yapılan T.C. Merkez Bankası para politikaları kurulunun yaptığı toplantıda %9’a çekilerek iki yıl aradan sonra tek haneye düşürüldü. Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamada faiz indirim döngüsünün sona erdiği bildirildi.
Öncelikle “faiz indirim döngüsü” açıklaması neden yapıldı anlamakta güçlük çekiyorum. Döngü tekrar aynı yere gelecek demek olduğuna göre neden böyle bir açıklama yapıldı bilemiyorum.
Cumhurbaşkanı’nın faize karşı tutumunu hepimiz biliyoruz. Vatandaş olarak bizler de faize karşıyız ama ekonomide dengenin sağlanması için faiz temel ögelerden biridir. Eylül 2021 de politika faizinin düşürülmeye başladığından bu yana yüksek seyreden enflasyon, hayat pahalılığının artması, alım gücümüzün düşmesi gibi ekonomik olumsuzlukları hepimiz yaşamaya devam ediyoruz ve bir çoğumuzun da yaşam tarzı değişti. Artık nereden tasarruf edebileceğimizi, ihtiyaçlarımızı ertelemeyi, alışveriş konusunda araştırma yapma gibi önlemler almaya başladık.
Faizin düşmesi özellikle bankacılardan başka bir kesime fayda sağlamamış gözüküyor. Halbuki hükümetin faiz düşürmesinin temel nedeni üretim sektörünün kredi maliyetlerinin düşmesi için ucuz maliyetli kaynak sağlayarak girişimcileri üretime teşvik etmek, ülkemizde yatırımların artması, üretilen ürünlerin çeşitliliğin artması ve yeni ürünlerin eklenmesi, ithal ikame ürünlerin yerli olarak üretilmesi idi. Bu sayede artan üretim sayesinde ihracat daha da yükselecek, işsizlik azalacak, dış ticaret açığı minimize edilecek, devletin vergi gelirleri yükselecek ülkeye döviz girdisi sağlanarak döviz kurlarının kontrolu kolayca ele alınacak ve enflasyon, maliyetin düşmesi ve kurların kontrol altına alınacağı için düşme eğilimine girecekti. Fakat uygulamada düşük faiz oranı ile ek kaynağın üretime aktarılması beklendiği gibi olmadı. Bankacılık sektörü, merkez bankasından politika faiz oranı ile aldığı parayı ihtiyaç sahiplerine yüksek karlar ekleyerek sattılar ve bu sayede tarihinde görülmemiş şekilde astronomik karlara ulaştılar.2022 yılının ikinci yarısında elde ettiğimiz %7.6 oranındaki ekonomik büyümenin en büyük payı %24.6 ile bankacılık ve finans sektörü kaydetmiştir. Hâlbuki gerçek büyüme üretim alanında olması, gelir adaletsizliğini ortadan kaldırılması, milli gelirden alınan pay her vatandaşa eşit olarak dağıtılması ile mümkündür.
İçinde bulunduğumuz dönemde hayat pahalılığı ile hepimiz mücadele ediyoruz. Pahalılığı biraz da marketler yarattığı söyleniyor. Bu tez doğru olabilir. Bu konuda yaptığım bir araştırmada aldığım bilgiyi paylaşıyorum: Büyük zincir marketler özellikle gıda ürünlerini halden değil, direk tarım üreticilerinden yani tarladan alıyor. Dolayısıyla komisyon, hal rüsumu gibi giderleri ödemeden çok ucuza aldığı ürünü ucuz satması gerekirken piyasa fiyatları ile tüketiciye sunuyor. Pahalılık bu sayede ortaya çıkıyor. Yaşadığım bir market olayını da paylaşayım. Üç harfli bir markete gittiğimde bir müşteri ile kasiyer arasında geçen tartışmaya kulak misafiri oldum. Müşteri, aldığı ürünün raf etiketi ile kasa fiyatının farklı olduğunu iddia ediyor ve sistemin yanlış olduğunu haklı olarak savunuyor. Müşteri market görevlisine başvurarak sorunun çözümünü istediğinde ise görevli, fiyatların değişimine yetişemediklerini söylüyor ve müşteri ürünü almadan marketi terk ediyor. Demem o ki fiyatların kontrolden çıkmış duruma geldiği çok açık şekilde belli oluyor.
Bu tür olumsuzlukların yaşanmaması için ekonomik denetim sistemi son derece önemlidir. Verilen cezalar caydırıcı olmalıdır ki tekrar etmesin. Nitekim Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi para cezaları yetmiyor, işyeri kapatma cezaları getirilmelidir. Hükümet tarafından açıklanan Koop Bakkal projesi de marketlerdeki pahalılığı önleyecek önlemlerden biridir.
Enflasyonun yılbaşında en azından baz etkisiyle düşmeye başlayacağını hükümet yetkilerinden duyuyoruz. Seçim dönemine girdiğimiz için bu tez doğru olabilir ama TÜİK in enflasyon oranlarına baktığımızda ise TÜFE ile ÜFE arasındaki makasın açık olması bir müddet daha enflasyonla mücadele edeceğimizi gösteriyor.
Hazine ve Maliye Bakanımızın açıklamaları da aynı yönde olmasına rağmen pek inandırıcı gelmiyor. Çünkü daha önceleri verilen tahminler tutmadı ve enflasyon yükselişini sürdürdü. Enflasyon, kronik hastalık gibidir. Yani tedavi sırasında kişinin bazı ek rahatsızlıkları da görülebilir.
Enflasyonu önlemek için öncelikle döviz kurlarının aşağı çekilmesi gerekir. Çünkü yerli ve yabancı fark etmeksizin tüm ürünlerin fiyatı döviz kurları baz alınarak değerlendirilmektedir.
Faiz düştüğü zaman enflasyon düşmüyor hatta şimdiye kadar olduğu gibi yükseliyor. Düşen faizler karşısında düşmesi gereken kredi faizleri de aksine düşmüyor. Aşağıdaki grafikten görülebilir.
Görüldüğü gibi kredi faiz oranları politika faizinin çok üstündedir.