Politika faizi 50 baz puan daha düştü

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist 

Eylül 2021’de başlayan politika faizlerinin düşürülmesi işlemi şubat ayında da 50 baz puan geri çekilerek 8.5 oranına düşmüş oldu. Enflasyonun yükselmesi göz önüne alınarak başlatılan faizlerdeki düşme daha nereye kadar gidecek merak konusudur.

Ekonomik denge kuralı gereği sadece politika faizlerinin düşürülmesi sorunu çözmemektedir. Öncelikle enflasyonun önü kesildikten sonra bu kararlar alınmalıydı. Çünkü faizleri düşürdüğünüz zaman ister istemez döviz kurları yükselmektedir. Döviz kurlarının artması ile enflasyonun yükselmesine sebep olmaktadır.

Hükümetin üretim odaklı büyüme hedefini alkışlamak gerektiği aşikârdır ama gidilen yol tartışma konusudur. Çünkü en başta gıda olmak üzere her ürün kat ve kat zamlanmış ve halkımızın büyük çoğunluğunun geçim sıkıntısı çekmesine sebep olmuştur ve halen bu durum devam etmektedir. Dışa bağımlı olduğumuz ve en temel ihtiyaçlarımızdan olan akaryakıt, enerji, doğalgaz gibi ürünleri döviz kuru ile aldığımızdan dolayı dış ticaret açığımız da çoğalmaktadır. Dış ticaret açığı sadece bu iktidarın değil, ülkemizin çok uzu n yıllardan bu yana süregelen önemli sorunlarından biridir. Bunun sebebi kısaca üretmeden tüketmemizden kaynaklanmaktadır. Dış ticaret açığı ihracatımızın ithalattan daha az olması anlamıyla bakıldığında yeteri kadar ihracat yapamadığımız, üretim kaynaklarımızın eksik olması, ülkemize yeterli seviyede döviz gelmediği gerçeğidir. Dolayısıyla hükümetin uygulamaya koymaya çalıştığı üretim odaklı büyüme sonuna kadar desteklenmelidir.

Politika faizlerinin düşürülmesinin esas amacı öncelikle üretim işletmelerinin düşük faizli kredi kullanarak üretimin canlanması ve bunun sonucunda ihracatın yükselmesi ve dolayısıyla ülkemize giren döviz miktarının arttırılmasıdır. Çünkü merkez bankası döviz rezervinin yeterli olması, döviz kurlarının kontrol altına alınmasını kolaylaştıracak ve böylelikle enflasyonun da önü kesilecektir.

Ancak uygulamada düşük faizli kredi sanayiciler başta olmak üzere ihtiyaç sahiplerine bir türlü ulaşmadı. Hükümet yetkilileri bunun önüne geçebilmek için zorunlu karşılık düzenlemelerine gitse de istenen seviye yakalanamadı. Yani politika faizi ile piyasa faizleri arasında önemli fark oluştu. Bu durum bankaların tarihin en yüksek karlarını elde edilmesi ile ortaya çıktı.

Ekonomik kriz sebebiyle riskin artması, bankaları kredi verme konusunda ketum davranmaya zorladı ve sonuçta ihtiyaç sahiplerinin krediye ulaşması zorlaştı.

Günümüzde politika faizi %8.5’a kadar düşmesine rağmen piyasa faiz oranı %30 seviyelerinde bulunuyor. Yani politika faizinin düşmesini bir faydası yok gibi gözüküyor.

Politika faizi indirimlerine rağmen yaz aylarında yüzde 50'ye ulaşan ticari kredi faizlerine TCMB'den müdahale gelmişti. 20 Ağustos 2022 tarihli düzenleme ile bankaların, TL ticari kredilerinde yüzde 30'u aşan faiz uygulaması da zorlaştırıldı. TCMB'nin haftalık faiz istatistiklerine göre ticari kredilerde uygulanan ortalama faiz yüzde 14.49'a geriledi fakat ticari krediler durma noktasına geldi.

Yukarıdaki grafiklerden de anlaşılacağı üzere kredi faizlerinin yüksekliği ortadadır ve politika faizinin düşmesi ihtiyaç sahipleri için bir anlam ifade etmemektedir.

Merkez Bankası'nın haftalık faiz istatistiklerine göre politika faizinde indirimlerin yeniden başladığı Ağustos 2022'de 3 aya kadar vadeli TL mevduat faizleri ortalama yüzde 19.53 seviyesindeydi. Bankalar arası rekabet artıkça TL mevduat faizleri de yükseldi. Son verilere göre 17 Şubat itibarıyla 3 ay vadeli TL mevduatta ortalama faiz yüzde 26.64'e çıktı. Bunda da özellikle Merkez Bankası'nın TL mevduat oranında bankaların ulaşması gereken hedefi 2023 ile birlikte yüzde 60'a çıkarması ve döviz dönüşü kur korumalı TL mevduatta faiz üst sınırını kaldırması etkili oldu. Dövizden dönüşlerde KKM faizi yüzde 18'lere kadar çıktı.

Tüm yazılarını göster