Son 1 yıl içerisinde bu köşede sıklıkla farklı başlıklar üzerinden global enflasyonist baskıları, bu süreçteki mücadele yöntemlerini ve olası yan etkilerini tartışmaya açmıştık. Öte yandan geride kalan 1 ay içerisinde küresel finans sisteminde yaşanan çalkantıların Atlantik’in iki farklı yakasında da takip edilmiş olması yol haritalarının değişmesine ve sert şekilde revize olmasına zemin hazırladı. Gelinen noktada mikro ve makro verilerin takip edilmesinin yanında olan biteni anlama çabalarında artış gözlendi, kafalar karıştı ve yarın atılmak istenen adımın çoklu yan etkilerinin daha önce düşünülmeyen ne tür hasarlara yol açabileceği değerlendirmeler içerisine dahil edilir oldu.
Bankacılık krizinin tek suçlusu ne Fed ne de ECB. Global para politikalarındaki sıkılaşma ile banka bilançolarını dikkatle yönetmekten sorumlu olan kişilerin yaptıkları kabul edilmez hataları ayrıştırmakta fayda var. Evet, doğrudur; son 40 yılın en yüksek enflasyonist baskılarının hazmedilme sürecinde hatalar yapılmış olabilir. Ancak, koşulları içerisinde bulundukları çevre ve zaman dilimi ile değerlendirmekte her zaman için fayda vardır. Hatırlayalım; pandemiden çıkış çabalarının arttığı zamanlar. Yeniden farklı bir virüs ile karşılaşılır mı? Kapanmalar bir kez daha gündeme gelir mi? Para ve maliye politikalarının eşzamanlı hareket etmeleri önemli ölçekte başarı sağlamasına sağladı da bir sonraki sürpriz için yeterli cephane var mı? Enflasyon baskılarının yüksek şiddette hissedilmeye başlanacağı noktaya dek sabırlı olunmalı ve büyüme önceliklendirilmeli mi yoksa riskler büyümeyi de sepete katarak çeşitlendirilmeli mi? Böylesi bir süreci konuşuyorduk.
Öyle ya da böyle; global sistem önemli bir enflasyonist şok yedi. Etkileri hali hazırda devam ediyor. Bakmayın bugünlerde bizim açımızdan hiç de sürpriz olmayan “baz etkisi” kavramının sıklıkla konuşulur olduğuna. Yapısal olarak sorunda çözüme gelindiğine dair sinyaller henüz güçlenebilmiş değil. Herkes bir diğer farklı indikatör ile durumu teyit etmeye ve anlamaya çalışıyor. Zor zamanlar. Üstelik bir de konuya bankacılık krizi ve potansiyel ikincil etkileri dahil olmuş durumda. Yani, hesap kitap yoğunluğunda artış var. Gerçekten zor zamanlar. Mesela ABD’ye bakalım; kredi koşulları 3-4 hafta öncesine kıyasla biraz daha iyi ama hala sıkı. Bilançoları takip etmeye başladık. Fed’in açtığı borçlanma kanallarındaki likidite ihtiyaçları kademeli de olsa azalıyor ama hala daha böylesi bir durum masada. Dahası, gecikmeli sıkılaşma etkileri ile sistemdeki gizlenmiş sorunların ne noktada ne ölçekte buluşacağını kestirme gayretleri had safhada.
Gelin makrodan fiyatlamalara uzanalım. Son iki haftalık süreci konuşmaktan ciddi anlamda fayda var. ABD’de zincir halinde veri seti takibi gerçekleşti. ISM verilerinden ADP özel sektör istihdamı ve meşhur tarım dışı istihdama, son olarak da tamamladığımız hafta ile birlikte TÜFE ve ÜFE verilerini yakından izledik. Açıklanan rakamlarda “kısmen de olsa” sakinleme, daha “soft” bir tablo görüyoruz. Bu da gün sonunda “Fed, Mayıs ile birlikte son adımını atar, bekle-gör moduna geçer” fikrini daha güçlü bir pozisyona taşıyor. Nitekim swap piyasaları mayıs FOMC toplantısı için yüzde 80’in üzerinde bir ihtimal ile +25bp faiz adımını işaret ediyor. Bu da bizi yüzde 5-5,25 federal fonlama oranı aralığına taşıyor. Fed’in projeksiyonları ile paralel. Yılın geri kalan kısmı için de faiz indirimi senaryosu var. Mesela Aralık için aynı swapların bize gösterdiği son durum yüzde 4,25-4,30’lu seviyelerde şekilleniyor. Burası ciddi muamma. Neredeyse 1 puanlık geri adım atmak demek. Şahsi kanaatim imkansıza yakın olduğu. Buradaki senaryom ise “sert iniş” değil, daha yumuşak, belki yüzde 1’in de aşağısında ama yine de artı bölgede ABD büyümesi. Kaldı ki enflasyon henüz oldukça prematüre.
Tüm bunlar gün sonunda bize USD negatif koşulları sağlıyor. Bu da risk algısını destekliyor, stresi azaltıyor, en azından borçlanma ve fonlama kanalları üzerinden ek baskı gelmesini engelliyor. Ancak, esas soru işareti, piyasaların Şubat dönemindeki hataya düşüp düşmediği kısmı. O dönemde de faiz indirimlerinden faiz artırımlarına sert geçiş olmuş ve deyim yerindeyse “piyasa dağılma” noktasına gelmişti. Tüm bunlar konuşması kolay, yaşaması ve fiyatlaması zor geçişler. Bu nedenle sorgulamaya devam etmekte fayda var.