2008’den beri merkez bankalarının yarattığı sonsuz kredi sayesinde finansal piyasalar son derece korumacı bir ortamda yaşıyor ve şekilleniyorlar. Yaratılan anormal boyutlardaki likidite bir afyon bağımlılığı gibi bütün piyasaları ve piyasa aktörlerini etkilemiş vaziyette, ve para politika karar ve metinlerindeki en ufak bir değişiklik işareti bile piyasalar tarafından çok yakından takip ediliyor.
Bu ortamda gittikçe garip tepkiler de görüyoruz. Örneğin Fed’in geçen hafta ilk defa “bir vakitte” parasal gevşemeyi durdurabileceği şeklinde anlaşılan açıklamaları üzerine gelen piyasa tepkileri. Esasen manşet enflasyon yüzde 5.0’a kadar çıkmış durumdayken Fed’in (veya herhangi bir gelişmekte olan merkez bankasının) bu yönde bir açıklama yapması çok da anormal bir durum değil. Ayrıca, faizdeki sıkılaştırmadan kasıt bu sene değil, seneye değil, belki 2023’de toplamda 50 baz puanı geçmeyecek 1-2 seferlik bir artırım. Evet, 2008 krizi sonrası 12 senedir bu “faizsiz” ortama alıştık, ama iktisat tarihine baktığımızda bunun son derece istisnai bir durum olduğu da ortada. Kısaca, er geç bir gün para politikalarında normalleşme olmak zorunda. Ancak, başta da dediğim gibi artık kolay paraya “bağımlı” olmuş finansal piyasalar için en ufak bir “dozaj” ayarlaması bile ciddi rahatsızlık yaratıyor.
Geçen haftaki Fed kararından sonra Powell’ın düzenlediği Fed toplantısında daha şahin bir yöne kaydığı yönünde bir fikir oluşmasıyla birlikte piyasalar birden hareketlendi. Powell konuşmasında enflasyon gelişmelerine değil de, işgücü piyasasındaki toparlanmaya odaklandıklarını ifade edince hisse senetleri değer kaybederken 10-yıllık tahvil faizleri yüzde 1,4’lere, rekor düşük seviyelere geriledi. Dolar endeksi yükselirken altın ve kripto para gibi yatırım alternatifleri hızla değer kaybetti.
Ancak bütün bunlar oldukça kısa süreli gelişmeler oldu. Bu hafta salı günü Powell’ın Temsilciler Meclisi’ne yaptığı sunum ile piyasaların beklentileri de bir anda yeniden değişti. Powell konuşmasında arz sorunları ve ekonominin yeniden açılması nedeniyle enflasyonda oluşan artışı “geçici” olarak gördüğünü ancak fiyat baskılarının azalmasının kesin zamanlamasının belirsiz olduğunu da vurguladı. İşgücü piyasasının ise hâlâ kat etmesi gereken uzun bir yolu olduğunu ve sürekli desteğe ihtiyaç duyduğunu belirtti. Bu konuşmayla birlikte de piyasalar bir anda geçen hafta gösterdikleri tepki hareketlerinin hemen hemen hepsini geri aldılar.
Daha önce de yazmıştım, piyasaların ciddi ciddi ABD ekonomisinde kalıcı bir enflasyon yükselişi olacağı konusunda gerçekten de çok endişelendiklerini hiç zannetmiyorum. Gelişmiş ekonomilerde kalıcı ve yükselen enflasyon yaşanması bugünün küresel düzeyde rekabetçi ve (kısa vadede pandemi gibi sebeplerden dolayı problem yaşasa bile) orta vadede mutlaka arz kısıtlarını aşacak bir yapıya sahip dünya ticaret ağı sayesinde imkansıza yakın bir durum. Üstelik biz de dahil pek çok gelişmekte olan ülkenin değer yitiren paraları dolayısıyla Batıya çok daha düşük birim fiyattan ürün tedarik etme durumları da söz konusu iken. (Ticaret savaşları meselesi de biraz abartılmış bir mesele. Özelllikle Biden ile birlikte ABD-Çin ilişkileri eski rayına girmese bile, oldukça normalleşecek.)
Peki finansal piyasalar ABD ekonomisinde kalıcı ve yüksek bir enflasyon olmayacağını bilmiyorlar mı? Tabii ki, biliyorlar. Onların tek derdi bu bol likidite – sıfır faiz ortamını olabildiğince uzun sürmesini sağlayabilmek.