ABD piyasalarından karışık sinyaller geliyor. İyi haber: ABD borç tavanı sorununun aşılacağı konusunda prensip kararına varılması. Kötü haber: Fed’in yakından izlediği Kişisel Tüketim Harcamaları (PCE) öngörülenden daha inatçı bir enflasyona işaret ediyor.
Piyasalar, geleneği bozmayarak, bardağın dolu tarafını görmeyi tercih ediyor. Güçlü ekonomik verilerin de etkisi ile ABD hisselerinde yüzde 1-yüzde 2 arası bir tepki alışı görülüyor. İsteğe bağlı tüketim, bilgi teknolojisi ve iletişim hizmetleri yükselişin itici güçleri.
ABD borç tavanı sorunu piyasalarda sınırlı hasar ile aşıldı. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler 2024 ve 2025 yıllarında savunma dışı harcamaları sınırlayan bir plan üzerinde prensip olarak anlaşmaya vardı. Sağlık, sosyal güvenlik zorunlu alanlarda bir kısıntı söz konusu değil.
İki tarafın da kazanımlar elde ettiği ve ödünler verdiği bir anlaşma görüyoruz. Borç limitinin 2025 Ocak ayına kadar geçerli olması 2024 Kasımında yapılacak başkanlık seçimleri öncesi piyasa riskini ortadan kaldırdığı için Demokratlar tarafından başarı olarak görülebilir.
Buna karşın, isteğe bağlı harcamaların 2024 yılında sabit tutulması, 2025 yılında sadece yüzde 1 artırılması seçimlerde bütçe kozunun kullanılmasını engellediği için Cumhuriyetçiler açısından başarı olarak görülebilir.
Gelelim, piyasanın pek tepki vermediği kişisel tüketim harcamaları verisine. Veri iki temel mesaj veriyor: (i) Hanehalkı talebi dışsal şoklara karşı dayanıklı; (ii) Enerji ve gıda harcamalarını hariç tutan çekirdek enflasyon beklentilerden daha inatçı.
Veri sonrasında en önemli tepki Fed vadeli piyasalarında görüldü. Piyasalar artık haziran ayında 25 baz puan artış bekliyor. Son bahar aylarında 50-75 baz puan indirim beklentisi rafa kaldırılmış durumda. Piyasa Fed inatlaşmasını ortadan kaldıran veriyi tahvil için negatif, dolar için pozitif görüyoruz.
Türkiye piyasaları dünyadan bağımsız oynak seyrini sürdürüyor. Seçim sonrası sert yabancı satışıyla gerileyen hisse senedi ve eurobond piyasaları dip seviyelerden dönmeye çalışıyor. Seçimleri geride bırakan piyasalar önümüzdeki dönemde uygulanacak ekonomi politikalarına odaklanacak. Seçim öncesi Ankara’dan gelen değişim sinyallerinin ne kadar hayata geçirileceğine bağlı olarak piyasaların yönü belli olacak.
Kur üzerindeki baskının kontrollü bir şekilde bırakılacağı, enflasyonun yüksek kalacağı ve büyümenin sınırlı yavaşlayacağı bir ortamda borsa için kötümser değiliz. Yüksek enflasyon ortamında hisse senedini reel varlık olarak görmeye devam ediyoruz. Türk lirasının değer kaybetme riskine karşın portföylerde önceliği uluslararası mal ve hizmet üreten, bilançosu sağlam şirketlere veriyoruz.
Seçim sonrası yüzde 20’nin üzerinde değer kaybeden banka hisselerinin seyri Ankara’nın uyguladığı yaptırımların ne derece gevşetileceğine bağlı olarak belirlenecek. Kredi faizleri üzerinde kontrollerin azaltılması durumunda banka hisselerinde güçlü bir tepki görebiliriz. Ancak Ankara’dan bu yönde gelen bir sinyal olmadığını vurgulayalım.
Yüksek katılımlı, huzur içinde yapılan bir seçim ve sonrasında ekonomiye öncelik veren sağduyulu politikalar temenni ediyoruz.