Son yıllarda petrol dünyasında farklı bir durum yaşanmaya başlandı. Eskiden petrol arzında bir sorun oldu mu fiyatlar hemen artardı. Ama şimdi aynı tepki aynı şiddette olmuyor. Mesela en son yaşanan Ortadoğu gerginliği sonrası petroldeki artış hem fiyat hem de süre olarak çok sınırlı kaldı, sonra fiyatlar geriye geldi. Düşünün; İran ile İsrail arasında füzeler, patlayıcı yüklü dronelar gidip geliyor ve fiyatlar artmıyor. Oysa bir zamanlar böyle bir çatışmanın olasılığı bile gerginlik yaratmaya yeterdi.
Küresel petrol piyasalarında yeni bir dönem mi başlıyor? Bu soru özellikle son yıllarda çok sık sorulur oldu. Geçen hafta Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol CNBC-e yayınında Emre Eser’in sorularını yanıtlarken bu konu tekrar gündeme geldi. Fatih Birol “Global petrol piyasalarında yeni bir döneme girmek üzereyiz. Bu yeni dönem, geçmişteki yıllara kıyasla oldukça farklı bir dönem olacak” diyor.
Aslında bu yaşadığımız petrol piyasalarının yaşadığı ilk büyük değişim değil. Petrol piyasası bundan önceki en büyük değişimini 1973 yılındaki ambargo krizi ile yaşamıştı. O dönemde Arap ülkeleri petrol satışlarını kısıtlamış; birçok ülkede çok uluslu şirketlerin varlıklarına el konulmuştu. Tabii o süreçte fiyatlar fırlamış, piyasa alt üst olmuş, dünya yüksek enflasyon dönemine girmişti. Sonrasında başka krizler ve şoklar da oldu.
Ardından ABD’de kaya gazı ve kaya petrolü üretimin artmasıyla yeni bir kırılma daha yaşandı. Kaya gazı ve petrolünün şekillendirdiği yeni petrol düzeni enerji piyasasını yeniden şekillendirdi. Petrol piyasasına yön veren başka nedenler de var.
Mesela, 40 yıldan uzun bir süredir enerji konularında yazıp çizen Philip Verleger, Energy Intelligence adlı sitede, bu değişimi dört nedene bağlıyor: stratejik amaçla tutulan rezervlerin 2022 yılında arz talebi dengelemek için kullanılmaya başlanması, emtia finansmanı ile ilgili düzenlemeler, faiz artırımları ve bir zamanlar çok güvenilen vadeli işlem ve opsiyon araçlarının artık yeterli korumayı sağlayamamaları. Özellikle stratejik rezervlere başvurulması önemli bir değişiklik oldu. Çünkü bir zamanlar stratejik rezervlere dokunmak akıllara dahi getirilemezdi. Bu sayede Ukrayna-Rusya gerginliğinin yaratığı fiyat baskısı kısmen yumuşatılabildi.
Fatih Birol ise üretim arzı açısından “yeni aktörlerin artık boy göstermeye başlaması”na dikkat çekiyor. Diyor ki; “Tüketim ve talep açısından ise bir zayıflama görüyoruz. Bu zayıflamanın nedeni, öncelikle elektrikli araçların, yani petrolün en fazla tüketildiği ulaştırma sektöründe hızla büyüdüğünü görüyoruz.” Birol’un değerlendirmeleri önemli çünkü başında olduğu Ajans, OPEC petrol krizinin yarattığı petrol arzı şokuna karşı 1974 kurulmuş ve bugün 30’dan fazla üyesi ile enerjide güvenli ve sürdürülebilir bir geleceği şekillendirme misyonu ile faaliyet gösteriyor. Pazardaki gelişmeleri ve yeni trendleri görüp anlamaya çalışıyor.
Gerçekten de tatminkâr bir hızda olmasa da elektrikli araç satışları yaygınlaşıyor; yenilenebilir enerji kullanımı artıyor. Öte yandan yüksek faizler nedeniyle petrolü alıp stoklamanın maliyeti de arttığı için artık kimse eskisi gibi yüksek stok taşımıyor. Vadeli işlemler petrol ticareti yapan firmalar için artık büyük bir finansal risk oluşturuyor.
Bunlara ek olarak konjonktürel bazı gelişmeler de var. Mesela dünyadaki petrolün önemli bir bölümünü tek başına kullanan Çin geçmişte olduğu gibi yüzde 9-10 büyüyemiyor. Hem daha yavaş büyüyor. Hem de daha çok elektrikli araç ve yenilenebilir enerji kullanıyor.
Kısacası; petrolde fiyatları belirleyen 3 ana faktör olan arz, talep ve rezervlerdeki gelişmeler küresel enerji piyasalarında bir şeyler olduğunu; yeni bir dönem başladığını söylüyor.