Vergi kayıp ve kaçaklarının önlenmesini teminen, yapılan işlemlerin doğruluğunun, finansal kurumların kayıt ve belgeleri yardımıyla tespit edilmesi, bir başka ifade ile mal ve hizmet hareketlerinin paranın izi sürülerek kontrol edilmesi, önemli bir vergi güvenlik mekanizmasıdır.
Bu kapsamda, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 257’nci maddesinde, mükelleflerce tahsilat ve ödemelerin finansal kurumlar (banka, ödeme kuruluşları, PTT) kanalıyla yapılması ve bu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik edilmesi konusunda zorunluluk getirilmesine ilişkin Hazine ve Maliye Bakanlığına yetki verilmiştir.
Bu yetki, muhtelif Vergi Usul Kanunu tebliğleri ile kullanılmış, son olarak 24 Aralık 2015 tarihinde 459 seri No.lu VUK Genel Tebliği ile tevsik zorunluluğuna ilişkin 8 bin lira olarak uygulanan had, 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren uygulanmak üzere 7 bin lira olarak belirlenmiştir. Tevsik zorunluluğuna ilişkin belirlenen bu had, yüksek enflasyona rağmen yedi yılı aşan süre boyunca güncellenmemiş ve aynen uygulanmaya devam edilmiştir. Dolayısıyla, söz konusu düzenleme gereğince mükelleflerin 7 bin lirayı aşan her türlü tahsilat ve ödemelerini finansal kurumlar kanalıyla yapmaları ve bu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik etmeleri zorunludur.
Söz konusu haddin belirlenmesine dair Hazine ve Maliye Bakanlığı’na tanınan yetkide herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır. Dolayısıyla, 459 seri No.lu Tebliğ ile yapılan değişiklik, 2016 yılının ekonomik verileri ile işletmelerin vergiye uyum düzeyleri gibi kriterler dikkate alınarak belirlenmiş olduğunu anlamaktayız.
2016 yılında 7 bin lira olarak belirlenen sınırın, 1/1/2016 yılından bu yana ÜFE artış oranı dikkate alınarak güncellenmesi halinde 39.745,04 TL, TÜFE artış oranı dikkate alınarak güncellenmesi halinde ise 23.078,01 TL olarak belirlenmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, bugün itibariyle 7 bin lira olarak uygulanmaya devam edilen sınırın, bugünkü satın alma gücü dikkate alındığında Ocak/2016 dönemi için ÜFE değerleri ile yaklaşık 1.232 TL, TÜFE değerleri ile yaklaşık 2.123 TL’ye tekabül ettiği görülmektedir.
2016 yılı başında belirlenen sınırın, özellikle son zamanlarda yaşanan yüksek enflasyon sebebiyle reel olarak önemli oranda güncelliğini yitirdiği açıkça görülmektedir. Bu durum, daha önce nakit olarak yapılan birçok işlemin, finansal kurumlar aracı kılınmaksızın yapılamaması gibi bir sonucu doğurmaktadır.
Tevsik zorunluluğunun kapsamının genişletilmesinin olumlu taraflarının yanı sıra olumsuz birtakım etkilere de neden olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
Bu kapsamda, düşük tutarlı satışlarda dahi finansal kurumlar aracılığıyla tahsilat yapılması zorunluluğu, özellikle perakende sektöründe satış operasyonlarında ciddi zorluklara neden olmakta, zaman ve işgücü kaybına sebebiyet vermektedir.
Turistlere yapılan yolcu beraberi eşya satışları ile bavul ticareti kapsamında yapılan 7 bin lira üzerindeki satışlarda da ödemenin finansal kurumlar aracılığıyla yapılması gerekmektedir. Yabancılar tarafından yapılan alışverişlerde, işletmeler yabancıların nakit ödeme talepleri ile sıklıkla karşılaşmaktadır.
Son enflasyon verileri de dikkate alınınca, turistlerce yapılan alışverişlerde sepet ortalamasının 7 bin liralık sınırı genellikle aştığı görülmektedir.
Dolayısıyla vergiye uyum düzeyi yüksek olan işletmelerin, 7 bin liranın üzerindeki alışverişlerde müşterilerini ödeme için finansal kurumlara yönlendirmesi müşteri şikayetlerine yol açmakta, müşteri ve satış kayıplarına sebebiyet vermektedir.
Örnek: 11 Ocak 2016 tarihinde İstanbul’da bulunan yabancı uyruklu Bay (A), bir giyim mağazasından toplam bedeli 2.330 ABD Doları olan alışveriş yapmış ve ödemeyi dolar cinsinden nakit olarak yapmak istemiştir. İlgili tarihte dolar kurunun 3 lira olduğu dikkate alındığında tahsil edilecek toplam tutar olan 6.990 lira (2.330x3) 7 bin lira sınırını aşmadığından, alışveriş bedelinin nakit olarak tahsil edilmesi mümkün olmuştur.
Bugün itibariyle dolar kurunun yaklaşık 15,90 lira olduğu dikkate alındığında Bay (A)’nın, nakit ödeme yaparak sadece 440 dolar tutarında (7.000/15,90) alışveriş yapabilmesi mümkündür. Bu tutarın üzerinde yapacağı bir alışverişe ilişkin ödemeyi finansal kurumlar aracılığıyla yapması gerekmektedir.
Buna göre, Türkiye’ye gelen yabancılar, Ocak/2016 döneminde yapmış oldukları alışverişlerde 2.330 dolara kadar nakit ödeme yapabiliyorken, bugün itibariyle bu tutar yaklaşık 440 dolar ile sınırlanmış bulunmaktadır.
Perakende sektöründe vergiye uyum düzeyi yüksek olan işletmeler, müşterilerinden gelen 7 bin liralık haddin üzerinde nakit ödeme taleplerini reddetmek durumunda kalmakta, bu durum müşterilerin zaman zaman kayıtdışı satış yapan ve sınırın üstünde nakit tahsilatı kabul eden işletmelere yönelmesine neden olmaktadır.
Bu nedenle, söz konusu haddin güncellenmemiş olması, satışların uyum düzeyi yüksek işletmelerden düşük olan işletmelere kaymasına, dolayısıyla kayıtdışı satışların artmasına da neden olacağı hususu da göz önünde bulundurulmalıdır.
Diğer taraftan, vergiye uyum düzeyi düşük işletmelerce fatura düzenlenmeden yapılan satışlarda, tevsik zorunluluğu düzenlemesine aykırı olarak yapılan nakit tahsilatların tespiti oldukça güçtür.
Özü itibariyle tevsik zorunluluğu uygulamada daha çok sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerin tespit edilmesinde kullanılmaktadır. Uygulamanın, kayıtdışı satış yapan işletmelerin işlemlerinin kayıt altına alınmasında kayda değer bir fonksiyonu bulunmadığı görülmektedir.
459 seri No.lu VUK Genel Tebliği ile günün ekonomik verileri ve vergiye uyum düzeyi gibi kriterler dikkate alınarak belirlenmiş olan, ancak yaşanan yüksek enflasyon ile birlikte önemli değer kaybına uğramış olan tevsik zorunluluğuna ilişkin 7 bin lira sınırının gözden geçirilerek yeniden belirlenmesi talep ediliyor. Sınırın güncellenmesi, başta yabancılar olmak üzere nihai tüketicilerden yapılan tahsilatlarda tevsik zorunluluğundan kaynaklanan zorluklar ve satış kayıplarını önleyecektir. Ayrıca, uyum düzeyi yüksek işletmelerce yapılan satışlarda kayıpların önlenmesi, kayıtdışı ekonominin payının azalmasına katkı sunacaktır.
Yabancılara yapılan satışlarda, düzenlenecek faturada pasaport numarasına yer verilmesi kaydıyla, söz konusu sınırın yabancılara yapılan satışlara özel olarak yüksek belirlenmesi de alternatif çözüm olarak değerlendirilmektedir.